Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Postmodernizm’e Yeni Bir Bakış: Hakkari’de Bir Mevsim

Yazar: Sümeyye Betül Arslan

“Öyleyse her şey olabilir. Her şey. Mantıkla sığan ve sığmayan. (Mantık! Burda ne garip sözcük!) Çünkü ben de bir insanoğluydum. İnsanoğulları içinde bir insanoğlu. Yabancılar arasında bir yabancı.” 

(Edgü, 2022: 23). 

Postmodernizm söylemsel olarak modernizme tepki olarak ortaya çıkmıştır. Postmodern metinlerde yazar metin hakkında bilgi verir ve metni nasıl kurguladığını anlatır. Sebep-sonuç ilişkisi postmodern metinde, bağımsız çatışık diyalogla, ani değişimler şeklinde görülür.

Yazında işlenen, geliştirilen konunun anlamca ortaya koyduğu ana yönelime değinecek olursak arayış, kimlik sorunu, bireyin iç dünyasında yaşadığı bunalımlar, savaşlar, cinsellik, yabancılaşma, psikolojik sorunlar gibi konular işlenir. Postmodern metinlerin yapı unsurlarında (olay örgüsü, zaman kavramı, mekan kurgusu, şahıs kadrosu) kopukluklar görülür. Postmodern yazın ürünlerinde dikkat çeken bir başka nitelik ise yazın ürünlerinde açık veya örtük biçimde kullanılan imgelerdir. Postmodern metinlerde gerçek düşe karışır. “Bildiğim, ansıdığım şu: karlı bir dağ başında buldum bir gün kendimi. Bir kazazede miydim? Yoksa bir sürgün mü? Yoksa bir mahkum mu? Öyleyse neydi suçum?” (Edgü, 2022: 22) Postmodern eserlerin bir diğer önemli özelliği ise bireyin hissettikleridir. Birey kendini hiçbir yere ait hissedemez, yolunu kaybetmiştir. Postmodern metinler öğüt verme yerine gerçekleri sezdirme yoluyla okura ulaştırır. Romanlarda olan klasik olay kurgusunun aksine postmodern romanlarda kurgulanan bir olay yoktur. Postmodern eserlerin amacı olayı anlatmak değil, olayın hissettirdiği duyguları, etki ettiği izlenimleri “yabancılaşma, yalnızlık, bunalım” gibi duyguları anlatmaktadır. “Çünkü ben de bir insanoğluydum. İnsanoğulları içinde bir insanoğlu. Yabancılar arasında bir yabancı.” (Edgü, 2022: 23) 

Geleneksel romanlarda olan kronolojinin aksine postmodern romanlarda kronolojik bir anlatım yoktur. Geleneksel romanların aksine postmodern romanlarda zaman belirsiz ve durağandır. Postmodern romanlarda “an” önemlidir. Yazar zamanda atlama yada geçmişe gitme gibi tekniklerden yararlanır. Geleneksel metinlerin aksine postmodern metinlerde kesin yargılar ve tek bir doğru yoktur. Her okur okuduğu metni yeniden yorumlayabilir ve bu her okuyuşta değişebilir. Postmodern metnin sonu birkaç sonla bitebilir ve bu yorum okuyucuya bırakılmıştır. Postmodern metinlerde yazar, anlatımının kurmaca olduğunu okuyucuya hissettirir. Okurla konuşarak anlatının hayal ürünü olduğunu vurgular. Yazar, metni neden yazdığını, yazma serüvenini metnin ortasında bir anda keser ve nasıl kurguladığını okuyucuyla paylaşır. Bu anlatım tekniği postmodern metinlerde kullanılan “üstkurmaca” tekniğidir. Postmodern metinlerde asıl amaç romanı yazmak değil romanı kurgulamaktır.

 

Ferit Edgü bireyin sorunlarını toplumla olan iletişimi ve ilişkisi çerçevesinde değerlendirir. Eserlerinin dikkat çeken bir diğer noktası ise eserlerinde ele aldığı kişinin hem kişi hem karakter hemde anlatıcının kendisi olmasıdır. “Bireydeki toplumu ararken toplumdaki bireyle baş başa kalır. Onun bireyi var olma / olamama sürecinde bireyleşme sancıları yaşar. Anlatı yerlemlerinde bireyin kendini kuşatan uzan içinde sıkışmışlığını söyleşilerin arasına gizlediği kimi gönderme ve örtük anlamlarla okura aktarır. Bunu o kadar gerçekçi ve dolaysızca yapar ki anlatı yerlemlerini oluşturan her bir öğe ana izleği ortaya çıkartma, bir başka anlatımla onu belirginleştirme işlevi üstlenir.” (Genç, 2020: 456)

Ferit Edgü’nün Hakkari’de Bir Mevsim kitabında bir Doğu köyünde modern insanın kendiyle hesaplaşması konu edilmiştir. Arayış içerisinde olan bireyin çevresiyle ilişkisini kesmiş, aidiyet ve güven duygularını yitirmesi sonucu yaşadığı buhranı anlatır. “Modern yaşamın mekanikleştirdiği birey düşle gerçeğin çatıştığı bir evrendedir.” (Genç, 2020: 457)

