Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Platon'un Kratylos Diyaloğu Ekseninde Adlandırma Sorunu

Yazar: Fahri Alpyürür

Giriş

Platon’un (M.Ö. 427-347) olgunluk dönemi diyaloglarından biri olan Kratylos, onun birçok diyaloğunda olduğu gibi, hocası Sokrates’in (M.Ö. 469-399) hiçbir görüş belirtmeden dahil olarak yalnızca tartışmacıların görüşlerini irdelediği bir metindir. Kratylos diyaloğunda üç konuşmacı bulunmaktadır. Bunlardan ilki olan Hermogenes, Sokrates’in yakın bir dostu ve aynı zamanda öğrencisi olup Atinalı bir asker olan Hipponikos’un oğludur. Diyaloğa adını veren Kratylos, Sokrates ile aynı çağda yaşamış ve Herakleitos’un (M.Ö. 535-475) fikirlerini benimsemiş bir düşünürdür. Sokrates ise, diyaloğun üçüncü konuşmacısı olarak Hermogenes ve Kratylos arasında geçen tartışmaya sonradan, Hermogenes’in daveti üzerine, katılmakta ve görüş belirtmeksizin, bu iki konuşmacının dile getirdiği düşünceleri sorgulamakta, aynı zamanda da tartışmaya hakemlik yapmaktadır. Tartışmanın ana sorunu “adlandırma eylemi”
ve “adlandırılan” arasındaki ilişkidir. Ancak konuşmacılar, bu soruna eklemlenmiş bir şekilde, adların ne için olduğunu, doğru adın imkânını ve kimlerin doğru adlandırmaya yetkin olduğunu da tartışmaktadır.

 

Kratylos Diyaloğunun İçeriği

Diyalog, Hermogenes ve Kratylos arasında geçen bir tartışmaya, Sokrates’in Hermogenes tarafından davet edilmesiyle başlamaktadır. Kratylos, her nesnenin bir doğru adı olduğunu, ancak dillerin bu doğru adı ortaya koymakta yetersiz kaldığını savunmaktadır. (384B) Bu görüşe karşı çıkan Hermogenes ise, bir nesneye verilen adın o nesnenin doğru adı olduğunu, ona verilen adın değiştirilmesi sonucunda, verilen bu yeni adın da o nesnenin yeni doğru adı olacağını, dolayısıyla hiçbir nesnenin doğal bir adı olmadığını ileri sürmektedir. (384D-E) Sokrates, buradan itibaren Hermogenes’in görüşlerini sorgulamakta ve bu görüşlerin kabulü halinde herhangi bir nesneye yanlış adla seslenmenin mümkün olmadığını ortaya çıkarmaktadır. Ancak Hermogenes, bir nesneye yanlış adla seslenme ihtimalini kabul etmekte, dolayısıyla kendi görüşüyle çelişmektedir. (385D) Sonrasında Hermogenes, herkesin, bir nesneye farklı adlar verip o adı kullanabileceğini, aynı nesneye, farklı adların verilmesi durumunun zaten Yunanlarda ve diğer milletlerde rastlanılan bir durum olduğunu ifade etmektedir. (385D-386B) Bunun üzerine Sokrates, konuyu nesnelerin özüne getirmekte ve nesnelerin kişiden kişiye farklılık gösterip gösteremeyeceğini soruşturmaktadır. Sokrates ve Hermogenes, konuşmayı bir eylem olarak gördükleri üzerine uzlaştıktan sonra (387C), adlandırmanın da aynı zamanda bir konuşma olduğu, dolayısıyla onun da bir eylem olduğu, aynı zamanda bu eylemin nesnelerin doğalarıyla ilişkilendirildiği hususunda bir kanaate varmaktadır. (387D-E) Buna göre adlandırma, bir araçtır. Bu araç, nesneler üzerinde incelemelerde bulunmamızı ve onlar hakkında birtakım kanaatlere sahip olmamızı sağlamaktadır.

Diyalogda tartışmaya açılan ikinci konu, adlandırmayı kimin yapacağı, daha doğrusu, kimin yapacağı adlandırmanın daha doğru olacağıdır. Sokrates, adlandırmayı bir araç olarak gördüğünden, bir aracı en iyi ustasının kullanacağını söylemekle birlikte adlandırma eyleminin de bu işin ustaları, yani yasa koyucular tarafından yapılması gerektiğini dile getirmektedir. (388E) Peki bir yasa koyucu, adlandırma yaparken nelere dikkat etmektedir? Yasa koyucunun yaptığı adlandırmalar hangi kriterlere sahip olursa doğruluk değeri kazanmaktadır? Burada da tartışmanın önceki sonuçlarına dayanarak, yasa koyucuların nesnelere ancak ve ancak onların doğalarıyla uyumlu olan adlar verdiğin başarılı olacağını söylemektedir. (389E) Sokrates’e göre, yasa koyucuların yaptığı adlandırmalar sıradan insanlar tarafından değerlendirilemez. Bu değerlendirmeyi, yalnızca soru sorma ve yanıt verme sanatını bilen, hakikatin peşinde olan insanlar yapabilir. Sokrates, diyaloğun ilerleyen kısımlarında, nesnelerin özlerine ait adlar barındırdığını ancak bunun işin ustaları yani yasa koyucular tarafından ortaya çıkarılması gerektiğini söyleyerek, Kratylos’a hak vermektedir. (390E) Sıra, nesnelere verilen adların doğruluğunu teyit etmeye geldiğinde Sokrates, Homeros’u (M.Ö. 9. yy) anımsatarak, onun İlyada destanında “tanrıların ve insanların nesnelere farklı ad vermesinden” bahsettiğini söylemektedir. (391D) Sokrates, eğer bir nesneye tanrılar ve insanlar ayrı adlar vermişlerse, doğru adın, şüphesiz ki tanrıların verdiği ad olduğunu söylemekte ve Hermogenes de Sokrates’in bu görüşüne katılmaktadır. Üstelik Sokrates, tanrıların verdiği adların, nesneler ile ilişkili olduğunu da savunmaktadır. “Hektor” kelimesinin “önder” anlamına gelmesi ve Hektor’un Troyalıların önderi olması (393A), “Agamemnon” kelimesinin dillerindeki “inat” ve “direnç” gibi kelimeleri çağrıştırması ve Agamemnon’un gerçekten de inatçı ve dirençli biri olması gibi örneklerle tartışmayı genişleten Sokrates, aynı zamanda ölümsüzlerin adlandırma eylemine daha yatkın olduğunu dile getirmektedir. (395A-C)

Diyalog, Sokrates ve Hermogenes’in adlar üzerine yaptığı çıkarımlarla devam etmekte ve adlandırma eyleminin, adlandırılan nesne ile o nesnenin sahip olduğu özellikler arasındaki ilişkiye bağlı olduğu savı, birçok örnekle güçlendirilmektedir. Sokrates, adlandırma eyleminin, nesnelerin hareketlerine bağlı olarak ortaya çıktığını dile getirmekte (411C), bazı adların da ortaya çıktıkları ilk zamanlarda ilgi çekici olmaları için anlaşılmaz bir hâle getirildiğini ileri sürmektedir. (414C) Sokrates’in yaptığı bu iki saptamanın ardından, tartışma tekrar adların kökeni konusuna kaymakta, Sokrates ve Hermogenes, birçok adı ve kökenini birlikte incelemektedir. Bu kısmın ardından söz alan Kratylos, Sokrates ile girdiği kısa bir tartışmanın ardından, onunla, adlandırmanın amacının öğretmek olduğu, bunun bir sanat olduğu ve bu sanatın en iyi icracılarının da yasa koyucular olduğu konularında uzlaşmaktadır. (429A) Bu uzlaşmayla birlikte Sokrates, adların iyi veya kötü olabileceğini söylemekte, ancak Kratylos bu görüşe katılmayarak tüm adların doğru olduğunu kabul etmektedir. (429C) Kratylos’a göre ad ile adın işaret ettiği nesne arasında fark vardır ve ad nesneyi imlemez. (430A) Ancak tüm adlar her zaman doğru olmak zorundadır. (430C) Burada bir tutarsızlık sezen Sokrates, sorularıyla Kratylos’u üstelemekte ve onu önce yasa koyucunun iyi ya da kötü biri olabileceğine (431D) sonra da adların doğru ya da yanlış olabileceğine ikna etmektedir. (432A) Ancak Kratylos, Sokrates’in yanlış ad ile adlandırdığı nesnelerin, zaten bir adı olmadığını söyleyerek savını yinelemektedir. (432B) Buradan devam eden tartışma, Sokrates ve Kratylos’un, adlandırma eyleminin nesnelerin durduğu andaki görünümleri temel alınarak gerçekleştirildiği görüşünde birleşmektedir. (436E-437E)

Sokrates’in, yasa koyucuların yaptıkları ilk adlandırmanın doğruluğundan nasıl emin olunacağı sorusuna Kratylos’un yanıtı, ilk yasa koyucunun insanüstü özelliklere sahip olduğu yönündedir. (438C) Ancak burada Sokrates, adlar arasındaki çelişkiye değinerek, insanüstü bir yasa koyucunun bu çelişkiye düşemeyeceğini hatırlatmakta ve Kratylos’u bu çelişkinin kaynağını araştırmaya davet etmektedir. Bu sorunun yanıtını ancak adlar dışında bir yerde bulabileceklerini savunan Sokrates’e katılan Kratylos, Sokrates’in nesneleri sadece kendilerinden öğrenebilecekleri yönündeki görüşüne de katılmaktadır. (439E) Her zaman hareket hâlinde olan nesnenin bilinemeyeceğini savunan Sokrates, burada Kratylos’a bilginin de mümkün olmadığını söylemektedir. (440A) Son olarak tüm konuşmacılar, bu konu üzerine yeniden düşünüp sonradan tartışmak üzere sözleşip ayrılmaktadır.

 Kratylos Diyaloğu Ekseninde Adlandırmanın Kökeni

Kratylos, ilk bakışta, adlandırmanın kökenini sorun edinen bir diyalog gibi dursa da Platon; Hermogenes, Kratylos ve Sokrates’i konuşturduğu bu metinde “adlandırmanın kökeni” sorununun yanı sıra dört soruna daha yanıt aramaktadır. Bu sorunlardan ilki, adların ne işe yaradığı ve insanların neden nesnelere ad verme ihtiyacı duyduğudur. Platon, insanların, nesneleri aralarındaki ayrımı sağlamak, onlar üzerinde incelemelerde bulunmak ve onları insanlara öğretmek amacıyla adlandırdığını ileri sürmektedir. İkinci sorun, adlandırma eylemi ile adlandırılan nesneler arasındaki ilişkidir. Platon, burada hem Hermogenes üzerinden, adlandırma eyleminin adlandırılan nesneler ile ilişkili olduğunu savunan bir görüşe; hem de Kratylos üzerinden, adlandırma eyleminin adlandırılan nesnelerle herhangi bir ilişkisi olmadığını savunan görüşe yer vermektedir. Bu iki görüşün ayrımlarını Sokrates ile derinleştirmekte ve okuru, bu sorun üzerine düşünmeye yönlendirmektedir.

Üçüncü sorun, bir nesnenin birden fazla ada sahip olup olamayacağı, şayet olursa bu adlardan hangisinin doğru ad olarak kabul edileceğidir. Aslında bu sorun, dördüncü sorun olan ilk ad vericinin kim olduğu sorunuyla birlikte ele alınmakta ve iki görüş üzerinden bu sorun yanıtlanmaktadır. Hermogenes’e göre, ad ile nesne arasında doğal bir ilişki vardır. Ancak Kratylos bu konu hakkında kesin bir görüşe sahip değildir. Ancak tüm konuşmacılar, adlandırmanın, nesneler hakkında bilgi vermek, onları inceleyip öğretmek ve onlar üzerinde yargıda bulunmak için yapıldığı konusunda hemfikirdir.

Adlandırma eylemi için en yetkin kişinin yasa koyucular olduğu konusunda da anlaşan konuşmacılar, yasa koyucunun ilk adlandırma eylemini yaparken bir hata yapıp yapmadığı konusunda tartışmaktadır. Sokrates’e göre eğer ilk adlandırma eyleminde bir hata yapıldıysa, sonrasında herkesin bu hatanın peşinden gitme tehlikesi vardır. Ancak Kratylos için bu imkânsızdır, çünkü ilk yasa koyucu, yani adlandırma eylemini yapan ilk varlık, insanüstü özelliklere sahiptir. Dolayısıyla onun yanlış yapma olasılığı yoktur. Sokrates, bu durumda yanlış adların nereden çıktığına ilişkin bir soruşturmaya girmektedir. Kratylos ise bir nesnenin yanlış ad ile var olamayacağını, bir nesneye verilen adın sadece doğru ad ise var olabileceğini aksi durumda, bu eylemin boş sözden farksız olacağını savunmaktadır.

Platon’un birçok diyaloğu gibi, herhangi bir sonuca bağlanmadan biten Kratylos diyaloğu, bu bağlamda okura kendi görüşünü genişletme ve gerçek anlamda “felsefe yapma” imkânı sunmaktadır. Platon, bu diyalogda konuşturduğu karakterlerden biri olan Sokrates aracılığıyla, adlandırma eylemi üzerine iki farklı görüş olan “doğalcı” ve “uzlaşımcı” görüşü irdelemektedir. Diyalogda yer alan her iki görüş, adların işlevi ve yasa koyucuların adlandırma eylemi üzerindeki yetkinliği gibi birçok konuda uzlaşmaktadır. Bu iki görüşün ayrıştığı temel noktalar, adlandırma eylemi ile adlandırılan nesne arasındaki ilişki ve adlandırma eylemini yapan ilk yasa koyucunun bir insan mı yoksa insanüstü bir varlık mı olduğu konusudur. Sokrates, yanlış adların varlığının insanüstü bir ilk yasa koyucuyu imkânsız kıldığını savunurken; Kratylos, yanlış adların, aslında bir ad olmadığını dile getirmektedir. Platon, bu diyalogda yer verdiği her iki görüşün de savunucusu olmayıp Sokrates aracılığıyla, bu görüşlere karşı bir eleştiri getirmektedir. Dil felsefesi çalışmaları açısından önemli bir metin olarak kabul edilen ve bu alanda kaleme alınan ilk yapıtlardan biri olan Kratylos diyaloğu, Platon’un varlık ve bilgi anlayışını tamamlayan bir metin olarak öneme sahiptir.

 

 

Kaynak

Plato, Cratylus, (in The Collected Dialogues of Plato Including the Letters),
çev. B. Jowett, Princeton: Princeton University, 1989. (Diyalogdaki standart paragraf numaraları metin içinde verilmiştir.)

Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol