Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Tartışılan Makaleler: Pasifik Perspektifinde Toplumsal Hareketler: Çağdaş Radikal Siyasetin Soyağacı Üzerine Düşünceler
(Arif Dirlik) Devrim ve Küreselleşme: Chiapas’tan Seattle ve Ötesine (John Foran)

Yazar: Barış Timur

work-elegant-web-america-communication

Arif Dirlik’in makalesinin hemen ilk sayfasında dikkatimi çeken şey Charles Tilly’den yapılan alıntı ve konuyla ilgili paylaşılan dipnot idi. Tilly toplumsal hareketleri modernliğin bir ürünü olarak görüyor. Benzer şekilde Dirlik de, makalenin ilerleyen bölümlerinde “çağdaş devletin üzerindeki küreselleşme baskısının günümüz toplumsal hareketlerinin ortak unsurlarından biri” olduğunu ifade ediyor. Bu durumun güzel bir örneğinin, geçen haftalarda da konuştuğumuz üzere, yerel çiftçiler olduğunu düşünüyorum.

Bugün gıda zinciri belli başlı büyük şirketlerin kontrolünde tekelleşmiş bir özellikte. Küresel şirketlerin ulus devletler üzerindeki baskısı sürekli olarak artmakta ve ulus devletler, zaman zaman, ulusal politikalarını oluştururken bu büyük şirketlerin olası kar ve zararlarını da dikkate almak zorunda kalmakta. Tüm dünya üzerinde tek tipleşen günlük yaşamlar, yeme-içme alışkanlıklarını da değiştiriyor.

Bugün dünyanın ücra sayılabilecek bir yerine gittiğimizde, herhangi bir caddede karşılaşacağımız iki restorandan, muhtemelen, yerel olanı değil McDonalds, Burger King gibi küresel markaya sahip olanı tercih edeceğiz. Düşüncemiz bu yönde olacak çünkü küresel gıda zincirini tekelinde bulunduran büyük şirketler, sahip oldukları yönlendirme araçlarının da etkisiyle (reklamlar, ilanlar vs.), bizi bu seçimi yapmaya bir nevi mahkûm bırakacak.

Bu örneği özellikle verdim çünkü Dirlik’in de bahsettiği gibi günümüz toplumsal hareketlerinin ortak hareketlerinin temel unsurlarından biri bu küreselleşme baskısı. Yukarıda bahsettiğim bir ortamda, şüphesiz ki, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar çiftçilerin birbirine benzer sorunları (pazara erişim, üretim kotaları, tarımda makineleşme için yetersiz maddi kaynak vs) olacaktır.

Bu sebeple, toplumsal bir hareketin ateşleyicisi olabilecek bir çiftçi hareketinin bu küresel sermayeden, gıda tekelinden, büyük şirketlerin politikalarından ve dolayısıyla küreselleşmenin ulus-devlet üzerindeki baskısından bağımsız olacağını iddia etmenin sağlıklı olmayacağını düşünüyorum. Bu nedenlerle, makalede de geçtiği üzere bir çiftçi için, “toplumsal hareket sadece yeni bir siyaset aracı değil, hayatta kalma adına zorunluluk” olarak görülebilir.

Dikkatimi çeken bir diğer konu Dirlik’in toplumsal hareketleri tartışırken bunların, siyasi boşluğu doldurmakla kalmayıp (çiftçi örneğindeki hak talebi), küresel değişimleri açıklamak için de (çiftçi eylemleriyle yükselen bir yerel üretime dönüş hareketi olduğunu varsayalım) bir araç sunduğunu belirtmesiydi. Böyle bir örnekte, küresel gıda tekeline tepki olarak yükselen bir yerel çiftçi hareketini analiz ederek bahsettiğimiz hayali küresel değişimin nedenleri üzerine fikir üretebiliriz.

Makalenin tartıştığı belki de en önemli konu ise yeni toplumsal hareketlerin daha esnek bir yapıda olması. Artık ittifaklar daha geçirgen ve heterojen. Özünde birbirine tamamen zıt amaçlara sahip iki grup belirli bir hedef çerçevesinde bir araya gelerek ortak hareket edebiliyor. Uzun vadeli ortaklıklar yerini kısa vadeli sonuç odaklı işbirliklerine bırakmış durumda. Hatta zaman zaman çeşitliliği muhafaza etmek adına ideolojik birliklerden vazgeçilmekte. Dirlik de makalesinde artık toplumsal hareketlerde “sınıf jandarmacılığı”nın azaldığını sosyal ve ulusal sınırların aşıldığını ifade ediyor.

Böylece en yerel gibi görünen meseleler bile bir şekilde küresel hüviyet kazanabiliyor. Ama aynı zamanda eşit olmayan kalkınma ve sosyal devletin geri çekilişi yerele olan ilgiyi de arttırmakta. Makalenin sonuna doğru ise bu konu işlenmekte ve yerel ile küreselin aslında çelişmedikleri ifade edilmektedir.

John Foran’ın makalesinde ise soğuk savaşın sona ermesi, küresel ekonominin yükselişi ve 11 Eylül ile birlikte devrim ve devrimci üzerine geliştirilen yeni fikirler ele alınıyor. Foran sosyal devrim için önemli unsurları sıralıyor; bağımlı kalkınma, baskıcı devlet, etkin politik direniş kültürü ve ekonomik darboğaz. Gerçekten de bugünkü toplumsal hareketlere baktığımızda, bu hareketlerin temel motivasyon kaynağının bağımlı kalkınmayla ilişkili olarak artan ekonomik ve sosyal eşitsizlikler olduğu görüyoruz. Birçok toplumsal talebin altında finansal ve sosyal değişim isteği yatıyor.

Foran ayrıca, bir iktidarın ele geçirilmesinin ardından karşılaşılabilecek zorluklara da atıf yaparak konuyla ilgili şunları sıralıyor; devrim sonrası kırılgan yapılar (ki böyle durumlarda demokrasinin sağlıklı inşası zordur), bağımlı kalkınmanın tarihsel köklere sahip olması (her ne kadar ekonomik eşitlik sağlanmış olsa da bir inşa süreci sonunda oluşan sosyal ve kültürel kimlik farklılıkları var olmaya devam edecektir), baskın güçlere karşı devrimler.

Önceki makalede de geçtiği üzere günümüz toplumsal hareketleri daha esnek bir yapıya sahip. Bu bir yandan avantaj olarak değerlendirilebilirken diğer yandan dezavantaj olarak okunabilir çünkü geçici olarak bir araya gelmiş farklı grupları devrimden sonra da bir arada tutmak oldukça zordur. Amaç hasıl olmuş iktidar ele geçirilmiştir, peki sonrasında ne olacaktır?

Son olarak, küreselleşme literatüründeki iki temel tartışma ele alınmaktadır: yoksulluk ve yoksullaşmanın boyutları artmakta mıdır, ulus-devletlerin önemi ve etkinliği azalmakta mıdır? Hiç şüphe yok ki küresel ekonomik eşitsizlik yükselmekte ve yoksullaşma artmaktadır. Dünyanın en zengin birkaç kişisisin geliri birçok ülkenin toplam bütçesinden fazla durumdadır. Hem ülkeler arası hem ülkelerin kendi içindeki birçok örnekten de görülebileceği üzere yoksulluk artmaktadır.

Ulus-devletlerin önemine ilişkin ise Foran şu soruyu soruyor: Ulusötesi şirketler devlet düzenlemesinden kaçma konusunda kapasitelerini arttırmışken, mal zincirleri boyuna kar dağıtımını denetliyorken, işçi ücretlerini düşürüyorken ulus-devletlerin etkinliğinden nasıl söz ederiz?

Makaleyi okurken küreselleşmeyle ilişkili olarak ulus-devletlerin öneminin azalmasından ziyade, ulus-devlete atfedilen rolün değişmeye başladığını düşündüm. Bu anlamda bir önem azalma veya artmasından çok değişen bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Ancak bu değişim tüm dünyada aynı oranda yaşanmayıp koşullara göre değişmektedir.

Örneğin bugün Türkiye’de, her ne kadar küreselleşmenin etkisiyle serm10aye ve pazar daha erişilebilir ve açık olmuş gibi görünse de bu pazar hareketlerinin ulus-devlet tarafından yönetildiği ve yönlendirildiği birçok örnek de mevcut. Bu manada, bazı ülkelerde devlete atfedilen rolün farklılığı uygulamaya yansıyabilmektedir. Tersi bir örnek devletlerinden yalnızca pazar rekabeti için uygun ortamı sağlayarak devletten pazar dinamiklerine karışmamasını bekleyen bir toplum için de düşünülebilir. Nihayetinde ulus-devletin küreselleşme ile birlikte değişen rolleri olduğuna katılmakla beraber etkisinin azaldığını düşünmüyorum, aksine bugün göç krizinde tecrübe ettiğimiz üzere ulus-devletin etkinliğinin arttığı alanlar da mevcut.

Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol