düğmesiz içkin gömleğin
kat izlerine dokunsan
açılır mı gecenin incelmiş derisi
tutarken kırılan tüm sabahlarda
kaskatı duran, yorgun babaların
kıtlama taşlığı vardır
ve girilmez!
ve içilmez!
boğazından geçmeyen bu kaçıncı pazar
parmak ucundaki sıcak havlularla
değdin usulca birinin yarasına
hayır, aşk’a dair değil
iyileşmeye dahildi hepsi
istedin annem koksun
istedin yumuşasın dünyanın kederli saçları
kıvrılsan harfin dudak boyuna
ismin serinlik getirmez ki
dilinin varmadığı
söylemeye kıyamadığın her cümlede
ölerek çoğalttığın
öperek eksilttiğin
ol’ansız bir yarına
düşüyorsun.
– Sanat kavramına odaklandığınızda, zihninizde beliren ilk cümleler nelerdir?
–Evrende her şey iç içe geçmiş. Kapı kapanırken içeridesin, açılırken dışarıda. Yaşam ve ölüm aynı bağlamda yüzlerce tekrar, ama hepsi farklı biçimlerde. Hücrelerin benzerliğindeki o ufak ayrıntı bizi öteki yapmıyor mu? Ayrıntının toz hâlini hissedebilen sen, sanatsın ve sanat sensin. Daha kelimeye dönüşmeden incecik tülden harfini rüzgâr alıyor. Dolaştırıyor dolaştırıyor. Bazen bir yaprağa konuyor. Bazen pencere camına. Ateşten bir kenarı yanıyor. Soğuktan buz tutuyor köşesi dökülüyor. Güneşten sararıyor. Ve lekeleniyor bolca. İşte rüzgârla savrulan bu harf bunca dolaştıktan sonra şiir oluyor. Dışındaki sen bunu görüyor ve seziyorsun. Bu tül sonra birilerinin boynuna konuyor ve değiyor. İşte o zaman sanat başka insanlara dokunuyor. Benim sanata bakışım böyle. Fısıltı ormanında tülden harflerim var. Kalbimdeki rüzgâr onları savurunca bana da onları dinlemek, izlemek ve hissetmek düşüyor.
– Sanat kavramına bakışınız, eserlerinize yansıyor mu? Yoksa ürünleriniz, düşünsel olmaktan ziyade içsel ve anlık yansımalarınız mı?
-Sanat kavramına bakışım eserlerime yansıyor çünkü onların içinde ben varım. Kendimi içine koyduğum her şeyde düşüncelerim, sezgilerim, hissettiklerim vardır. Ama bu sadece ben değildir, dışarıdaki milyonlarca insan da bunun içindedir. Dış gibi gözükenler aslında içlerden yapılan melez çocuklarıdır. Ötekilik ve üveylik hiç bitmez.
– Sanat adına neler gerçekleştirdiniz, neler gerçekleştirmek istersiniz? Gelecekte çıkarmak istediğiniz ürünler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
-Sanat adına önce kazdım kazdım kazdım. Üstelik sonunda su bulamayacağımı ve nefesimin biteceğini bildiğim hâlde. Sonra bitkilerin köklerine baktım. Okudum, bana dokunan ve dokunmayan her şeyi. Bulduklarım ateş ve çamurdu. Bunlarla şiirler yazdım. On üç yıl dergilerde şiirlerim yayımlandı. Anneme ithaf etmek istediğim bir kitabım olsun istedim. Ve 2019 yılında ilk şiir kitabım Nefret Sütü yayımlandı. Bu süreçte tanıdığım iki güzel insan; kitabımın editörü Kenan Yücel ve Süreyya Aylin Antmen’e bir kez daha teşekkür ederim. Gelecekte içinde çektiğim fotoğrafların olduğu bir sergi açmak ve kısa film çalışmaları yapmak istiyorum. B ile Tatsız Sohbetler isimli ikinci kitabım bitti sayılır. Haiku çalışmalarımın olduğu başka bir kitap çalışmam daha var.
11 Kasım 1975’te Ankara’da doğdu. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Meslek Yüksekokulu’nu bitirdi.
Şiirleri ilk olarak Onaltıkırkbeş dergisinde okurlarla buluştu (2006). Şiirleri Onaltıkırkbeş, Kurgu, Deliler Teknesi, Aydili, Ekin Sanat, Temrin, Lonca, Koridor, Kirpi, Adalya, Eliz, Edebiyatist, Karahindiba, Caz Kedisi, Bireylikler, Şiiri Özlüyorum, Son Gemi, Koza Düşünce, Varlık, Mühür, Lirik, Şarki dergilerinde yayımlandı.
Kitapları
Şiir: Nefret Sütü, Anima Yayınları 2019