Anı ve kurgunun buluştuğu Hakkari’de Bir Mevsim romanı iki ana, yirmi beş alt başlıktan oluşmaktadır. İlk bölümünde on altı alt başlık, ikincisinde ise dokuz alt başlık bulunur. Romanın ilk bölümü kendi bütünlüğünü korurken, ikinci bölümde birbirinden bağımsız öykülerden oluşur. “Hakkari’de Bir Mevsim için düşünülen ilk isim “Doğu’m” olmuşsa da roman Hakkari’de Bir Mevsim ismiyle özdeşleşir. Dündar(2018) kitabın ilk isminin iki çağrışımı olduğunu belirtir bunun birincisinin yazarın daha önce varlığından bihaber olduğu “doğu”ya ikincisinin ise burada geçirdiği kışın ardından kendi yeniden “doğum”una vurgu yaptığına işaret eder. ‘Doğu’ ve ‘doğum’ sözcükleri insanla coğrafya, insanla yazgıyı sorgulamaya iter.” (Genç, 2020: 458)

Ferit Edgü Hakkari’de Bir Mevsim romanında farklı bir dile ve farklı etnik kökene sahip ötekileştirilmiş insanlar arasında kendini ötekileştirilmiş olarak bulur. “Ben oradaydım, dilinden anlamadığım insanların arasında. Dilimden çok az kimselerin anladığı insanların arasında. Gökyüzüne yakın bir dağ başında.” (Edgü, 2022: 24) Romanda ilk bölümdeki başlığa verdiği (yabancılar arasında bir yabancı olarak) ismi ile de kendini sorguladığı, ötekileştirdiği ve yabancılaştığı bir süreç içerisinde bulunduğunu görürüz. Romanın ana kişisi olan O, isimsiz oluşuyla aslında tam bir karşıt kahraman özelliği taşımaktadır. Bir çok çelişkiyle bezenmiş olan romanın tuhaf bulunan ve dikkat çeken yanlarından biri de anlatıcının aynı zamanda kahramanın yaşadığı bir deniz kazası sonucu Hakkari’ye düşmesidir. Metnin ilerleyen bölümlerinde okuyucu anlatı/kahramanın aslında bir deniz kazasıyla Hakkari’ye geldiğini değil de buraya sürgün edildiğini anlar. Bu yaşadığı durumun bir düş mü yoksa bir gerçek mi olduğunu bilinmediği bir belirsizliktedir.

Romanda bahsedilen şehirde şehir karla kaplı bir anda donmuş gibidir. Zaman durağandır. Bu şehirde doğa ve iklim şartları ve coğrafi özellikleri sebebiyle zorluklar yaşandığı görülmektedir. Anlatıcı/karakter olan O ilerleyen bölümlerde kendisini ötekinin ötekisi olarak tasvir eder. “Yalnızdım. İçimde büyüyen boşluğun içinde yalnızdım. Mide bulantım içinde yalnızdım.” (Edgü, 2022: 38) Hakkari’de yaşadığı can sıkıcı durumlar, olaylar, yetkililere ulaşamaması aslında ötekinin onlar değil de kendi olduğunu farkettirir. Süryani bir kitapçı ile karşılaşması O’yu şaşırtır. Kitapçı kimsenin kitap okumadığından dert yanmaktadır. O’ya bilmediği dilde kitaplar veren kitapçı O’nun öteki olduğunu hissettirmektedir. Çünkü kitapçı için insanların birbirlerini anlamak için aynı dili konuşmalarına gerek yoktur.

O’nun geceyi geçirmek için kaldığı handa kendini tanıtırken ismi yerine O olduğunu ifade etmesi herkesten önce kendinin kendini ötekileştirdiğini bize gösterir. O’nun isimsiz bir şekilde aldığı mektuplar ve köyde çıkan salgın O’nun iyice çaresiz kalmasına sebep olur. Merkezdeki yetkililere yazdığı talep dilekçeleri de cevapsız kalmıştır. Yalnız kaldıkça kendini iyice uzaklaşmış ve öteki hisseden öğretmenin bilinci de bulanıklaşmaya başlayıp, gerçek mi düş mü ayırt edememeye başladığında kendiyle konuşmaya başlar. “Düşle gerçeğin zaman zaman iç içe geçtiği zaman zaman da birbiri yerine kullanıldığı fantastik bir evrende birey varoluşunun anlamını sorgular. Bu yüzden roman anlatıcısının öyküsü belirsizliğini romanın sonuna kadar korur. Gerçekte kimdir? Bir sürgün mü yoksa bir kurban mı? Aslında bu iki kavrama bireyin yüklediği anlam önemsiz olduğunda insan diğerini anlama yolunda ilk adımını atmış sayılır. Bu yüzden öteki hem öğretmen, hem anlatıcı, hem de O’dur. Anlatıcı ötekileştirdiği insanlardan biri olduğu gerçeğiyle yüzleşir. Bu açıdan ötekileşen aslında kendisidir. Romanın başkişisi O, başta dışladığı insanlara, öğrencilere öylesine bağlanır ki oradan ayrıldıktan sonra bile onları ve bu köyü unut(a)maz. Onlarla yaşadıklarını yaşatmasına vesile olan roman da bu yüzden sıradan bir Doğu öyküsü olmaktan çıkar. (Genç, 2020: 462)

Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol