Şimdiye kadar Fihrist Portre başlığı altında yer alan isimler alfabe sırasıyla şu şekilde sıralayabiliriz: Berat Yılmaz, Burcu Yalkın, Çağın Özbilgi, Deniz Zeybek, Emre Erol, Emre Gürkan Kanmaz, Eyüp Özergin, Furkan Gülnar, Hakan Unutmaz, Hatice Hamarat, Işık Sungurlar, Kerem Nadir Özcan, M. Sertan Altınok, M. Utku Yeşilöz, Mahmut Aksoy, Meral Bağcı, Neslihan Yalman, Neval Savak, Örsan Gürkan, S. Emre Özcan, Sadık Ay, Salih Aydemir, Süleyman Berç Hacil, Şener Aksu, Şennur Öz.
bu bir şiir değildir
evin harabesinden bir duvar kenarı ve bir kapı duruyor alanda
duvarın dışına hizalı bir kaç ağaç, duvarın iç kısmında bir enstalasyon
enstalasyon, bir direnme eylemi bir etkinlik
metruk odada zincirleri dışarı uzanan kompozisyon
ağaçta bir tablo asılı; Candido Portinari “migrantas”
ipi toprağa çivilenmiş bir uçurtma dalgalanmakta
uçurtmanın adı uğurlama
bir parça çalıyor
çalan parça John Cage 4′ 33″
performansıyla ölüm dansı sergileyen parlak kadın
bedenin şekle bürünüşü, tasarımı
bir heykel yüzü belirsiz ve yoğurma izleri
bir karyola ve karyolanın dayandığı tek duvar yıkıntısı
çarşafın üzerinde heyelan oluşturan toprak tortusu duruyordu
ruhsal bir bağlanmayla kozmik güven içinde
kas hastası bir kadın uzanıyor karyolasında harmanisiyle
içinde tutsak ölümle
aynıdan başkaya imkan tanıyan hayal gücü, sezgi nerede
gözleri ufka yerleşmiş, uyumsuzluğun kıyısı
dizelerin oluşturduğu patikalar boyunca mumlar diktim
siyaha boyayacağım eğreti şiirimi
avuçlarına ayak tabanına raptiyeler bantlı
yayılmasın kökler
karyolanın dibinde kararmış bir bavul duruyor
anılar, eskimiş fotoğraflar
gölgesi dizelere düşen tasavvur
gösterilen ve görülmesi gereken, silinmenin izleri
felsefî gizlemle tomurcuklara çekildi kökleri
susuz yaprakları solgun dut yaprakları
bellek tazeleyen yaprak koleksiyonu
bavulda aldırışsızca kozasını örüyor olgun ipekböceği
nida an soluğu söze söz, geciken sabah evhamlı
tanığım yok mu
sümüklü böceğin aşındırdığı pakita bedeni
doğrulmaya çalışıyor yatağından güçsüz kadın oyulur avuçları
cesetleşen ayakları
sözcüklerde arıyorum şimdi umutsuzluğu
ölüm tarla kuşu gibi geziniyor
baharda cayır çiçeklerinin hoş kokularından ruha kavuşuyor ince teselli
Penelope’nin örgüsü gibi yeniden çabalarla doğruluyor kadın
bedeninde hissettiği güçsüzlük, zihninde varsaydığı nüans, çatlaklar
doğumu geri götürüp yeniden başlamak isteği
yaslanacağı duvarlar olmaksızın ayakta duran açık kapı
hemen dibindeki beşiğe açılmış
göğün maviliği akıyor,
varlığının ağırlığından kaçmayı deneyecek
etrafını fark ediyor; sanki mahkûmiyeti,
kesici kısmı yukarı gelecek şekilde toprağa dikilmiş bıçaklar
ismi, yakınlık uzaklık
bıçaklar diken çalılarıyla sarılı doğal engeller
sivri uçları yanık naylonların eriyikleriyle bekliyor
uyumsuz tabir edeceğim ipince unutma çiçekleri serpiliyor
izlenimci tanıklıkta, geçiyor göçmenler
göçe zorlanmış bir anne ve üç çocuğu
elinde bir ayna yüzünde vahşiyâne bir öfke, kaygı ve yorgunluk
çocuklardan ikisi sırtına çarşafla bağlı eteğine tutunanı
düşünceli, elinde kökleri kurumakta olan bir fidan
kesilmesin dilleri anadilinde şarkı evin
defin, defnedilen buğday taneleri
direnişin simgesi yeni toprağında köklenme
terazinin bir kefesinde bir avuç toprak diğer kefesinde kan
yetinmek üzerinde düşünmenizi istiyorum
Antigone 21. yy’da kardeşini gömebiliyor mu
yası tutulmayan toplu mezarlar, sivil ölümler
ölümle kavranılan varoluş, deneyimleyecek olan
uyumsuzluk varoluşsal uyuşmazlık için ne diyeceğiz
düşünme imkânı olarak sanat
düşünmemek daha tehlikeliydi
ağızdan ağza tedirginlik iletişimsizlik, yabancılaşma
yaşama içre fısıltı, safdilce
“İnsan dediğin böyle mi yaşar?”
– Sanat kavramına odaklandığınızda, zihninizde beliren ilk cümleler nelerdir?
-Üzerine hemen her gün düşündüğüm bir kavram sanat. Böyle bir soruda tezcanla kapsayıcı ve tabii sanattan anladığım yahut onda gördüklerimi içerecek cümleleri aradım zihnimde. Oldukça zor bir soru; devam etmekte olan bir süreç sanat, her yeni koşulda değişip şekillenecek yeni baştan dokunacak iplerin salınımı sanat, bu sebepten bir çırpıda cevap vermenin olanaksızlığıyla;
“Herkes şairdir ve hayat şiirdir” diyen Guy Debord’u anımsadım, ardından adeta izahı sayılacak Andre Breton’nun “Güzellik sarsıcıdır, şiddet içerir.” sozleri aralandı şu an için.
– Sanat kavramına bakışınız, eserlerinize yansıyor mu? Yoksa ürünleriniz, düşünsel olmaktan ziyade içsel ve anlık yansımalarınız mı?
– Özellikle ilk kitabımdan sonra temel motivasyonum; şiirden beklediğimi ortaya koymak ve şiirin sınırlarını görebilmek oldu.
– Sanat adına neler gerçekleştirdiniz, neler gerçekleştirmek istersiniz? Gelecekte çıkarmak istediğiniz ürünler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
– Yapamadığım ne varsa şiir; misal resim yapmak istiyorum boya almak yerine lirik bir şiir yazabiliyorum, yerleştirme sanatına dair bir fikir geliştirdiğimde bunu şiire aktarabiliyorum. Şiiri, en azından kendi şiirlerimi genişletebileceğini düşünüyor ve bunu fark ediyorum.
T.S Eliot’un dediği gibi; “Bir şairin esininin büyük kısmı okuduklarından ve tarih bilgisinden gelmelidir.”
Dolayısıyla yaşamak istediğim tarzı korumamı sağlayan sanat için yapacaklarım daha fazla perspektif oluşturabilmek adına okuduklarımda özenli ve seçici davranmak olabilir.
1988 yılında Hatay’da doğdu. Anadolu Üniversitesi İşletme Bolümü okudu.
Şiirle olan bağı; kendini yazarak ifade etmekle birlikte başlamış ve özellikle lisede politik şiir örnekleriyle de kendini belirginleştirmiştir.
Şiirlerini dergilere ancak 2017 yılında göndermeye başladı.
Şiirleri; Akatalpa, Bireylikler, Edebiyatist, Absent, Şarkî Edebiyat, Yıldız Tozu, Hiç İşte Dergisi, Eliz Edebiyat, Süje, Lirik, Yaşam Sanat, Ekin Sanat, Amanos, Ay Yüreğinde Köz Fanzin gibi fanzin-dergide yayınlanmıştır.
Bilgiye duyduğu açlık, keşfetme heyecanı ve felsefeye olan yakınlığı sanatın bir düşünme, anlama eylemi olduğunu kavraması noktasında belirleyici olmuştu.
“Şiir; doğanın ay gözü felsefenin ta kendisidir, düşüncedir, beraberinde gelen duygulanım, gizlemdir. Heyecanı diri tutanlar da tam olarak budur.” diyecek ve yaşadıkça yazılmakta olan şiiri yazacak…