Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Maddi Olmayan Emeğe İş Bulma Platformlarından Bakmak

Yazar: Abdulkadir Öncel

Post-Fordist dönem ile birlikte iş yaşamının örgütlenme biçiminde köklü değişiklikler ortaya çıkmıştır. Bu değişiklikler eski dönemin işçi sınıfının kas gücünden maksimum seviyede yararlanmayı hedefleyen bakış açısını da rafa kaldırmıştır. Yeni dönemde artık sermaye işçi sınıfından onların kas gücünü değil kafa (ya da beyin) gücünü ve bu yolla elde edilecek emeklerini talep etmektedir. Nasıl geleneksel toplumdan sanayi toplumuna geçiş işçiye yeni bir karakter ve yaşam biçimi kazandırdıysa, Fordist dönemden Post-Fordist döneme geçişte de Lazzarato tarafından maddi olmayan emek olarak ifade edilen bu yeni durum işçiye yeni bir öznellik kazandırmayı ve özneleşmeyi sağladı.

Bu sanayi sonrası dönemde piyasanın yeni öznelliklere olan gereksinimi işçileri farklı yaşam biçimlerini benimsemek zorunda bıraktı. Eskiden sermayenin şekillendirmek için çaba gösterdiği işçinin kendisi artık öznelliğini işe uygun hale getirmek için çalışır hale geldi. İnternet üzerinden geliştirilmiş olan iş arama ve sosyal kariyer siteleri, işçilerin piyasaya kendilerini gönüllülüğe dayanan bir dijital emek ile sunma platformları halini almıştır. Biz de bu makalede piyasanın talepleri ve dönüşümü ile maddi olmayan emeğin insan öznelliği açısından nasıl bir hal aldığını kariyer siteleri ve LinkedIn isimli sosyal kariyer ağı aracılığıyla ele alırken, yeni piyasa taleplerinin neler olduğunu ve işçilerin piyasa taleplerine bu platformlar üzerinden nasıl karşılık verdiğini incelemeye çalışacağız.

Giriş

Bulut ve Ayteş, Toplum Bilim Dergisi’nin 2015 yılında yayınlanan ‘‘Dijital Emek ve Dijital Kültür’’ başlıklı sayısında kaleme almış oldukları giriş yazısında ‘‘icatlara ve teknolojik yeniliklere dair algı ve temsillerle ilgili olarak teknoloji tarihinde kısa bir gezinti yapacak olursak, temelde iki tür hikâyeyle’’ (Bulut ve Ayteş, 2015, 3) karşılaşacağımızı ifade ederler. Bunlardan biri kötümser biri ise fazla iyimser olan hikayelerdir. ‘‘Kötümser versiyonda, yeni teknolojiler insanlığı esir almıştır. …iyimser yönde cevap veren yaklaşımlar ise, insanlığın kullanımına sunulan icatların ve teknolojik yeniliklerin hayatı kolaylaştıracağı noktasında birleşir’’ (Bulut ve Ayteş, 2015, 3). İlk yaklaşım, insanın artık robotik bir şekilde ve aslında hayattaki her şeyden bir anlamda uzaklaşarak yabancılaşma benzeri bir durum yaşadığını belirtmekte olup gelişen teknolojilerin insanlığın sonunu getireceği şeklindedir.

Nitekim bunu besleyen unsurlar da yok değildir. Stephen Hawking gibi isimlerin geçmiş yıllarda insanların yeni teknolojilerin kurbanı olacağı ve robotlaşma sürecinin gelişmesiyle insanoğlunun robotlar tarafından alt edilme ihtimali olduğuna dair görüşlerle teknolojiye bakışın olumsuz bir tona dönmesine ve endişeye neden olmuşlardır. 

Bu görüşün tersine iyimser yaklaşımda da yeni icat ve teknolojilerin insanlığın yararına olduğu, hayatı kolaylaştıracağı ve hatta savaşları sona erdirebileceği gibi geniş yelpazede olumlu araçsal bir bakış söz konusudur. Bu iki yaklaşımın gölgesinde piyasa koşulları da enformasyonel bilgi akışının artması ile dönüşüme uğramıştır. Bu bağlamda artık kas gücüne dayanmayan ve bilişsel kabiliyetler gerektiren bir iş yaşamı oluşmuştur. Lazzarato’nun maddi olmayan emek diye tarif ettiği bu yeni tür işler Negri ve Hardt tarafından ekonominin postmodernleşmesi olarak ele alınmıştır. Bu post modernleşmeyi sağlayan da bilgisayarlardır. Deleuze için denetim toplumlarının krizi sonrasında husule gelen kontrol toplumlarına geçiş yaşanmıştır (Özmakas, 2015, 13).

Emeğin dönüştüğü, artık bir entelektüel beceri gerektiren ve yeni bir öznellik talep eden piyasaya karşı işçi kendisini yeniden konumlandırmıştır. Bu bakımdan piyasanın dönüşümü işçiyi de dönüştürmüş ona yeni formlar kazandırmıştır. Bu yeni formlar yeni yaşam tarzlarını da beraberinde getirmiştir. Değişen öznellik yeni ilişki biçimleri kurulması ihtiyacını oluşturmuştur. Yeni oluşan koşullarda artık çok yoğun bir rekabet yaşanmaktadır.

Bu sert rekabetin içerisinde kurulan ilişkiler de bir bakıma menfaat ilişkileridir. Herkes birbirinden ne menfaat elde edebileceğinin hesabını yaparak iletişim ve ilişki kurmaya başlamıştır. Bu durum da bir anlamda yeni teknolojik gelişmelerle emek merkezli sorunların aşılacağı yönündeki görüşlerin tam tersine Caffentzis’in (1991’den aktaran Özmakas, 2015, 19) ‘‘köleliğin rönesansı’’ olacağı şeklindeki görüşünü akıllara getirmektedir.

Post Fordist dönemde görülen, işçilerin kariyer platformlarını bir vitrin gibi kullanmasıdır. Bu platformlar işçilerin kendi öznelliklerini değişen enformasyona bağlı sisteme nasıl adapte ettiklerini sergileme alanı haline gelmiştir. Becerilerini ve faziletlerini ortaya döken işçiler burada hem iş arıyor hem de kendilerine avantaj sağlayabilecek bağlantılar sağlamaya çalışıyorlar. Bu tanıma uymayan örneklere de rastlamak mümkündür. Bu platformlarda bulunan herkes iş aramak için değil karşılarına çıkabilecek yeni fırsatları değerlendirmek için de bu mecralarda bulunmaktadırlar. Böylece aslında kapitalizm kendisine bağlı öznellikler elde etmiş olmaktadır. Bu şekilde umut vadeden bir sistem ile kimse vazgeçmiyor, üzülmüyor ve umudunu yitirmiyor. Yeni sertifika programlarına katılıyor. Vitrinde haziruna sunulmak üzere performanslarını sergilemeye devam ediyorlar.

Emeğin ve İşin Dönüşümü: Öznellik Üretimi

Lazzarato, maddi olmayan emeği ‘‘metanın enformasyonel ve kültürel içeriğini üreten emek’’ (Lazzarato, 2006)[1]* olarak ifade etmektedir. Maddi olmayan emeğin Lazzarato’ya göre önemli iki yönü vardır.

‘‘Maddi olmayan emek kavramı emeğin iki farklı yönüne işaret eder. Bir yandan, metanın “enformasyonel içeriği” bakımından, maddi olmayan emek; dolaysız emek için gerekli olan becerilerin artan şekilde sibernetik ve bilgisayar hâkimiyetine (ve yatay ve dikey iletişim) dair beceriler gerektirdiği endüstri sektörü ve üçüncü sektörlerdeki büyük şirketlerde çalışan işçilerin emek süreçlerinde gerçekleşen değişimlere doğrudan bir gönderme yapar. Öte yandan, maddi olmayan emek metanın “kültürel içeriğini” üreten etkinlik bakımından, normalde “iş” olarak kabul edilmeyen bir dizi etkinliği içerir; diğer bir deyişle, kültürel ve sanatsal standartları, modayı, zevkleri, tüketici normlarını ve daha stratejik olarak kamuoyunu belirlemeye ve kurmaya yönelik etkinlikleri’’ (Lazzarato, 2006).

Bu bağlamda hem enformasyon hem de kültür yeni tip iş hayatı içerisine girerken bunların somut bir kas gücünden elde edilen iş gibi tanımlanmaması dikkatleri celp eder. Yeni tip iş tanımı işçiden yüksek bir enformasyonel beceriye sahip olmayı talep eder. Lazzarato’nun da altını çizdiği şekliyle makine ve bilgisayar kullanma becerileri işçide aranan temel özellikler haline gelmiştir. İş kavramı dönüşüme uğramış, yalnızca işçinin fiziksel özellikleri ve kuvveti ile ölçülemeyecek derecede kompleks ölçüm teknikleri geliştirilmiştir. Bu amaca binaen insan kaynakları alanı daha da önemli hale gelmiş ve insan kaynağından nasıl daha fazla yararlanılabilir olduğunun bilimsel araştırması yapılmaya başlanmıştır.

1970’li yıllarda başlayan “büyük dönüşüm”, sorunun ortaya konuluş koşullarının kendisini değiştirmiştir. Kol emeği artan şekilde “entelektüel” olarak tanımlanabilecek zihinsel işlemler içermeye başlamıştır ve yeni iletişim teknolojileri artan şekilde bilgi açısından zengin öznellikler gerektirmektedir (Lazzarato, 2006).

Lazzarato’ya göre 70’li yıllarda başlayan dönüşüm aslında daha önceki paragraflarda da ifade edildiği gibi Post-Fordist dönüşümdür. Aynı zamanda 68’in hemen sonrası olması açısından kapitalizmin kendi derdine düştüğü ve kendi krizini çözüm uğraşında olduğu dönemdir. Bu uğraşa da uygun kılıf Post-Fordizm olmuştur. Bu bağlamda değişen bir emek talebi söz konusudur. Yeni emek artık işçi zihninin bir ürünü olmak durumundadır. Zaman eski zaman değildir. İletişim teknolojileri önceki dönemlere kıyasla oldukça ileri safhalara ulaşmıştır. Lyotard’ın da Postmodern Durum (2013)[2] isimli kitabında ifade ettiği gibi, bilgi artık eski bilgi değildir. Geleneksel bilgi türleri artık yerini yeni postmodern bilgi türlerine ve paralojilere bırakmıştır. Bununla birlikte bilginin sahibinin, kontrol edeninin ve kullanıcılarının da kim olduğu gibi meselelerde ciddi muğlaklıklar vardır. Bu çok hızlı gelişen durum aslında bilgi temelli iktidar ilişkilerini de derinden etkilemiştir. Nitekim Lyotard’ın (2013, 17) örneklemiş olduğu IBM’in ruhsat alarak gönderdiği uydunun, ruhsatı vermiş olan devlet tarafından da bilgi sağlamak adına kullanılacak olması bilginin sahipliği konusunu ve bunun üzerinden birçok hukuki ve fiili meseleyi etkileyecek bir yöne doğru kaymıştır.  

Bu değişen bilgi temelli yeni piyasa ilişkileri altında işçilerin hayatına geri dönecek olursak, artık öznelerin sahne aldığı bir piyasaya dönüşümün gerçekleşmekte olduğu söylenebilir. ‘‘Yaşanan şey, kapitalist üretimin talepleri ile işe karşı mücadelenin yarattığı “kendini değerli kılma” biçimlerinin birleşimi sonucu yeni bir “kitlesel zekâ”nın ortaya çıkmasıdır’’ (Lazzarato, 2006). Bilginin dönüşümü ve piyasanın kendini sürdürebilmek adına yeni talepleri emek satıcısının kendisini değiştirme gerekliliğini ortaya koymuştur. Kendini özne kılabilme sürecine girilmiştir. Ancak bu özneler sıradan özneler olamazlar. Piyasanın ihtiyacı olan değerli özneler olmak durumundadırlar.

Çünkü ‘‘bugünün yeniden yapılandırılmış büyük şirketlerinde bir işçinin işi artan şekilde, çok farklı alternatifler arasından seçebilme yeteneğini ve böylelikle belli bir derecede karar verme sorumluluğu gerektirmekte’’ (Lazzarato, 2006). Bu sorumluluğu alabilecek kapasitesi ve öznelliği olan işçi ihtiyacı hâsıl olmuştur. Bu da pek tabi ki belli bir entelektüel zekâ ve sorumluluk kaldırabilme ve karar alabilme bilişsel becerilerinin sahibi olmayı gerektirir. Piyasanın ihtiyacı artık Charlie Chaplin’in Modern Zamanlar (1936)[3] belgeselindeki gibi tüm işi ve sorumluluğu sabahtan akşama kadar vida sıkmak olan fabrika işçisi değildir. Aranan şey yeri geldiğinde karar alabilecek, fikirler arasında seçim yapabilecek ve bunları yaparken de gelişen bilgi teknolojilerini kullanabilecek iş gücüdür.

‘‘Modern işletme tekniklerinin peşinde olduğu şey işçinin ruhunun fabrikanın bir parçası haline gelmesidir. İşçinin kişiliği ve öznelliği, örgütlenme ve yönetime karşı duyarlı hale getirilmelidir’’ (Lazzarato, 2006) ki şirketler öznelliklerle tam anlamıyla iç içe geçebilsin ve büyük bir sorumluluk bilinci içerisinde iş gücü işin kendisi ile sermaye için birleşsin. Eskiden emek saat üzerinden değerlendirilen iş-emek meselesi, işçiye çok bir zorunluluk ve sorumluluk yüklemezken artık sistemin ve sermayenin daha hızlı ilerlemesi ve birikmesi adına işçilerin kendilerinden daha fazla şey sunmaları istenmektedir. Hızlı gelişen ve değişen enformasyon süreçlerinin de takibi ancak bütün iş gücünün daha fazla özveri göstermesi ile mümkün olacaktır.

Ortaya çıkan durumda aranan işçinin en önemli özelliklerinden birisi kesinlikle şirketi sahiplenmesidir. ‘‘Çünkü kapitalizm işçinin kişiliğini ve öznelliğini değer üretimine dâhil etmeye çalışır’’ (Lazzarato, 2006). Bu sahiplenme ile artık işin büyümesi yalnızca şirket yönetiminin değil aynı zamanda işçilerin de sorumluluğu haline gelmektedir. İşçi, şirket politikalarında başarıya ulaşılabildiği ölçüde başarılı sayılmaktadır. Bir anlamda işçi, işini eskisi gibi ‘‘vidamı sıkarım, işim ve sorumluluğum biter’’ olarak ele alamayacak olup, daha uzun periyotlarda yalnızca kendisinin değil diğer faktörlerin de doğru ilerlemesi ile ancak başarılı sayılabilecektir.

Bunun yapılabilmesi de Lazzarato’nun ifade ettiği gibi ancak özne olmaya bağlıdır.  ‘‘Her şeyden önce, burada otoriter bir söylemle karşı karşıyayız: kendini ifade etmek, konuşmak, iletişim kurmak, işbirliği yapmak, vs. zorundasın’’ (Lazzarato, 2006). Aksi takdirde işçi başarılı sayılmayacaktır. İşçi bireyin başarılı sayılabilmesinin ön koşulu daha büyük ortak başarının elde edilmesi olduğundan, işçi özne olmak, özne olurken de diğerleriyle sağlıklı ve verimli iletişimler kurmak ve işbirliği yapmak zorundadır.

Eski tip fabrikalarda sermaye sahibinin asıl amacı işçilerin iletişim kurmalarına engel olmaktı, çünkü işçilerin konuşması demek daha az çalışmaları ve dolayısıyla daha az ürün vermeleri anlamına gelmekteydi. Bu bakımdan işçilerin başlarına bir gözcü dikilip birbirleri ile konuşmaları ve zamanlarını boşa harcamaları engellenmeye çalışılırdı. Fakat yeni dönemde tam tersine şirket yönetimleri yani bir anlamda sermaye sahipleri işçilerin birbirleriyle temas kurmaları için fırsatlar oluştururlar. İş içindeki performansın artması adına kokteyller düzenlenir. Programlar organize edilir ve farklı birim ve departmanlarda çalışan işçiler birbirlerini tanıma fırsatı bulurlar. Böylelikle birbirleriyle yakın ilişkiler kuran şirket elemanları daha iyi iletişim kuracaklar, daha sıkı bir ilişki içerisine girecekler ve daha iyi işbirliği yapacaklardır. Bununla da yaptıkları işin niteliğinin artacağı düşünülmektedir. Bu anlamda Lazzarato’nun belirtmiş olduğu zorlayıcılık da aslında bir açıdan haklı bir tanımlamadır. İşçiler iletişim kurmaya zorlanmaktadır. Kendi hallerine bırakılsalar belki iletişim kurmayacaklardır.

Bu zorlayıcı iletişim ve işbirliğine yönelik baskının sebebi de işin dönüşümüdür. Bir önceki paragrafta kısmen üstünde durduğumuz meseleyi bu paragrafta açmakta büyük yarar vardır. Çünkü değişen iş ve üretim bize yeni bir üretim şeklini dikte etmektedir. ‘‘Sanayi sonrası ekonominin tüm özellikleri (hem endüstride ve hem de bir bütün olarak toplumda) görsel-işitsel üretim, reklam, moda, bilgisayar yazılımları, fotoğrafçılık, kültürel etkinlikler vb. gibi “maddi olmayan” üretimin klasik biçimlerinde büyük oranda mevcuttur’’ (Lazzarato, 2006). Lazzarato’ya göre bu durum eski tip iş ve işe dair tanımları sorgulanacak hale getirir. Artık iş, salt bir alana bağımlı bir iş değildir. Birçok farklı alanın artık üretime dâhil olduğu bir süreç yaşanmaktadır.

‘‘…çok farklı iş türlerinin ürünlerini bir araya getirir: kültürel-enformasyonel içeriğe dair entelektüel beceriler; yaratıcılık, hayal gücü ile teknik ve kol emeğini bir araya getirebilmeye yönelik kol becerileri ve sosyal ilişkilerin yönetimi ve parçası oldukları toplumsal elbirliğinin yapılandırılmasında girişimcilik becerileri. Bu maddi olmayan emek, doğrudan kolektif olan biçimlerde kendini kurar ve diyebiliriz ki yalnızca ağlar ve akışlar biçiminde var olur’’ (Lazzarato, 2006).

Piyasanın işçiden beklediğini ifade ettiğimiz yeni becerilerin aslında oldukça geniş kapsamlı bir yelpazeye yayıldığını söylemeliyiz. Bunun arkasındaki temel unsur da Lazzarato’nun tanımladığı şekilde işin ve üretimin; kültürel ve enformasyonel içerikli becerilerin, kol ve beyin gücünün, sosyal ilişkilerin, etkili iletişimin, girişimci bakış ve yaklaşımların ve etkili işbirliğinin gerekliliğinde şekillenen bir süreç haline gelmesidir. Bu nedenle de işçilerin sıradan bir kas gücü üzerinden enerji sarf etmesi ile değil çok daha büyük çaba ve emek vermesi ve kendisini yeni koşullara adapte etmesi ve kendi öznelliklerini buna göre kurgulaması ile mümkün olma ihtimali olan bir iş yaşamı vardır. ‘‘Bu tür bir çalışma koşulunda dikkat çekilmesi gereken bir başka şey ise, iş zamanını boş zamandan ayrıştırmanın giderek zorlaşmasıdır.

Bir anlamda, hayat işten ayrılamaz hale gelir’’ (Lazzarato, 2006). Bu bağlamda, artık işçinin yükü eskisine oranla kat be kat artmıştır. Sürekli kendisini gergin hissetmesi, sürekli işini aklının bir köşesinde tutması gerekmektedir. Çünkü işin mahiyeti işçiyi buna zorlamaktadır. Hatta boş zaman aktivitesinde bile işçiler bunları düşünmek zorundadırlar. Foucault’cu manada bir kapatma mekânı olan fabrikaya doldurulan işçiler için artık gelişen internet teknolojileri ile esnek çalışma durumu söz konusudur. Birçok zaman artık işçiler işe gitmeksizin işlerini dizüstü bilgisayarları ile internet üzerinden gelişmiş otomasyon sistemleri ile yapabilmektedirler. Artık iş için fabrika gibi bir alana işçi doldurmaya ihtiyaç yoktur. Mekânsal ve zamansal açıdan esnek çalışma durumu söz konusudur. Bu durum işçiyi daha da zorlayıcı bir hal almıştır.

‘‘Maddi olmayan emek iletişimin üretimi ve yeniden üretimini ve dolayısıyla en önemli içeriği olan öznelliği de içeren üretici elbirliğini gerektirir. Eğer Fordizm sermayenin yeniden üretim döngüsüne tüketimi entegre ettiyse, Post-Fordizm de buna iletişimi entegre etmiştir’’ (Lazzarato, 2006). Bu iletişim entegrasyonunu makalemizin konusu bağlamında ele alacak olduğumuzda, esnek çalışmanın en önemli destekçisi iletişim kolaylığı olmuştur. Bunun temel sebebi de az evvel de ifade ettiğimiz gibi iletişim ve internet ağının genişlemesi ve kolayca ulaşılabilir olmasıdır.

Bu yolla işçiler işlerini internet üzerinden zaman ve mekân fark etmeksizin yapabilmektedirler. Bu durumu mümkün kılmak ve temel açıdan mesai saatleri dışında da işçilerine ulaşabilmek ve onlardan iş dönüşü almak isteyen büyük firmaların hemen hemen çoğu çalışanlarına bir adet dizüstü bilgisayar ve akıllı cep telefonu temin ederler. Bu yolla işçisine hem bir jest yapmış olur, hem de işçiyi minnet duygusu ile firmaya bağlı kılmış ve ona mesai saatleri dışında da iş yaptırmış olurlar. 

Bunun yanında maddi olmayan emek ifadesi aslında ilk etapta somut bir üretim değilmiş gibi gözüken işler için kullanılmaya başlanan bir terimdir. Fakat sonuç olarak bu maddi olmayan, işçilerin sarf ettikleri emekler kolektif bir işin parçalarıdır. Bu bakımdan da Lazzarato maddi olmayan emek için ‘‘her şeyden önce bir toplumsal ilişki üretir; sadece meta değil, aynı zamanda sermaye ilişkisi de üretir’’ (Lazzarato, 2006) demiştir. Ortaya çıkan kolektif bir zekâ söz konusudur. Bu somut direkt bir vida ya da başka herhangi bir fabrika üretimi olmasa da ortak çabanın meydana getirdiği bir iş, hizmet söz konusudur. Maddi olmayan emek de sermaye birikimine katkıda bulunur. Bu anlamda indirgemeci yaklaştığımızda bu yeni üretim çeşidi de Fordist üretimde olduğu gibi aynı şeye hizmet eder.

Lazzarato, ‘‘eğer bugün üretim doğrudan toplumsal bir ilişkinin üretimiyse, o zaman maddi olmayan emeğin “hammaddesi” öznellik ve bu öznelliğin yaşadığı ve yeniden ürettiği “ideolojik” ortamdır’’ (Lazzarato, 2006) der. Maddi olmayan emeğin doğrudan bir toplumsal ilişki üretmekte olmasıyla artık piyasanın talebi olan öznellik bu üretimin hammaddesi (row material) olmuş olur. Talep edilen bu öznellikler de kapitalist ideolojiye sundukları ile sistemin yeniden üretimine destek çıkmaktadır.

‘‘Maddi olmayan emeğin öznellik ve aynı zamanda ekonomik değer yaratması, kapitalist üretimin nasıl da yaşamlarımızı sardığını ve ekonomi, iktidar ve bilgi arasındaki karşıtlıkları parçaladığını gösterir’’ (Lazzarato, 2006). Bu açıdan Lazzarato’nun da vurguladığı gibi maddi olmayan diye ifade edilmiş olsa da öznelliklerimiz bir ekonomik değer unsurudur. Ekonomik değeri oluşturur. Böylelikle de maddi olmayan emek aslında bize piyasa talebine göre şekillenen öznelliğimizin ve temelde kapitalist sistemin hayatımızın hepsini çepeçevre sardığını göstermektedir.

Artık işçiler hayatlarını buna göre şekillendirmektedir. Okudukları okulları buna göre seçip, sertifikaları ileride çalışmayı planladıkları sektöre göre almaktadırlar. Bireyler postmodern ya da modern sonrası diye ifade edilen dönemde kişisel ilişkiler ağını bu piyasaya uygun öznellik üretimi düşüncesinden hareketle kurmaktadırlar. Tam olarak ifadesi şudur: İnsanlar artık kendilerine yatırım yapmaktadırlar. Bireylerin hayatlarının kurgulanması daha okula ilk gittikleri günden itibaren aileleri vasıtasıyla başlamaktadır. Daha sonra ileriki yaşlara geldiklerinde de daha yukarı nasıl tırmanabileceklerini düşünüp, kendilerini piyasa için en uygun forma sokma çabası içerisine girerler. 

Değişen İlişkiler: Performans ve Rekabet

Hardt ve Negri’ye göre başat sektörler bazında ekonomik açıdan üç temel dönemden söz edilebilir: Bunlardan birincisi tarıma ve hammadde çıkarılmasına; ikincisi endüstri ve dayanaklı malların üretimine ve üçüncüsü de hizmet ve enformasyon üretimine dayanır. Birinci aşamadan ikinci aşamaya yaşanan kopuş ekonomik modernleşmeyi, ikinci aşamadan üçüncüye doğru yaşanan geçiş ise ekonomik postmodernleşmeyi veyahut “enformatikleşme”yi ifade eder (Özmakas, 2015, 12).

Hardt ve Negri çalışmalarında Lazzarato’nun maddi olmayan emek kavramını kullanırlar. Bu kavramı 68 sonrası gelişmeler içerisinde ekonominin postmodernleşmesi olarak ele alan ikiliye göre makineler ekonomik işleyişte egemen bir rol sahibidir. Piyasa büyük oranda makinenin çevresinde kuruludur. Eskinin daha küçük ve basit fabrikaya uygun makinelerinden bilgisayarlaşmaya doğru bir geçiş süreci vardır. Bu süreç içerisindeki değişim ve dönüşümler aslında makinelerin ve kullanımlarının şekillenmesi sürecini de beraberinde getirmiştir. Fakat asıl vurgu yapılması gereken Hardt ve Negri’nin de Post-Fordizm’den anladığı ‘‘enformasyona dayalı, üretimin merkezsizleştiği, büyük oranda –ileride ele alınacak olan– maddi olmayan emeğin belirleyici olduğu, modernden postmoderne geçişi işaret eden bir üretim rejimi’’ (Özmakas, 2015, 12) ne geçiş yaşanmasıdır. 

Özmakas makalesinde işçi figürünün ve denetim mekanizmalarının değiştiğini ve mevcut teorik literatürün bu konuda iktidar ilişkileriyle bağlantılı olarak nasıl yeniden ele alındığını aktarır. Bizim makalemizin göstermeye çalıştığı şey ise işçi öznelliğinin iş için farklılaşması ve bunun kariyer siteleri ve sosyal kariyer platformlarına nasıl yansıdığıdır. Ayrıca bu durumun ortaya çıkardığı yeni öznelliğin işçiyi daha işe başlamadan maddi olmayan bir emek ve performans göstermeye zorladığıdır. Özellikle LinkedIn isimli sosyal kariyer platformu bunun en somut örneğidir. Bu platformda kişiler bir CV (Cirriculum Vitae) yani bir özgeçmiş oluşturup bunu sunmanın ötesinde kilit kişilerle iş ilişkileri içerisine girmektedir.

‘‘Denetim toplumlarındaki makine düzeneği, bilişim araçları ve bilgisayarlarla karakterize edilir’’ (Özmakas, 2015, 13). Zaten ‘‘Hardt ve Negri de ekonominin postmodernleşmesini bilgisayar metaforuyla açıklarlar’’(Özmakas, 2015, 13) çünkü kendi tezleri de eski teorilerin değişen enformasyona dayalı üretim ve diğer tüm piyasa ilişkilerini açıklamaktan aciz olmasıdır.

‘‘Mark Coté ve Jennifer Pybus, Facebook ve benzeri sosyal ağları temele alarak, “maddi olmayan emek 2.0” kavramını ortaya koydukları makalelerinde, söz konusu ağların en başta profil oluşturulması marifetiyle kullanıcılarını “özne olmaya” davet ettiğini ifade etmektedir’’ (2011, 170 aktaran Özmakas, 2015, 15).[4] Bizim bu çalışmada ele aldığımız kariyer siteleri ve sosyal bir platform olan LinkedIn diğer sosyal ağlardan amacı bağlamında gerçek hayattaki somutluğu sebebi ile biraz farklıdır. Çünkü bu makaleye konu olan site ve platformalar bizlere iş dünyası ile yani bir anlamda piyasa ile buluşma imkânı tanımaktadır. Bu açıdan Julian Raul Kücklich’in (2009’dan aktaran Özmakas, 2015, 15) gerçek dünya ile sanal dünyayı birbirinden tamamen ayrı ele alan bakış açısına bu makale katılmamaktadır.

Ayrım bu kadar keskin ve çizgileri belirgin değildir. Özmakas’ın makalesinde dijital emeğin üretildiği sosyal fabrikalar olarak tarif edilen sosyal ağlar tamamen sanal ve gerçek hayattan uzak bir öznellik olarak ele alınamaz. Dijital alanda üretilen bir öznellikten söz ediyor olsak da nihayetinde bunun bizim baktığımız pencerede somut bir iş ve ilişkisel karşılığı vardır. Yani gerçek hayattaki öznellikten tamamen kopuk bir durum söz konusu değildir. Bu açıdan Özmakas’ın makalesi içerisinde atıf yapılan sosyal ağların sanal nüfus olarak ele alınması tarafımızca hatalıdır.

Ticari boyutuyla ele alındığında bu durum yalnızca LinkedIn için de geçerli değildir. Özmakas’ın kendisinin de ifade ettiği gibi Instagram ve Facebook vb. sosyal ağlar üzerinden kurulan ticaret ilişkileri ile yüksek takipçi sayısına sahip hesapların reklam alması da günlük hayatta bir karşılığa sahiptir. Eğer tamamen bu açıdan bakacaksak o halde dijital ve maddi olmayan emeğin de aslında maddi bir emek olduğunu ve sermayeye yaradığını da reddetmemiz gerekir. Ancak hayır, dijital alanda sarf edilen emek kendisinin de kabul ettiği üzere sermayeye fayda sağlamaktadır. Bu anlamda dijital nüfus sanal ama emek sanal değil gibi bir düşünce bu makalenin yazarına rasyonel gelmemektedir. Bu konuda Terranova’nın ‘‘internet, gerçek dışı boş bir ortam olmadığı gibi kültürel ve teknik emek sayesinde sürekli olarak canlı tutulur. Burada, ağ toplumunun serbest akışına tümüyle içkin sürekli bir değer üretimi söz konusudur’’ (Terranova, 2015, 344) ifadesi daha rasyonel bir temele oturmaktadır.

Maddi olmayan emeğin iş arama siteleri ve LinkedIn üzerinden öznelliği ortaya çıkarmasını Erving Goffman’ın performansı ile ele almak doğru olacaktır. Goffman’a göre performans: ‘‘belli bir durumda belli bir katılımcının diğer katılımcılardan herhangi birini etkilemeye yönelik tüm etkinlikleri şeklinde tanımlanabilir’’ (Goffman, 2014, 28). Bu anlamda iş arayan veya başarılı kariyerini sergileyerek kendisine yeni kapılar aralamak isteyen kişiler öznelliklerini bu alanda vitrine sunarlar.

‘‘Belli bir katılımcıyı ve performansını referans noktası olarak alırsak, diğer performanslara katkıda bulunanlardan seyirciler, gözlemciler veya diğer katılımcılar olarak söz edebiliriz’’(Goffman, 2014, 28). Çünkü vitrine ürünü koyan olduğu gibi o vitrine bakanlar da vardır. Bu açıdan o vitrindeki işçinin öznelliği kendisine uygun işçi arayanlar için sunulmuştur. İkisi de aynı platformda bir araya gelebilmektedir.   

Maddi olmayan emeğin iletişim ve enformasyon ile sıkı ilişkisini kariyer platformlarında becerilerin sunumu ile daha net şekilde görebilmekteyiz. Özellikle bilgisayar üzerinden bu emek türünün iletişimsel açıdan nasıl şekillendiği ve nasıl bir öznellik oluşturma çabası içinde olunduğunun farkında olabilmek önemlidir.

Çünkü CV’lerin eklendiği kariyer sitelerinde siz CV’nizi vitrine çıkarırsınız. Bu CV’lere şirketler erişebilmektedir. Bu durum ileride ele alacağımız gibi LinkedIn uygulamasında daha komplekstir, çünkü LinkedIn daha büyük bir vitrindir. Orada aynı zamanda diğer siteler gibi yalnızca CV bırakmakla kalmaz görüşlerinizi paylaşabilirsiniz. Kişiye daha fazla kendini ifade edebilme özgürlüğü tanıyan bir mecradır. Paylaştığınız her bilgi, düşünce sizinle ilgili olsun ya da olmasın size dair bir imajın parçası haline gelmektedir. Bu bağlamda daha büyük bir oyun alanından söz ediyoruz. Oyuncular oyunu tartarak bu alanda ona göre performans sergilemektedirler. Bununla birlikte platformda boy gösterenlerin hepsi işsiz de değildir. Hatta uygulamayı kullananların çoğu iş sahibi insanlardır.

Ancak herkes artık potansiyel olarak bir iş arıyor. İşlerinden memnun olmayan insanlar da kendisine daha iyi bir işin çıkması umudu içerisinde, bu sebeple de orada boy göstermeye devam ediyor. Hem iletişim kuruluyor hem de bir anlamda potansiyel tekliflere açık hale geliniyor. Bu sebeple burada harcanan emek sürekli hale gelmiştir. ‘‘Emek artık sürekli bir etkinliktir’’ (Özmakas, 2015, 18) düşüncesi bu mecralar için oldukça açıklayıcıdır. Kimse bir iş bulur bulmaz bu mecralardaki hesaplarını askıya almıyor. Kendilerini artık bir yatırım yapılacak malzeme olarak görmeye başlayan insanlar çalışırken de bu ağlarda ne kadar başarılı oldukları imajını çizerek kendilerini kanıtlamak ve vitrine oynamak zorunda hissediyorlar. Bu durum işçilerin ‘‘bütün insani temaslarını Adorno’nun tabiriyle “muhtemel avantajlara” dikerek yaşamasına neden’’ (Özmakas, 2015, 23) oluyor. Böylelikle kendilerine vurmasını umdukları muhtemel şansları bekliyor ve bu şans kapılarını aralıyorlar. Özetlemek gerekirse kapitalizm bu şekilde insanlara daha fazlasını hayal ve umut ettiriyor ve onları bu şekilde sisteme sürekli olarak her an tetikte beklercesine bağlı tutuyor.

‘‘Disiplin çağında itaatkâr bir özne üretme peşindeki iktidar, şimdi de ekonomik açıdan verimli, rekabetçi ve girişimci bir özne yaratma peşindedir’’ (Özmakas, 2015, 20). Bunu da piyasa koşullarında bu tür kariyer alanlarında maddi olmayan emeği dijital ve entelektüel olarak sömürerek yapmaktadır.

Eskiden olduğu gibi fiziksel olarak kas gücüne bakılarak, kamyonun arkasına doldurulup çalışmaya götürülen bir işçiler yoktur. Kendisini geliştirmiş, birçok beceriye sahip ve sürekli olarak da diğerlerinden daha iyi olmak için kendini geliştirmeye devam eden işçi vardır. Nitekim iş ilanlarında aranan kişinin özellikleri arasında sık sık yazılan ‘gelişime açık’ ifadesi de bunun tam karşılığıdır. Artık işçiler birbirleriyle sürekli bir rekabet halindedir. ‘‘Özerk piyasa fikri içinde rekabet kendi başına bir değer haline gelmiştir’’ (Foucault, 2008, 46’dan aktaran Özmakas, 2015, 22). Bu kadar çok nitelik, beceri ve faziletin dijital ortamda gözler önüne vitrine çıkarılmasının asıl amacı da budur. Bu sebeple aslında sertifika programlarına yoğun bir talep oluşmaktadır.

Herkes CV’sini doldurmak istemektedir. Bu gibi yeni becerilerin kendilerini diğerlerinin önüne geçireceğini düşünmektedirler. Bir anlamda artık herkes kendi girişimcisi durumundadır. Bir pazarlama faaliyeti gibi CV nasıl hazırlanır, kendinizi işverene nasıl daha iyi tanıtır ve özelliklerinizi nasıl daha iyi sunabilirsiniz başlıklı seminerler ve sertifika programları organize edilmektedir. İnsanlar kendilerine yatırım yapmaya teşvik edilmektedirler. ‘‘Facebook, Twitter ve LinkedIn gibi ağların bir dizi “muhtemel avantaj” ile donandığı dile getirilebilir. Sosyal ağlardaki arkadaşlar bir süre sonra birbirinin “sermayesi” haline dönüşmekte ve bu nedenle de onlara “yatırım yapmak” olağan bir hale gelmektedir’’ (Özmakas, 2015, 25). İnsanlar ilişkilerini bu rekabet çağında kendileri adına muhtemel avantajlara dönüşebilecek şekilde faydacı bir yaklaşımla kurmaktadırlar. Kendilerine faydası olabileceğine inandıkları kişilerle iletişime geçmeye çalışmaktadırlar. Bu açıdan dostluk ilişkileri değil kazan-kazan ilişkileri söz konusu hale gelmektedir. Özellikle kariyer platformları üzerinden bağlantı kurmak istenen kişiler de çoğunlukla önemli şirketlerin önemli isimleri olmaktadır. Çünkü yeni ilişkiler kurmak istediğiniz kişiler size bir fayda sağlama potansiyeli olduğuna inandığınız kişiler oluyor.   

Kariyer Siteleri

Kariyer siteleri internet ortamında iş ve işçi arayanların uğrak merkezlerinden biri ve en eskisidir. Bu bakımdan kariyer siteleri salt amacına uygun hazırlanmışlardır. Bu siteler LinkedIn gibi size iş aramak dışında diğer insanlarla iletişim imkânı sunmaz. Yukarıdaki paragraflarda Coté ve Pybus’un özne olmaya davet olarak ifade ettiği şekilde bu sitelere girer girmez sizden bir üyelik almanız istenir. Bu doğrultuda üye olduktan sonra da siteye daha bakamadan önünüze aniden çıkan (pop-up) bir profil oluşturma sayfası olur. Üye olurken yazmış olduğunuz isim, soy isim, yaş, e mail vb. birkaç kişisel bilgiden daha fazlası detaylı olarak talep edilir.

Profil ve aslında tam anlamıyla CV oluşturma süreciniz böylece başlamıştır. Sizden istenen kişisel bilgilerin kariyer sitelerinde bir sınırı yoktur. Özellikle kariyer sitelerinin en çok tıklananlarından olan kariyer.net ve eleman.net bizim bu makalede dikkat kesildiğimiz sitelerdir. Bu iki sitede de standart olarak CV oluşturma süreci ile başlanır. Bu süreçte basit ilk etapta akla gelen doğum tarihi, unvan ve adres gibi özel bilgiler alındıktan sonra bir sonraki aşamada iş deneyimleri, eğitim bilgileri, yabancı dil becerileri, bilgisayar becerileri, varsa almış olunan sertifikaların bilgileri, sınav ve katılmış olunan seminer bilgileri, varsa alınan bursların bilgisi ve referanslar talep edilir. Bu bilgilerin doldurulma durumuna göre site size bir yüzdelik oran vermektedir.

Örneğin iş deneyimleri alanını tam olarak doldurmadığınızı düşünelim, o durumda site sizi CV’nizi tam doldurmadığınız için uyarmakta ve tam doldurulmuş bir CV’ye sahip olanların daha kolay iş bulabildiği yönünde tavsiyeler vermektedir. Buna ek olarak yüz mimiklerinizi net şekilde gösteren, tercihen rahat ama aynı zamanda kendinize güvendiğiniz mesajı veren bir profil fotoğrafı çok önemlidir. Profil fotoğrafınız size dair bir intibah oluşturur. O sebeple her ne kadar uzunca bir CV doldurmuş olsanız da yazılanların ötesinde sizi görmek isteyeceklerdir. Çünkü sizin fotoğrafınız karşı tarafa sizin öznelliğinizin bir parçası olarak yansıyacaktır. Bazı Avrupa ülkelerinde iş başvurusu esnasında fotoğraf gönderme zorunluluğu yoktur. Hatta cinsiyet belirtme zorunluluğu da yoktur. Ancak değerlendirme ölçütümüz ülkemizdeki kariyer siteleri ve bu sitelerden işçi istihdam eden şirketler olduğu için fotoğrafın önemini vurgulamak gerekir.  

Bu iş ve işçi bulma sitelerinde diğer insanları gözlemleme, onların CV’lerine ulaşma imkânınız yoktur. Bu açıdan da aslında diğer rakiplerinizin neler yaptığından haberdar olamıyorsunuz. Sitenin sizi yönlendirmesi ile profilinizi düzenlemeye çalışıyorsunuz. Bu açıdan da bu siteler aynı zamanda bir sosyal ağ olan LinkedIn’den farklıdır. Ayrıca bu sitelerin tarihler konusunda oldukça hassas olduğunu ifade etmek gerekir. Özellikle iş deneyimlerinizi girerken tam olarak hangi tarihte işe başladınız ve hangi tarihte işi bıraktığınıza dair bilgileri detaylı talep ediyorlar. CV’nizin içerisine maaş beklentinizi ekleyebildiğiniz bir bölüm de mevcut. Bununla beraber iş için başvurduğunuz firmalar da başvuru esnasında size maaş beklentinizin hangi aralıkta olduğu ve seyahat engelinizin olup olmadığı gibi standart sorular yöneltebiliyorlar.

Ayrıca bu sitelerde büyük oranda aranan özelliklerin başında tecrübe gelmektedir. Birçok iş ilanı dört ya da beş yıllık tecrübe şartı içermektedir. Son dönemde yeni mezunların bizi kimse işi almazsa bu tecrübeyi nereden edineceğiz yakınmalarının en büyük sebebi işte bu tip ilanlardır. Şirketler yeni okuldan ayrılmış, piyasaya taze girecek toy bir mezunla zaman kaybetmek istemiyorlar.

Aradıkları işçi bu yüzden tecrübeli ve işe başlar başlamaz yeni işine uyum sağlayarak o pozisyondaki iş yükünü omuzlayabilecek nitelikte olanlar oluyor. Ayrıca bu iki sitedeki ilanlarda esneklik, müşteri memnuniyeti, bilgisayardaki ofis uygulamalarını ileri derece kullanabilme, ilandaki işin derecesine göre tercihen İngilizce bilme, eğer yönetici ilanı ise kesinlikle İngilizce biliyor olma gibi yetkinlikler aranmaktadır. Üniversite mezunu olmayan işçi arayan iş ilanı yok denecek kadar azdır. O ilanlar da çoğunlukla kat sorumlusu, şoför, temizlik görevlisi ilanları oluyor. Erkek adayların askerlik sorunlarının olmaması hemen hemen bütün ilanlarda göze çarpan bir kriter olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca düzgün bir diksiyona sahip olmak, kendini iyi ifade edebilmek ve çalışma disiplinine sahip olmak bu sitelerde çoğunlukla rastlanan diğer kriterlerdir.

Bu sitelerin göze çarpan bir diğer özelliği de size bir danışmanlık sunmasıdır. Bir CV hazırlama sürecinin nasıl olması gerektiğinden, eğer başvurduğunuz işten aranıp mülakata çağrılırsanız ne giymeniz ve nasıl konuşmanız gerektiğine kadar detaylı bir rehberlik sunuluyor. İçeriği çoğunlukla motive edici cümlelerden oluşan bu rehberlik yazıları oldukça yüzeysel kalsa da ortalama bir şekilde sürecin nasıl işlediğini ve işçi adayından beklentilerin neler olacağını yalın bir dille anlatıyor. Bunun yanında sitenin sürdürülebilirliği için yapıldığını düşündüğüm, hâlihazırda çalışan işçi kesim için de danışmanlık yazıları barındıran kariyer.net, hangi durumlarda kariyerinizde bir değişikliğe gitmeniz gerektiği, iş hayatında zorluk ve streslerle nasıl baş edilebileceği ve patrondan zam istemenin yolları gibi yazıları da bünyesinde barındırıyor. Ayrıca büyük firmaların CEO’ları ile yapılan röportajlara da yer verilen sitenin rehberlik alanında çoğunlukla CEO’nun yapmış olduğu birkaç akıllı hamle ile nasıl iş hayatında yükselebildiğine dair tüyoları çalışanlara ve işçi adaylarına bakın siz de böyle olabilirsiniz alt mesajı ile veriyor.

Bu sitelerin ara yüzleri oldukça basit gözüküyor. Çok az derecede bilgisayar kullanma yeteneğine sahip herhangi bir kimse bu siteleri çok kısa süre içerisinde tam olarak kavrayıp, işlevsel olarak kullanabilir.

Çok basit konuları dahi gerekli görüp bu konularda ziyaretçilerini bilgilendiren sitelerden kariyer.net hemen hemen tüm mesleklerle ilgili istatistiksel verileri de sunuyor. Site içerisinde üyeliği bulunan kişilerden oluşturulan bu istatistikler; mesleğin ortalama maaş durumu, en düşük ve en yüksek miktarının ne kadar olduğu ve bu mesleklerde çalışanların çoğunlukla hangi üniversitelerden mezun olduğu gibi bilgiler içeriyor. Ayrıca eleman.net isimli sitede de mesleklerin en ince detayına kadar listelendiği ve part time iş, hızlıca başvurulabilecek ve hızlıca sonuç alınabilecek acil iş ilanları sıralanıyor. Bunun yanında engelli bireyler için de ayrı bir kategori söz konusu. Aynı şekilde iş dünyasına dair haberler, işsizlik oranları, iş dünyasından uzman kişilerce hazırlanmış bir iş başvuru sürecinin nasıl olması gerektiğine dair rehber videolara eleman.net üzerinden de ulaşılabiliyor.

Bu iki siteyi genel olarak değerlendirecek olduğumuzda bireyin kişiliğinin ve özel olduğunun vurgusunu hemen hissediyorsunuz. Bu siteler sizi aslında oluşturacağınız CV ile cevherinizi ortaya dökmeye çağırıyor. Aslında ihtiyacınız olan işe hemen kavuşabileceğiniz imajı yansıtıyorlar. Bir anlamda başta ifade ettiğimiz gibi inşa edilen öznellik durumu göze çarpıyor. İş dünyasından kişilerin verdiği mesajlarla ve daha öncesinde bu siteleri kullanarak iş bulmuş olanların şimdilerde ne kadar önemli yerlerde olduklarına dair haberlerle sizin de onlardan biri olabileceğinizi ifade edip özendiriyorlar.

Bunun yanında satır aralarında rekabet vurgusunu da hissetmemeniz mümkün değil. Bir an evvel acele edip siteye üye olmalı, CV oluşturmalı ve o hayalinizdeki işe başvurup kabul almalısınız. Yoksa sizin gibi çok kişi var ve onlar sizin gibi kararsız değiller, onlar başvurularını yaptı bile. Özellikle kariyer.net iş ilanlarına kaç kişinin baktığını ve kaç kişinin başvurduğunu ilanın içerisinde size gösteriyor. Büyük firmaların alacağı bir bazen iki işçi için on binlerce insan bazen yüz binlerce insan başvurmuş olabiliyor. Bu açıdan elinizi çabuk tutmanız ve sizi diğerlerinden farklı yapan bir şey olması gerektiğini hemen anlıyorsunuz. Zaten o süreçte neler yapmanız gerektiğine dair rehberliği site size sağlıyor. Bu açıdan elimizdeki teorik anlatıya uygun bir durum ile karşı karşıya kalıyoruz. Bunun dışında elimizdeki teoriye uymayan durum ise daha evvel de kısaca belirtmiş olduğumuz gibi kimse ile muhatap olamama, iletişimsizlik hali. Bu siteler size kimse ile bağlantı kurma şansı vermiyor. Kurabileceğiniz tek bağlantı olanağınız iş ilanı ile o da başvuru yaparak kurabileceğiniz bağlantı, onun dışında hep beklemede kalmanız gerekiyor. Bir anlamda tetikte olma ve o başvurduğunuz onlarca iş ilanından size geri dönüş yapmalarını bekleme umudu içerisinde kalmanız isteniyor. 

LinkedIn

LinkedIn diğer iş ve işçi arama sitelerinin daha kompleks bir versiyonudur. Yalnızca iş ve işçi arama uygulaması değil aynı zamanda bir sosyal ağdır. Bu sosyal ağda işveren, işçi, firmalar ve daha birçok piyasa unsuru hatta bazen piyasa dışı unsurlar da bir araya geliyor. Aslında sitenin çalışma şekli bir Facebook ve Instagram ile aynı. Mail adresiniz üzerinden tanıyor olabileceğiniz kişiler listesi çıkarılıyor.

Bu çıkarılan liste de sizin mail adresinizden iletişim kurduğunuz maillerle o siteye kayıt yapmış kişiler oluyor. Böylece aslında bir yakın çevreniz oluşuyor site içerisinde. Bu yolla onlarla bağlantı kurmuş oluyorsunuz. Bunun dışında spesifik olarak da arama yaparak veya gönderilerde karşılaştığınız kişilere de bağlantı isteği gönderip, kabul ederlerse onları bağlantı ağınız içerisine dahil edebiliyorsunuz.

Bir sonraki süreçte de diğer iş ve işçi bulma sitelerindeki gibi sizden CV oluşturmanız isteniyor. Bu sizin özel profiliniz haline geliyor. Yine aynı şekilde bir profil fotoğrafı, kişisel, eğitim, önceki ve mevcut işlerinize dair bilgiler, aldığınız sertifikalar, ödüller ve eğitimler yazılıyor. Bilgisayar vd. becerilerinizi de eklemeniz isteniyor. Bunun dışında, standart bir CV içerisinde olan şeylerin yanında ekstra bilgiler ve bir özgeçmiş yazısı da ekleme şansına sahipsiniz. LinkedIn’i diğer iş ve işçi bulma sitelerinden ayıran diğerleriyle iletişim kurabilmeniz olduğunu söylemiştik. Bir etkileşimin varlığı CV oluşturmada da kendisini gösteriyor. Sizin yazmış olduğunuz becerileri yakın bağlantılarınız ve eğer gizlilik ayarlarından izin verirseniz diğer insanlar da oylayabiliyorlar. Diyelim ki CV’nize ‘topluluk önünde konuşma becerisi’ eklediniz, bağlantılarınız profilinize girerek o beceriye artı verebiliyorlar. Böylelikle becerilerinizin diğer insanlar nezdinde kanıtlanmış olduğu izlenimi verebiliyorsunuz.  Sizi işe almak isteyenler bu puanları görerek bunların yalnızca sizin öznel olarak iddia etmiş olduğunuz beceriler olmadığını, diğer insanlarca onaylanmış beceriler olduğunu görmüş oluyorlar.

Bu durum akıllara avantaj sağlayacak kişilerle ilişkiler ve bağlantılar kurma çabasındaki yeni öznelliğe sahip işçi tipini hatırlatmaktadır. Sizin için artı değer sağlayacak kişilerle ilişki kurarak becerilerinizin oylanmasını sağlayabilirsiniz. Eğer becerileriniz çok kişi tarafından oylanırsa, özellikle bu becerilere atılmış yüzlü sayılardaki oylar diğer özellikleriniz ile desteklenirse oldukça pozitif bir imaj sağlayacaktır. Bunun yanında LinkedIn üzerinden büyük şirketlerin CEO’larının hesaplarına ulaşabiliyorsunuz.

Bazı önemli yöneticiler kendilerine gönderilen her bağlantı isteğini kabul ederek dostane bir tutum sergiliyorlar. Bu bağlantıları kurarak büyük şirketlerin CEO’larına mesajla ulaşmaya çalışan çok fazla kişi de oluyor. Aslında bu dijital mecranın yanlış ve ala turca kullanımı olarak göze çarpıyor. Aklınızda bir proje ya da harika bir girişim olmaksızın ‘bana iş verin’ anlamına gelen uzun mesajlar atmak aslında beyhude bir çaba olsa da LinkedIn üzerinde çok sık rastlanan bir durumdur. Bunu gözlemleyebileceğiniz yerler ise büyük şirketlerin üst düzey yöneticilerinin paylaştığı gönderilerin yorum kısımlarıdır. Oysa yapılması gereken bu platformda sizin vitrine koymuş olduğunuz kişilik ve becerilerinizin talep görmesi veya bu özellikleriniz ile iş ilanlarına başvurmanız iken, yapılan şey aslında vitrindeki ürünün potansiyel alıcısına doğru hareketi olarak göze çarpmaktadır. Bu da biraz usulün dışında kalmaktadır. Ayrıca uzun süre işsiz kalmış insanların da ne kadar sıkıntılı bir durumda olduğunu ifade ettikleri gönderilere de rastlanmaktadır. Bu gönderilerin içeriği çoğunlukla kişinin kendisinin ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılayamadığı ve işe alınma noktasında yardım talebinde bulunulan çağrılardan oluşmaktadır.   

Bunun yanında LinkedIn’de iş ilanlarının listelendiği bir kategori söz konusu. Burada iş ilanı veren firmalara başvuru yapabiliyorsunuz. Diğer sitelere kıyasla LinkedIn iş ilanları bölümünde dikkatinizi hemen çeken şey hiç Türkçe bir iş ilanına rastlayamamanız oluyor. İş ilanlarının hemen hemen hepsinde aranan pozisyon ve ilan içeriği İngilizce olarak yazılmış. Ayrıca LinkedIn’de diğer sitelere kıyasla çok daha fazla büyük firmaların ilanlarıyla karşılaşıyorsunuz. Bunlar diğer standart iş ve işçi bulma sitelerinde karşılaşamayacağınız kadar çok daha fazla maddi olmayan emeğin önemli sayıldığı iş ilanları oluyor.

Bu ilanların çoğu sorumluluk almanız, karşılaşılan herhangi bir spesifik durumda karar almanız gereken işler. Zaten ilanların aradığı pozisyonların büyük ekseriyetinin sonunda uzman (specialist) takısı var. İlan içeriğinde önce firmanın ne kadar büyük olduğu, ne kadar eski bir tarihe dayandığı ve ne kadar büyük işler yaptığı anlatılıyor. Ardından aranan özelliklerin büyük oranda stratejik planlama kapasitesi, iş geliştirme becerileri, çalışılan alanı iyi okuyabilme ve dünyada bu işin ulaştığı noktaları ve yenilikleri hızlıca kavrayarak şirkete kazandırma, kritik düşünebilme, raporlama, yönetme becerileri, etkili iletişim, iş takibi, takım çalışması, müşteri memnuniyeti ve geri bildirimlerini iyi analiz edebilme üzerine odaklandığı görülüyor. Bu da teorik olarak Post-Fordist geçişi sağlamış piyasanın aradığı maddi olmayan emek unsurlarının hemen hemen birçoğunu içerisinde barındıran uygulamalar olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle ilanlarda şirketlerin müşteri ilişkileri açısından çalışanında yetkinlikler aradığı ve öznelliğini bu açıdan şekillendirebilmiş kişiliklere önem verdiği oldukça açık bir dille ifade ediliyor.

Bu site ve platformlar, büyük çoğunluğu işçi sınıfı kullanıcılardan oluşan ve onların arayışı ile aktif hale gelen mecralardır. Burada kendilerine dair bilgileri kamuoyuna sunmuş oluyorlar. Bunu gönüllülük esasına dayanarak yapıyorlar. Bu durumu izah etmek için Terranova’nın gönüllülük esasına dayalı sömürü kavramsallaştırması maddi olmayan dijital emeği açıklamak için oldukça önemlidir.

Terranova ‘‘net’in bedava emeği, aynı zamanda gönüllüce sağlanan ve maaşsız, hoşlanılan ama sömürülen bir çalışma biçimi’’ (2015, 344)dir der. Şirketler bu bilgilere ulaşmak için maddi bir karşılık ödemiyor ve sonuçta hiçbir harcama yapmadan ellerinde birçok kişinin seve isteye onlara sunduğu potansiyel işçi havuzu oluşmuş oluyor. Bu platformlarda iş arayan kimseler dijital emek harcayıp sonunda şirketlerin işine yarar maddi olmayan emeği üretmiş oluyorlar.  

Sonuç

Fordist dönemden Post-Fordist döneme geçiş 68 olayları sonrası 70’li yılların başında kapitalizmin krizinin ardından yaşanmıştır. Bu süreçte eski tip üretim tarzının devam etmesinin mümkün olmadığının görülmesi, yeni arayışlar içerisine girilmesine neden olmuştur. Bu anlamda Otonomist Marksistler’in de bu süreçte artık yeni bir kapitalist paradigmanın varlığını kabul ettiği ve eski tip teorilerin o günkü yeni toplumsal durumu açıklayamayacak olduğunu düşünerek yeni bir okuma içerisine girdiklerini görüyoruz.

Özellikle bu yeni okuma çabalarından Lazzarato’nun ‘maddi olmayan emek’ kavramsallaştırması bizim makalemiz için de oldukça önemlidir. Hardt ve Negri ise bu süreci ‘ekonominin postmodernleşmesi’ olarak okuyacaktır ve merkezine de bilgisayarı koyacaktır. Lazzarato enformasyon ve kültürel ürünlerin üretim sürecine girdiğini ve tam anlamıyla somut bir iş gibi gözükmeyen şeylerin de artık işçilerden beklenir hale geldiğini ifade eder. Her ne kadar iş gibi gözükmese ve maddi olmayan olarak ifade edilse de bu emek çeşidi de maddi bir temele dayanır ve sermayeye getiri sağlar. 

Post-Fordist geçiş ile birlikte işçinin yeni bir öznellik kazanması ve bilişsel özelliklerini geliştirmesi gerekmektedir. Yeni tip iş içerisinde stratejik kararlar alabilme, sorumluluk sahibi olma, entelektüel zekânın kullanımı, ortak çalışma şartlarında etkili iletişim, problem çözebilme vb. birçok beceri ve niteliğe ihtiyaç vardır.

Eski emek zaman değerlendirmesi artık kullanılmıyor. İşçiler fiziksel becerileri ile değil bilişsel becerileri ile değerlendiriliyor. En basit işlerde bile işçilerden esneklik ve yeni koşullara uyum sağlayabilmeleri bekleniyor. Eskiden bütün bir fabrikanın ya da şirketin toplamda yaptığı bir proje artık küçük bir takımdan ve o takımın başındaki yöneticiden bekleniyor. Bunun yanında o yöneticiden toplumsal olarak üretilen enformasyonel bilgileri de oldukça verimli kullanması, analiz etmesi ve bu bilgiler ışığında işler üretmesi ve hatta enformasyonun kendisinin yeniden üretimi talep ediliyor. 

Yeni ihtiyaç ve taleplere uygun nitelik ve öznelliğe sahip olmaya çalışan işçi, hayat boyu bir adaptasyon süreci içerisine sokuluyor. İş ve yaşam arası ayrım ortadan kalkıyor. Eskiden işçiden yalnızca enerjisi ve zamanını alan piyasa artık tüm hayatını domine ediyor. Bununla baş etmeye çalışan işçi rekabet ortamında kendisini sürekli geliştirme çabası içerisine giriyor. Çünkü artık iş tanımları sürekli değişmekte ve belli bir çerçeveye oturmamaktadır. Her yeni gelişme ve koşulda da iş tanımları akışlar içerisinde değişikliğe uğramaktadır.

İş ve işçi bulma platformları bu maddi olmayan emeğin, becerilerin ve yetkinliklerin özgeçmiş (CV) yoluyla ortaya döküldükleri dijital mekânlar halini aldılar. Buralar, öznelliğin ve çok daha fazla beceri ve yetkinliğin, bir anlamda performansın vitrine çıkarıldığı alanlar oldular. Bu durum dijital platformlarda üretilen bir emeğe dönüştü. O siteler ve sosyal ağlarda profil oluşturan kişiler, işçi bulma çabasındaki işverenler için maddi olmayan dijital bir emek üretir hale gelmişlerdir. Bu bir açıdan Terranova’nın dediği gibi sömürü ilişkisidir. O sitelere üye olmak da insanların CV’lerine bakmak da oradan iş ilanı vermek ve geri dönüş almak da ya ücretsiz ya da oldukça düşük meblağlara mal olmaktadır. Bu yolla büyük firmalar devasa bir potansiyel işçi havuzuna sahip olurlar hem de hiçbir ücret ödemeksizin. Hatta iş arayan ve daha iyi bir işte çalışmak isteyen kimseler bunu hevesle, isteyerek ve severek yapmaktadırlar. Bu bağlamda, yeni koşullarda bu sitelerdeki durum yalnızca işçi açısından değil sermaye açısından da bu şekilde ifade edilebilir.

Bu yeni tip işçi artık hayatındaki ilişkileri de bu yoğun akış içinde kendisine fayda sağlaması muhtemel kişilerden seçerek kurmaktadır. İletişim yeni dönemde en önemli unsur halini gelmiştir. Hem işçinin iletişim becerileri hem de çalıştığı ortamda takım içi iletişim önem kazanırken, iletişimin sağladığı enformasyonel akış da artık piyasanın birincil ihtiyacı haline gelmiştir. Bu bilgi türünün etkin şekilde kullanımı ve üretime dönüştürülmesi için gereken öznelliği gelişmiş, becerikli ve entelektüel zekâya sahip işçilerdir.

Maddi olmayan emek üreten işçiler performanslarını ortaya koyarak başarılı işler çıkarmalıdır. Böylelikle hem maddi olmayan emekleri ile sermaye sahiplerine maddi çıktılar vermelidirler hem de kendi performanslarını vitrine koyarak kendilerine yeni kapılar aralamalıdırlar. Bu işçilerin hem iş bulabilmeleri hem işlerinde tutunabilmeleri hem de yeni iş imkânlarına sahip olmaları için yapmaları gereken bir şeydir.

Bu bakımdan kariyer basamaklarını tırmanan bir işçi bireyi bir yandan öznelliğini bu akış içinde kurup, performansını sergilerken bir yandan da bu vitrin olarak ele alınabilecek kariyer platformlarında kendi yatırımcıları ve pazarlamacıları olarak kendilerini tanıtmalıdırlar. Sistem iş sahibi değilken de, bir işte çalışıyorken de sizi rekabet aracılığıyla daha çok çalışmaya, daha iyi performans sergilemek için etkili iletişim ile işbirliğine ve başarılı olabilmek için de işi zaman ve mekân fark etmeksizin yerine getirmeye iterek, domine edilmiş bir hayatın içerisine sokuyor. Bunca şeyi yaparken de aslında hiçbir şekilde umudunuzu ve enerjinizi kaybetmemeniz gerektiğini vaaz ederek sizi her an sisteme bağlı kılıyor.   

 

 

 

 

 

Kaynakça

Bulut, Ergin ve Ayhan Ayteş. 2015. Dijital Emek, Dijital Kültür. Toplum ve Bilim. s.135:3-7.

Caffentzis, George. 1999. The End of Work or the Renaissance of Slavery? A Critique of Rifkin and Negri. Common Sense. S.24: 20-38.

Chaplin, Charlie. 1936. Modern Times. USA: California. 

Coté, Mark and Pybus, Jennifer. 2011. Learning to Immaterial Labour 2.0: Facebook and Social Networks. Cognitive Capitalism, Education and Digital Labor içinde, eds. Michael A. Peters ve Ergin Bulut. New York: Peter Lang.

Foucault, Michel. 2008. The Birth of Biopolitics. Çev. Graham Burchell. New York: Palgrave.

Goffman, Erving. 2014. Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu. Çev. Barış Cezar. İstanbul: Metis Yayınları.

Kücklich, Julian. 2009. Virtual Worlds and Their Discontents: Precarious Sovereignty, Governmentality, and the Ideology of Play. Games and Culture. c. 4 s. 4: 340–352.

Lazzarato, Maurizio. 2006. Maddi Olmayan Emek. İtalya’da Radikal Düşünce ve Kurucu Politika içerisinde. çev. Selen Göbelez ve Sinem Özer. İstanbul: Otonom Yayıncılık.

Lyotard, Jean François. 2013. Postmodern Durum. Çev. İsmet Birkan. Ankara: BilgeSu Yayınları.

Özmakas, Utku. 2015. İnsan Sermayesinin Kaynağı: Maddi Olmayan Emek. Toplum ve Bilim. s.135: 8-26.

Terranova, Tiziana. Bedava Emek: Dijital Ekonomide Kültür Üretimi. Folklor/Edebiyat Dergisi. c.21 s.83: 343-363. Çev. Ergin Bulut ve Ayhan Ateş. * (Makalenin orijinali “Free Labor: Producing Culture for the Digital Economy”, Social Text, 63 v.18. n.2. Summer 2000. ss: 33-58 yayınlanmıştır. Yazardan ve Pluto Books’dan izin alınarak Ergin Bulut ve Ayhan Ateş tarafından çevrilmiştir).

[1] Lazzarato, Maurizio. 2006. Maddi Olmayan Emek. İtalya’da Radikal Düşünce ve Kurucu Politika içerisinde. çev. Selen Göbelez ve Sinem Özer. İstanbul: Otonom Yayıncılık.

* Lazzarato’nun makalesini, kitaba direkt olarak ulaşamadığımdan kitabın yayınevi olan Otonom Yayıncılık izniyle yayınlayan Saltonline.org sitesinden okudum. Bu sebeple alıntılarda sayfa numarası veremedim. Link: https://blog.saltonline.org/post/94804408979/maddi-olmayan-emek  Erişim Tarihi: 13.01.2020.

[2] Lyotard, Jean François. 2013. Postmodern Durum. Çev. İsmet Birkan. Ankara: BilgeSu Yayınları.

[3] Chaplin, Charlie. 1936. Modern Times. USA: California. 

[4] Coté ve Pybus’un makalesine bizzat değil Özmakas’ın makalesinden ulaştım. Yalnızca Özmakas’a atıf yapmak yerine Özmakas’ı metin içerisinde aktaran olarak göstererek, orijinal çalışmaya da gönderme yapmak istedim. Orijinal eserin künyesi kaynakçada mevcuttur. Bundan sonraki atıfların içerisinde de eğer ‘aktaran’ ifadesi kullanılmış ise benzer bir durum söz konusudur.

Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol