Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Leyla Erbil’in "Mektup Aşkları" Romanında Evlilik Kavramının Sorgulanması

Yazar: Miraç Hayber

Bu yazı, Leyla Erbil’in Mektup Aşkları adlı romanında kadın erkek ilişkisi üzerinde durarak evlilik kavramının sorgulanışını örnekler ile açıklamayı amaçlamaktadır. Öncelikle evlilik kavramının Türk Edebiyatındaki yerinden bahsedeceğiz. Sonrasında literatürde konu ile alakalı hususları inceleyecek ve Leyla Erbil’in hayatından ve Türk Edebiyatındaki yerine atıfta bulunacağız. Devamında ise metinden örneklerle, kaynak metinler arasında bir karşılaştırma yaparak eserdeki evlilik kavramının sorgulanışı hakkındaki görüşlerimizi sunacağız.

Giriş

Türk Edebiyatında toplumsal konuları ele alırken toplum en küçük yapı taşı olan evlilik kavramı da sorun sallaştırılarak edebiyata konu edinilmiştir. Evlilik kavramının sorgulanışını genel olarak yazarlar kadın erkek ilişkisi ve cinsiyet rolleri açısından vermiştir. Bu evlilik kavramı sadece modern eserlerde değil klasik edebiyattan bu yana sorgulanmış ve eserlerde yer verilmiştir. Divan edebiyatı da dâhil her dönem edebiyatında evlilik kavramı edebiyata konu olmuştur. Divan Edebiyatında kadınlar güzellikleriyle aşklarıyla konu olmuş bunun yanı sıra kadınların âşıkları onları evlilikle ilişkilendirerek yazmışlardır. Daha yakın dönemlere baktığımızda Namık Kemal, Halit Ziya Uşaklıgil, Adalet Ağaoğlu gibi yazarların da bu konuyla alakalı yazmış olduğunu görebiliriz. Örneğin Namık Kemal İntibah adlı eserinde Tanzimat dönemindeki toplumsal değişimi ve kadının yerini anlatırken evlilik kavramını da ele almıştır. Yine Halit Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah adlı eseri evlilik kavramını ele alan önemli bir eser olarak karşımıza çıkar. Yine Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak adlı eseri evlilik kavramı açısından önemli bir eserdir. Eserde toplumda kadının yeri, cinsiyetçi roller ele alınır ve sorgulanır. Bu eserde modernleşmeye çalışan Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarındaki kadının kendini var etme çabası anlatılırken evlilik kavramı da ele alınır. Görüldüğü üzere evlilik kavramı Türk Edebiyatı için önemli bir konu olup Türk Edebiyatı için büyük ve önemli eserlere konu olmuştur.

Mektup Aşkları romanı da evlilik kavramının sorgulanışı ve kadın erkek ilişkilerinin sorgulanışı açısından Türk Edebiyatı için önemli bir eserdir. Seksen yedi adet mektuptan oluşan dil ve üslup açısından farklı bir eserdir. Dil ve üslup açısından farklı olması nedeniyle okunması zor bir eserdir. Roman genel olarak karakterlerin aşk ilişkileri ve düşünce yapıları üzerinde durmuştur. Okunmaya başlandığından itibaren ilk olarak toplumdaki kadın erkek ilişkisinin sorunlu yanları göze çarpmaktadır. Bunun yanı sıra evlenmek isteyen karakterlerin evlilikten ne gibi beklentilerinin olduğunu, evliliğin ne olduğunu ve nasıl kavradıklarını görmekteyiz. Romanda sorunlu aşk ilişkileri, sorunlu evlilikler, toplumda kadının yeri, erkeklerin gözünden kadınlar ve kadınların gözünden erkekler eserde yansıtılmıştır. Literatüre bakıldığında ise Leyla Erbil’in eserleri genellikle kadın erkek ilişkisi, toplumdaki cinsiyetçi söylemler gibi başlıklar altında incelenmiştir. Ancak Mektup Aşkları romanı tek başına bir inceleme konusu olmamıştır. Bu nedenle Mektup Aşkları romanın tek başına detaylı bir şekilde evlilik kavramının sorgulanışı üzerinden incelenmesi yerinde olacaktır.

 

Mektup Aşkları Üzerine Yapılmış Çalışmalar ve Erbil’in Romancılığı Üzerine

Mektup Aşkları romanı literatüre bakıldığında tek başına bir çalışma konusu olmamıştır. Genellikle yüksek lisans ve doktora tezlerine çalışma konusu olmuş bir eserdir ve makale çalışması neredeyse hiç yoktur. Yapılmış olan doktora ve yüksek lisans tezlerinde ise Leyla Erbil’in hayatı ve tüm eserleri incelenmiş bu esere kısa kısa notlar ile değinilmiştir. Çalışmalara bakıldığında genellikle eser psikanalitik açıdan, karakter açısından incelenmiştir. Ek olarak Leyla Erbil’in hayatı ile ilişkilendirilerek tüm eserleri incelenmiştir. Sadece Mektup Aşkları romanını kapsayan bir çalışma yapılmamıştır.

Literatüre bakıldığında Leyla Erbil’in eserlerinin birçoğu kadın erkek ilişkisi üzerinden değerlendirilirken Mektup Aşkları romanı ne kadın erkek ilişkisi açısından ne de evlilik kavramı açısından bir çalışmaya alınmamıştır. Oysaki romanda ilk göze çarpan konu kadın erkek ilişkisi ve evlilik kavramının sorgulanmasıdır. Bu çalışmaya yardımcı olacak kaynaklardan örnek vermem gerekirse; Emre Yolcu’nun Leyla Erbil’in Hayatı, Sanatı ve Eserleri adlı çalışmasıdır. Emre Yolcu bu çalışmasında öncelikle Leyla Erbil’in hayatını açıklamış ve bu doğrultuda sanatını ve eserlerini anlamlandırmaya çalışmıştır. Emre Yolcu çalışmasında öncelikle Leyla Erbil’in hayatı, arkadaşlıkları ve evliliği üzerinde durmuştur. Özellikle Sait Faik Abasıyanık ile olan arkadaşlığı üzerinde durmuştur. Çünkü Sait Faik ile Leyla Erbil meslek hayatlarında birbirlerini olumlu bir şekilde etkilemişlerdir. Bu çalışma doğrultusunda Leyla Erbil’in hayatı hakkında, bütün eserleri hakkında ve edebi hayatı ve edebi hayatının nasıl şekillendiği hakkında bilgiler alınacak ve bu doğrultuda Mektup Aşkları romanı anlamlandırılmaya çalışılacaktır.

Diğer kullanılacak kaynak ise Mizgin Çelik’in Leyla Erbil’in Öykü ve Romanlarının Psikanalitik Açıdan İncelenmesi adlı yüksek lisans tezidir. Bu çalışmada da sadece Mektup Aşkları romanı üzerinde durulmamış Erbil’in tüm romanları üzerinde durulmuştur. Çalışmada romandaki karakterler psikanalitik kuram açısından cinsellik, rüya, id ego süperego, varoluş sancıları başlıkları altında incelenmiştir. Bu çalışma sayesinde Mektup Aşkları romanındaki karakterler ve karakterlerin psikolojileri anlamlandırılmaya çalışılacak ve karakterlerin kadın erkek ilişki anlayışı, evlilikten ne anladıkları ve evlilikten ne gibi bir beklentileri olduğu bu çalışma sayesinde daha iyi anlamlandırılmaya çalışılacaktır. Yine çalışma için kullanılacak olan bir diğer çalışma ise Mehmet Şahin Yavuzer’in Leyla Erbil’in Romanlarının Psikanalitik Açıdan İncelenmesi adlı çalışmadır. Bu çalışma da yüksek lisans tezidir. Yine bu çalışmada Mizgin Çelik’in çalışması gibi roman karakterlerinin kişilikleri üzerinde durmuş ve psikanalitik kuram açısından karakterlerin kişilikleri yorumlanarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada Mizgin Çelik’in çalışmasından farklı olarak romandaki karakterler oedipus kompleksi ve elektra kompleksi açısından da değerlendirilmiştir.

Leyla Erbil’in romanlarının psikanalitik açıdan incelenmesi Freud’un etkisinde kalmış bir yazar olmasından dolayı önemlidir. Bu çalışmada da kötü ilişkileriyle öne çıkan karakterler psikanalitik açıdan incelenmiş ve aktarılmıştır. Bu çalışmada özellikle Mektup Aşkları romanın karakteri olan Ahmet’in takıntılı ve hastalıklı sevgisi Freud’un öne sürmüş olduğu psikanalitik kuramlarla incelenmiştir. Ahmet’in hastalıklı sevgi ve bağlanma duygusu Oedipus kompleksi ile açıklanır. Bu çalışmada Mektup Aşkları romanındaki Ahmet’ten sonra Sacide karakteri ön plana çıkarılmıştır. Çalışmada genel olarak Sacide ve Ahmet üzerinden değerlendirilme yapılmıştır. Görüldüğü gibi yine bu yazının önemli ve ana konusu olan evlilik ve kadın erkek ilişkisi bağlamında karakterlerin daha iyi anlaşılması ve bu kötü sonlarla sonuçlanan ilişkilerinin altında yatan sorunları açıklamada iyi bir kaynak olması nedeniyle bu yazıda bu kaynaktan yararlanılacaktır. Bu yazıda yararlanılacak bir diğer çalışma ise Nagehan Kunduz’un Leyla Erbil’in Mektup Aşkları Romanında Kişiler Dünyası adlı makalesidir.

Bu çalışmada da romandaki kavramlar, kişiler ve simgeler ülkü değer karşı değer olarak incelenmiş ve ayrıca kişiler norm karakterler ve başkarakterler olarak iki ayrı başlık altında incelenmiştir. Ayrıca bu çalışmada kadının toplumdaki yeri ve kadının kendisini gerçekleştirme ve var etme sürecinde erkeklerin nasıl bir sorun teşkil ettiği açıklanmıştır. Bu çalışmada kadın karakterlerin Mektup aşkları romanında kendilerini nasıl var ettikleri toplumun kadını nasıl konumlandırdığı ve erkeklerin kadınların önünde nasıl şekilde ve neden engel olduklarını anlamak için önemli bir çalışmadır. Ayrıca bu çalışma sayesinde kadın erkek ilişkisinin toplum tarafından nasıl kodlandığını cinsiyet rollerinin ilişki ve evlilik kavramında nasıl etkin olduğunu anlamak için önemli bir çalışmadır. Ek olarak yine bu çalışmada Mektup Aşkları romanında kadın erkek ilişkisini anlamlandırmak evlilik kavramının nasıl sorgulandığını göstermek için ek kaynaklara da başvurulacaktır. Yapılan bu çalışmalarda görüldüğü üzere Mektup Aşkları romanı genel olarak karakterler açısından incelenmeye alınmış olup kadın erkek ilişkisi, evlilik kavramının nasıl algılandığı ve nasıl sorgulandığı açısından ele alınmamıştır. Bu çalışmada yapılan çalışmalardan yararlanılarak kadın erkek ilişkisi ve evlilik kavramı üzerinde duracak ve yapılmış olan çalışmalara bu şekilde bir katkı sağlayacaktır.

Leyla Erbil, 12 Ocak 1931 yılında İstanbul’da doğar. Babası Hasan Tahsin Bilgin (1893-1969) Rumeli kökenli, denizcilik yapan bir aileye mensuptur. İyi gelirli sayılabilecek bir aileye mensup olan Leyla Erbil’in yarı geleneksel, yarı modern yetiştirilme tarzında en önemli etmen annesi Emine Huriye Hanım’dır. Üç kızının da iyi eğitim görmesini istemiştir. Üniversitedeyken edebiyata ilgisi başladı. Leyla Erbil 1950 kuşağı yazarlarındandır. Leyla Erbil gelenekle bağını koparmış ve dil bilgisi kurallarını alt üst edip kendine özgü aykırı bir dil ile eserlerini yazmıştır. Yazar din, mitoloji, felsefe gibi sanat dallarından ve farklı kaynaklardan yararlanır.

Yazar eserlerinde çok seslilik, iç çözümleme, iç diyalog, montaj, bilinç akışı, geriye dönüş ve mektup gibi farklı anlatım tekniklerini kullanır. Eserlerinde genel olarak kadın erkek ilişkisi bireyin iç dünyasını, eril zihniyeti ve cinselliği ele alır ve sorgular. Bu sorgulamayı genel olarak seçmiş olduğu sıradan karakterlerin düşünce yapısı üzerinden verir. Buna ek olarak Erbil eserlerinde tabu olarak kabul edilen konuları işler var olan sorunları eleştirir. Kadın karakterlere hazır bir çözüm yolu koymaz. Kadın yazar olarak kendini var etmiş bir yazardır. Kadın ya da erkek yazar yoktur iyi yazar vardır demiştir ve bu patriarkal edebiyat içerisinde kadını görünür kılan bir yazardır. Eril dile eril zihniyete karşı durmuş bir yazardır. Leyla Erbil işaretleri olarak nitelediği kendi noktalama işaretlerini uydurmuş aşırı yenilikçi bir yazardır. Edebiyat eleştirilerinde delilikle yan yana getirilir. Erbil söyleşilerinde de her insanın içinde bir parça da olsa delilik barındırdığı söyler ve toplumun asıl ilham veren kesiminin deliler olduğunu belirtir ve eserlerinde karakterleri zaman zaman deliliğe kadar götürür.

Erbil, Kendinden önceki edebiyat ortamını erkek erkeğe edebiyat ortamı olarak nitelemiş ve bu erkek erkeğe edebiyat dünyasında kendisini var etmiştir. Kendisi hakkında duyduğu eleştiriler ve dedikoduları protesto etmek için hiçbir ödüle katılmamıştır. 2002 de Nobel edebiyat ödülüne aday gösterilen ilk kadın yazardır. Eserlerini anlamak çok kolay değildir. Eserlerinde yeni deneysel kelime hazinesi yoğundur. Edebiyat ve siyaset ortamında aktif bir rol oynamıştır. Bu çalışmanın konusu olan Mektup Aşkları adlı eserini 1988 de çok sevdiği arkadaşı Tezer Özlü’ nün anısına yayımlamıştır.

Roman ve Evlilik Kavramının Karakterlerin Düşünce Yapısı Üzerinden Verilerek Sorgulanması Üzerine

Mektup Aşkları romanı 87 adet mektuptan oluşan dil ve üslup açısından çok farklı bir eserdir. Esere ilk bakıldığında mektuplardan oluşması nedeniyle anlaşılması zordur. Eser mektuplardan oluşması nedeniyle olay örgüsü mekân gibi kavramlar açısından belirsiz gibi gözükmektedir. Ancak Mektuplar okunduğunda olay örgüsü, mekân zaman gibi kavramlar anlaşılmaktadır. Mektuplar başkahraman Jale’ye arkadaşları ve sevgilileri tarafından yazılmıştır. Karakterlerin iç dünyalarını, hayata bakış açılarını, hayattan ne beklediklerini mektuplardan derinlemesine öğrenebiliyoruz. Ayrıca Mektup Aşkları romanı dönemin sosyal ve kültürel hayatına dair bilgilerde vermektedir.

Roman Ahmet’in mektubu ile başlar. Ahmet Jale’ye en çok mektup yazmış olan takıntılı bir şekilde Jale’ye âşık olan karakterdir. Ahmet mektuplarında sürekli Jale’ye evlenmek için yalvarmakta ve Jale’yi Jale’nin diğer flörtlerinden kıskanmaktadır. Jale’ye Ahmet gibi diğer flörtleri de aşklarını ilan eden şekilde mektuplar yazmıştır. Öte yandan Jale’nin kendi arkadaşları Ferhunde ve Sacide de Jale’ye hayatlarında olup biten önemli olayları anlatmak için mektuplar yazmıştır. Romandaki Jale, Ahmet, Ferhunde, Sacide, Reha, Zeki ve İhsan karakterlerinin hepsinin sorunlu bir ilişkisi vardır. Ahmet, Zeki, İhsan ve Reha hepsi Jale’ye âşık karakterlerdir ve mektuplarında genel olarak aşklarını Jale’ye kanıtlamaya çalışmışlardır. Ferhunde ve Sacide ise Jale’nin okul arkadaşlarıdır. Jale Ferhunde ve Sacide kendilerini geleneklerden uzaklaşmış ve modern kadınlar olarak konumlandırmıştır. Ferhunde Sacide her ne kadar arkadaş olsa da Jale’ye yazdıkları mektuplardan anlaşılacağı üzerine pek de iyi anlaşamamaktadırlar ve her ikisinin de bakıldığında düşünce yapısı çok farklıdır. Ferhunde ve Sacide de sorunlu ilişkiler yaşamış ve bunu mektuplarında Jale’ye aktarmışlardır.

Bu üç kadın her ne kadar kendisini modern kadınlar olarak tanımlasa da romana bakıldığında aslında gelenekten ayrılamamış ve erkeklerin yanında kendilerini güvende hissetmişlerdir. Her üç kadında geleceklerini kendileri inşa etmek ve tek başına bir hayat kurmak yerine daha kolay bir hayat peşinde koşmuş ve erkeklerin himayesini tercih etmişlerdir. Ferhunde Sacide ve Jale evliliğin bir kaçış ve kurtuluş yolu olduğuna inanmış ve bu kolay sandıkları yolu tercih etmişlerdir. Kısacası romana bakıldığı zaman her karakterin ilişkisi sorunlu ve ilişkiden, aşktan ve evlilikten beklentileri farklıdır. Sacide maddi açıdan rahat etmek ve daha iyi şartlarda yaşamak için evliliği tercih etmesi nedeniyle Ferhunde’den tepki almıştır ancak Ferhunde’de Sacide’den çok farklı bir şekilde evliliği tercih etmemiştir. Aynı şekilde Ferhunde karakteri de ailesinin evindeki rahatlığını aratmaması için zengin ve kendinden yaşça büyük biri ile evlenmiştir.

Jale her ne kadar aşk evliliği yapmış gibi gözükse de aslında aşk evliliği yapmamış ve kendisine en çok mektup yazan Ahmet ile evlenmiş çünkü kendisine en çok mektup yazanın kendisini en çok seven kişi olduğuna inanmıştır. Romanda Jale’ye ait iki mektup vardır ve bu iki mektup romanın sonundadır. Bu son iki mektuptan Jale’nin evliliğine dair sorunları ve görebilmekteyiz ve bu iki mektup dışında Jale’yi arkadaşlarının yazmış olduğu mektuplardan tanıyabilmekteyiz. Kısaca Eserde üç kız arkadaşın ve Jale’nin flörtlerinin sorunlu ilişkileri anlatılmıştır ve bunların yanında eserin yazıldığı dönemin sosyal ve kültürel hayatı, yazıldığı dönemin toplumunun bakış açısı aktarılmıştır.

Eserde yukarıda da bahsedildiği üzere en çok karakterlerin sorunlu ilişkileri ve karakterlerin evlilik kavramından ne anladıkları üzerinde durulmuştur. Başkahraman Jale’ye âşık olan Ahmet karakteri, evliliği, hayat düzeni ve anne kavramı ile ilişkilendirmiştir. Ahmet evlenmek için birçok kadına Jale’ye yazdığı gibi mektuplar yazmıştır. Ve yazdığı mektuplar sonucunda Jale’yi aşkına inandırabilmiş ve Jale ile evlenmiştir. “ Çocukluğumu anımsıyorum; tek başıma geçen çocukluğumu; Rum dadım, köşesinden kalkmayan ninem. En çok anneme bağlıydım, ona sonsuz sevgim vardı, tek varlığımdı o, onsuz yaşamı düşünemezdim bile” (Erbil, 1988, s15). Ahmet karakteri görüldüğü üzere annesine olan bağlılığını Jale’ye yazdığı mektupta bu şekilde aktarmıştır ve annesine olan düşkünlüğünü Jale ile doldurmaya çalışmıştır. Ahmet, âşık olduğu Jale’de de annesine benzer özellikler arar.

Kurgusal evrenini oluşturan temel kaynaklar içerisinde Freud’un önemli bir yeri olduğunu sıklıkla dile getiren Erbil, Ahmet karakterini kaleme alırken Freud’un “Oedipus Kompleksi” teorisinden faydalanır. (Yolcu, 2022, s.163). Yolcu’nun da söylediği üzere Ahmet’in aşk arayışı ve evlilik isteği annesinin yokluğunu annesinin özelliklerini taşıyan bir kadınla gidermektir. “Senin aradıklarınla benim aradıklarım aynı şeyler, buna eminim; onun için seninle yaşamımızı birleştirirsek mutlu olacağımıza inanıyorum Jale’m. Geriye kalan tortulardır, değeri yok” (Erbil, 1988, s16). Ahmet, görüldüğü üzere evliliği birbiri ile aynı dertlere sahip olan ve aynı düşünceleri paylaşan iki kişinin evlenmesinin iyi bir birliktelik olacağını düşünmüştür. Geriye kalan hiçbir şeyin önemli olmadığını savunarak evliliğin asıl anlamının ne olduğunu bilmediğini bu cümle ile göstermiştir. Evlilik iki aynı düşüncede olan kişilerin birleşiminden ibaret olmayıp iki yetişkin insanın hayatlarını her ne olursa olsun, zıt düşüncelere sahip olsalar bile bu sorumluluğu alabilmeleridir. Ahmet karakteri ise bu düşüncede olmayıp aynı derde sahip, aynı düşüncelere sahip kişilerin hayatlarını birleştirip mutlu olacaklarını düşünerek yanlış bir evliliğe adım atmaktadır.

Ahmet Jale’ye âşık olduğu için değil birine bağlanmak, birinden komut almak, sevgi görmek için evlenmek istemektedir. Çünkü Ahmet Jale’ye yazdığı mektupta hep annesinin dizin dibinde olan kardeşleri tarafından ötekileştirilen hatta ‘dilsiz mee’ diye lakap takılan babası tarafından pek sevgi görmeyen bir kişi olduğunu aktarmıştır. Ve sadece annesinden sevgi gördüğü için evliliğini de bunun üzerine kurmak istemektedir. Ahmet Jale’yi annesi yerine koymuş ondan sevgi bekleyen ve komut almak isteyen bir karakterdir. “ Senin de beni biraz olsun beğendiğine inanıyorum, hatta evlenmeyi düşünsen gene beni seçeceğini sanıyorum” (Erbil, 1988, s55). Yine Ahmet burada da aşkı evliliği dış görünüşün güzelliğine bağlamıştır. Romanın sonunda Jale Ahmet’in kendisini aldattığını öğrenir ve arkadaşı Sacide’ye mektubunda Ahmet’ten şu şekilde söz eder: “Kendi kendime telkin yapıyorum cezasız bırakıp kaçacak mısın o sefil varlığı, bu dadı arayan küçük burjuva piçini” (Erbil, 1988, s.203). Jale Ahmet’in gerçek yüzünü görmüş ve annesi yerine evlendiği kadını koyduğunu anlamıştır. Ahmet karakteri evliliğin ne olduğunu tam olarak kavrayamamış bir karakter olup evliliği anne sevgisi, dış görünüş güzelliği, hayat düzeni gibi kavramlar ile ilişkilendirmiştir.

Evliliği, aşkı ve ilişkiyi yanlış anlamış olan diğer bir karakter ise Jale’nin yakın arkadaşı olan Sacide’dir. Sacide aşkı ve evliliği hep bir kaçış kurtuluş yolu olarak görmüş ve hep çıkarları doğrultusunda hareket etmiştir. Sacide tam anlamı ile kimseyi sevmemiş ve kimse ile gerçekten evlilik yoluna girmek istememiştir. Sacide birlikte olduğu erkekleri kaçış kurtuluş yolu görmüş ve maddi açıdan rahat etmek istediği için birliktelikler yaşamıştır. “Kendim de Amerikalı bir mühendisle evleneceğim ve oraya gideceğim. Okuyacağım ve yazacağım dostum. Selim’i seviyorum ama onunla olamam” (Erbil, 1988, s.48). Sacide görüldüğü üzere hayatını kurtarmak için, maddi açıdan rahat etmek için ve istediklerini yapabilmek için bir evlilik gerçekleştireceğinden bahsediyor. Sacide aşka inanmıyor ve sevginin önemli olmadığını düşünerek maddi açıdan rahat edebileceği bir adamla evlenmeyi düşünüyor. Buradan da anlaşılacağı üzere aşkı ve evliliği yanlış anladığı açıkça ortadadır. “ Ve o kadın için her şeye değer. O en büyük adamların koynunda yatacakken, her şeyi tepen ve bize bakmak için asker çamaşırları diken, gizlice hizmetçiliğe giden o kadın” (Erbil, 1988, s.81). Sacide, annesinin kendi ayakları üzerinde durmasını kutsallaştırmış ve aslında olması gerekenin bu olmadığını annesinin zengin erkekler sayesinde hayatının kurtulacağının doğru bir şey olmasını savunarak zengin erkekler ile evlenmenin bir kurtuluş yolu olduğunu söylemiştir. “Ali bey, benim geleceğimi değiştirdi, kurtardı beni parasıyla. Parasız hiçbir şey olmaz dostum” (Erbil, 1988, s.132). Yine görüldüğü üzere Sacide her şeyin para ile olacağını söylemiş ve evliliği, aşkı paraya dayandırmıştır. “Ben insanların birbirlerini sevdiklerine falan da inanmam! Kimse kimseyi sevmemiştir! Sevmez de! Çıkar ilişkileri var dünyada Jale” (Erbil, 1988, s145). Sacide karakteri burada açıkça aşkı ve evliliği nasıl anlamlandırdığını itiraf etmiştir. “Sacide sevişmeyi ve arayışı bir alışveriş olarak görür. Bu alışverişte kendi payına düşen şey sevdiklerine maddi açıdan bırakacak bir şeyler olmasıdır” (Çelik, 2022, s57). Mizgin Çelik’in de söylediği üzere Sacide karakteri evliliği aşkı kendi çıkarları üzerinde kullanmış bir karakterdir.

Sorunlu ilişkileri ile ön planda olan diğer bir karakter ise Jale’nin yakın arkadaşı olan Sacide’dir. Sacide bir türlü gerçek aşkı bulamamış acı çeken ve Jale ve Sacide’ye göre daha romantik daha duygusal bir karakterdir. Gerçek aşk ve sevgi arayışında olan ve sürekli terkedilen, ilişkilerinin neredeyse hepsi olumsuz sonuçlanan ve bundan dolayı sürekli acılar içerisinde yakınarak Jale’ye derdini anlatan bir karakterdir. Ferhunde karakteri roman boyunca diğer karakterlere göre daha çok edebiyatla ilgilenen bir karakterdir.

“Nasıl oldu da bir kadınla bir erkek arasında temiz ve ebedi bir aşkın mevcut olduğuna inandık biz? Neden ve nasıl inandırıldık dostum? Peki ama eğer aşk yoksa, benim içimde küçücük bir kızkenden beri var olan o duygu neydi?” (Erbil, 1988,s.91).

Ferhunde bu satırlardan da anlaşılacağı üzere aşkın ne olduğunu, aşkın var olup olmadığını tam olarak anlayamamıştır ve bundan dolayı sürekli kendisini sorunlu ilişkiler içerisinde bulmuştur. “Şöyle düşündüm karar verirken dostum: ne idüğü belirsiz genç, tecrübesiz bir erkekle bir hayhuy içinde sefalet çekeceğime, nazımı çekecek ve beni öyle banal bir biçimde aldatmayacak, kadirbilir bir erkekle evlenir rahat ederim” (Erbil, 1988, s.117). Ferhunde’nin sözlerinden de anlaşılacağı üzere kendisini gelenekten uzak gören, aşk arayan ve maddiyata önem vermeyen bir insan olarak tanımlıyor. Ancak kendi evinde gördüğü rahat hayattan kopmak istememekte ve kendisi için kendi çıkarlarına uygun olan bir evlilik gerçekleştirmek istemektedir. “Erbil, Sunuhi Bey ve doktorluk mesleği üzerinden toplumumuzdaki, evlilik yolu ile sınıf atlama anlayışını eleştirir.

“Küçük yaşlardaki genç ve hayli toy kadınların kendi ayakları üzerinde durmaya gayret göstermek yerine toplumun idealleştirdiği eş adayları arayışında olmaları, bu kadınların gelecekte mutsuz evlilikler yapmalarına ve dolayısıyla mutsuz çocuklar yetiştirmelerine sebep olacaktır” (Yolcu, 2022, s.170).

Yolcu’nun da belirttiği üzere Ferhunde karakteri her ne kadar kendini solcu modern ve geleneklerden sıyrılmış bir kadın olarak konumlandırmış olsa da kendi ayakları üzerinde durmak yerine iyi bir eş adayı arayışında olması ve iyi bir evlilik sayesinde hayatının kurtulacağını düşünmesi Ferhunde’nin evliliği yanlış anladığını göstermiştir. Aslında görüldüğü üzere Ferhunde’nin düşünce yapısı ile söyledikleri pek de uyuşmuyor. Uzak olduğunu sandığı toplumun düşünce yapısından ve gelenekten aslında kopamamıştır ve aslında toplumdaki bu eş arayışını, evlilik merakını eleştirmiş olmasına rağmen aynı hatayı kendisi yapmıştır. Kısaca Ferhunde karakteri de arkadaşları gibi evlilik kavramını yanlış anlamış ve bunun sonucunda kendi çıkarlarına uygun bir evlilik yapmıştır.

Başkahraman Jale’yi ona yazılan mektuplardan tanıyoruz ve evlilik hakkındaki düşünceleri, hayat hakkındaki düşünceleri ona mektup yazan arkadaşlarının mektuplarında bazen alıntılanarak veriliyor. Jale’de arkadaşları gibi kendisini modern ve solcu bir kadın olarak tanımlamaktadır. Arkadaşlarının yanlış aşk ilişkilerini eleştirir ancak kendisi de arkadaşlarından farklı olarak doğru bir ilişki içerisinde değildir. Jale’ye birçok âşık kişi var ancak Jale tam olarak evlilikten ve aşktan ne beklediğini ne istediğini bilemeyen bir karakter. Ahmet’in ısrarcı mektupları sonrasında Jale Ahmet’in en çok mektup yazdığını kendisini en çok Ahmet’in sevdiğini düşünerek Ahmet ile evleniyor. Evlilikleri en başta mutlu giderken sonrasında Ahmet’in kendisini aldattığını ve kendisine yazdığı mektupların aynısını başka bir kadına da yazdığını öğreniyor ve bu durum karşısında yıkılıyor.

“Sacide; bütünüyle karşısında olduğum bir duruma, bu evliliğe nasıl da kör gibi atılmıştım ben? Onca yıl başkalarında eleştirdiğim yaşama, ama bu başka diye nasıl da inandırmıştım kendimi?” (Erbil, 1988, s.204).

Jale yapmış olduğu yanlış evliliği bu cümlesiyle açıklıyor. Jale aslında her şeyin farkında olmasına rağmen kendisini iyi bir aşk evliliği yaptığını düşünerek kandırdı. Jale Ahmet’ten ayrılıp ailesinin yanına gidemeyeceğinden, babasının evine evlenip ayrılmış olarak dönmenin zor olacağından bahsediyor ve burada Erbil toplumun evliliğe ve evlenip ayrılmış olan kadınlara nasıl baktığını gösteriyor. Erbil Jale karakteri üzerinden evliliğin ve aşkın ne olduğunu, aşkın var olup olmadığını sorguluyor. Kısacası Jale karakteri kendisini diğer arkadaşlarından üstte gören ve arkadaşlarının yanlış yolda olduğunu düşünen bir karakterdir. Ancak Ahmet ile olan yanlış evliliği sonucunda arkadaşlarına hak vermiş artık o da aşkı aramaktan vazgeçip çıkarları üzerine yaşamış bir karakterdir.

Son olarak Jale’ye âşık olan diğer karakterler Reha, İhsan ve Zeki karakterleri Jale’nin dış görünüşünün güzelliğine kapılan gençlerdir. İhsan karakteri Jale’ye yazmış olduğu mektuplarda erkek ve kadın arkadaşlığının toplumda nasıl karşılandığını göstermiştir. “Bir kadınla bir erkeğin arkadaş olmasını ve öyle devam edeceklerini düşünmek bile istemem”(Erbil, 1988, s.22). Görüldüğü üzere kadınla erkeğin sadece aşk yaşamak için evlenmek için birlikte olabileceğini ve arkadaş olamayacaklarını söylemiş ve böylece toplumdaki kadın erkek arkadaşlığına nasıl bakıldığını yansıtmıştır. Zeki karakteri roman boyunca aşkını derinlerde yaşayan, sorgulayan ve daha romantik bir karakterdir. Jale’nin kendisini kabul etmemesi nedeniyle hasta olup yataklara düşmüştür. Reha karakteri ise Jale ile güzel bir aşk yaşamasına rağmen Jale tarafından terkedilmiş ve hayatın anlamını sorgulayan bir karakterdir.

Kısaca Erbil romandaki her bir karakteri sıradan hayattan seçmiş ve her biri üzerinden toplumun evlilik algısını, evlilik hakkındaki düşüncelerini vermiştir. Bakıldığı zaman her bir karakter evlilik kavramının ne olduğunu anlamadan çıkarları doğrultusunda evlilik gerçekleştirmiş ve yanlış yapılan bu evliliklerin altında yatan sorun gösterilmiş ve eleştirilmiştir.

Sonuç

Erbil 1950 kuşağı yazarlarından olup kendine has tarzı ile dikkat çekmiş Türk Edebiyatının önemli yazarlarındandır. Erbil gelenekle bağını koparmış bir yazardır. Kendi dil kuralları ve kendi tekniği ile yazan Erbil’in eserlerini anlamak zordur. Erbil’in eserlerinin iyi anlaşılabilmesi için yakın okuma yapılması gerekir. Erbil eserlerinde genel olarak toplumda tabu olan konuları, kadın erkek ilişkisini, toplumun kadın ve erkeğe bakış açısını ve eril zihniyeti işler ve olumsuz olarak gördüğü konuları eserlerine taşır ve eleştirir. Edebiyat dünyasında da eril zihniyet ve eril edebiyat olduğunu söylemiş ve bunu yıkmak için uğraşmıştır.

Leyla Erbil, kendine has tarzı ile Türk Edebiyatı dünyasına yenilikler getirmiş ve ilgi çekmiş bir yazardır. Bu yazının konusu olan Mektup Aşkları romanında da toplumun evliliği nasıl algıladığı, kadın erkek ilişkisi konularını işlemiştir. Mektup Aşkları romanında Erbil evlilik kavramının insanlar tarafından nasıl algılandığını eserdeki karakterlerin evlilik ve kadın erkek ilişkisi düşüncesi üzerinden yansıtmış ve sorgulatmıştır. Jale’nin gerçek aşk ile yaptığını sandığı evliliğinin aslında ne kadar boş temeller üzerine inşa ettiğini, Ferhunde’nin ve Sacide’nin evliliklerinin bir çıkar doğrultusunda şekillendiğini ve sonrasında bunların yanlış bir yola girdiğini göstermiştir. Böylece kadınların evlilik hakkındaki düşüncesini eleştirmiş ve sorgulamıştır. Ahmet’in çocukken ailesi içinde dışlanıp tek sahip çıkan kişinin annesi olması nedeniyle annesinden ayrılamayışını ve annesi gibi bir kadın ile evlenmek istediğini göstererek toplumda çocuklarını bir birey gibi yetiştirmeyip daha sonrasında bağımlı kişilikler ortaya çıktığını ve bu bağımlılıkları üzerine bir eş arayışında olduklarının ne kadar yanlış olduğunu göstermiştir.
Kadınların kendi ayakları üzerinde durmak yerine zengin yakışıklı koca adayları aramalarının boşa olduğunu ve boşandıkları andan itibaren kadınların zorlanacaklarını Jale karakterinin evliliği üzerinden göstermiş ve bu durumu eleştirmiştir. Sacide, Jale ve Ferhunde her ne kadar kendilerini modern ve geleneklerden uzak kadınlar olarak görse de bir erkeğin himayesinde olmak ve evlenmek onlar için hep kurtuluş yolu olmuştur. Diğer karakterler ise evliliği aşkı sadece dış görünüşten ibaret olarak anlamışlardır. Her karakter evliliği, ilişkiyi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmış ve sonunda başarısızlıkla sonuçlanan evlilikler meydana gelmiştir. Görüldüğü üzere Erbil toplumdan seçtiği karakterler üzerinden evliliğin nasıl anlaşıldığını ve nasıl yanlış temeller üzerine evlilik adımları atıldığını göstermiş ve eleştirmiştir.

KAYNAKÇA:

Makaleler:

Hilal Aydın. “Türk Edebiyatında “Direnme Noktası” Leyla Erbil”. Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Kültürel Çalışmalar Dergisi. 2/2 (2015), 272-288.

Nagehan Kunduz. “Leyla Erbil’in Mektup Aşkları Romanında Kişiler Dünyası”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. 5/20 (2012), 68-80. 

Kitaplar: 

Erbil, Leyla. Mektup Aşkları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, X. Basım Ocak 2019.

Tezler:

Elmas Şahin, Leyla Erbil’in Eserlerine Feminist Bir Yaklaşım (Erzurum: Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi 2009), 474 https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp#

Emre Yolcu, Leyla Erbil’in Hayatı, Sanatı ve Eserleri ( Eskişehir: Osmangazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2022), 369 https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp#

Mehmet Şahin Yavuzer, Leyla Erbil’in Romanlarının Psikanalitik Açıdan İncelenmesi (Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksel Lisans Tezi, 2010), 148
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp#

Mizgin Çelik, Leyla Erbil’in Öykü ve Romanlarının Psikanalitik Açıdan İncelenmesi (Batman: Batman Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi 2022), 101 https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp#

Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol