Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Ücretsiz Emek ve Toplumsal Cinsiyet

Yazar: Gamze Meriçli

 

Emek ve Toplumsal Cinsiyet

Kavramlar, tarihsel süreçlerden ve toplumsal ilişkilerden bağımsız değildir. Kavramların içerdikleri anlamlar toplumsal olan ile iç içedir ve tarihsel-toplumsal değişim süreçlerinde toplumsal ilişkiler değişirken kavramların anlamları da değişime uğramaktadır. Emek de toplumsal değişimlere bağlı olarak anlamı değişen kavramlardandır.

Raymond Williams “Anahtar Sözcükler” adlı çalışmasında “Labour” yani “emek” kavramının tarihsel süreç içerisinde anlamının ne şekilde değiştiğini vurgulamıştır. Emek 16. yy.da çocuk doğurmayı da kapsayan zahmet anlamındadır. 17. yy.dan itibaren siyasal iktisatçılar tarafından iş ile üretilen değerin yarattığı zenginlik olarak tanımlandığını belirtmektedir. O tarihten itibaren emeğin ölçülebilir bir üretim unsuruna dönüştüğüne dikkat çekmektedir (Williams, R., 2005:212).

Emek kavramı kapitalist üretim süreci sonrası acı ve zahmet anlamlarını yitirerek yeni üretim sisteminin gereklerine uygun olarak piyasa koşullarında gerçekleşen üretimin bileşenlerinden biri haline gelmektedir. Üretim sistemi emek kavramının anlamını değiştirmekle kalmamış çekilen zahmeti de tanımlayan biçiminden uzaklaştırarak değer yaratan ve ölçülebilen rasyonel modern bir kavram haline getirmiştir.

Kavramların anlamı değişirken kadın emeği de zahmetli, fakat artı-değer yaratmayan emek, anlamında toplumsal olarak cinsiyetlendirilmiştir. İlkel komünal anaerkil dönemler ayrı tutulmak kaydıyla üretime dayalı olarak tarihin tüm dönemlerinde ataerki tarafından tahakküm altına alınan kadın ve el koyulan kadın emeği sanayi sonrası toplumlarda da romantikleştirilerek ve ağırlaşarak devam etmiştir. Kadın özel alana ve bakım emeğine itilmiştir. Bu ayrım kapitalist sistemin varlığını sürdürmesinin ön koşuludur ve sistemin devam edebilmesi kadının üretken kabul edilmeyen ev içi emeğine el koyulmasını gerektirmektedir. Bu nedenle kapitalist üretim sistemi üretken ve üretken olmayan emek tanımlarını klasik iktisat kuramcılarından bu yana sistemin devamlılığı için bir strateji olarak geliştirmektedir. 

Kapitalist üretim süreci üretken emek kadar üretken olmayan emeğe de gereksinim duymaktadır. Üretken olmayan emek olarak nitelendirilen kadın emeğine ücretsiz emek olarak bedeli ödenmeksizin el koyulmaktadır. Williams’ın (2005) da belirttiği gibi zahmet, çaba, hayatta kalmak için çekilen sıkıntı emek olarak tanımlanmaktan uzaklaşmış yalnızca piyasa koşullarında artı değer üreten ölçülebilir emek, ücretli ve değerli kabul edilmiştir.

Tarihsel süreç ve bağlam içerisinde kavramlar da değişip dönüşmektedir.  Emek kavramının dönüşümü toplumsal cinsiyet kavramı ile birlikte düşünülerek açıklanmalıdır.  Çünkü tarihin her döneminde cinsiyete dayalı bir iş bölümü olduğu sosyal bilimler alanında yapılan bilimsel çalışmalar yoluyla bilinmektedir. Tüm üretim biçimlerinde ve modern kapitalist üretim biçiminde erkekler ve kadınlar biyolojik cinsiyetleri üzerinden belirlenen roller doğrultusunda sisteme dahil olmakta ve bu roller içselleştirilerek sistemin devamı sağlanmaktadır. 

Ücretsiz Emek ve Toplumsal Cinsiyet

Toplumların devamı insanın kendisini yeniden üretebilmesine bağlıdır. Yeniden üretim cinsellik üzerinden kurulan ilişkiler yoluyla insan neslinin üretilmesini ve üreme sonucunda doğa karşısında diğer tüm canlılardan daha kırılgan olan insan yavrusuna bakım emeğini zorunlu kılmaktadır. Bakım hizmetleri de kadın bedeninin doğal bir faaliyeti olarak tanımlanarak kadın emeği üzerinden sağlanmaktadır. Bu emek biçimi bilinen tüm zamanlarda kadın tarafından karşılıksız olarak sunulmaktadır. Bu karşılıksız emek sunumunu ve emeği sunan açısından rıza gösterilmesini sağlayan ise toplumsal cinsiyet ilişkileridir.

Sanayi devrimi sonrası kapitalist üretim biçimlerinde üretken emek olarak tanımlanan ve piyasa koşullarında ücretli olarak kiralanan emek, değişim değeri yaratan, ölçülebilen emektir. Bu emek biçimi yarattığı artı değer üzerinden ölçülerek ücretlendirilmektedir. Kadınların cinsiyete dayalı olarak yüklenmiş oldukları ev içi özel alana ait iş bölümü ise görünmeyen, ölçülemeyen, üretildiği anda tüketilen ve bu nedenle herhangi bir nicel değere denk gelmeyen ücretsiz emek olarak nitelendirilmektedir.

Savran’a (2008) göre bu emek biçiminin görünmemesinin nedenleri vardır. Bunlardan birincisi kadınların özel alandaki tüm faaliyetleri onun doğasının bir uzantısı gibi doğallaştırılmaktadır. İkincisi, tüm işlerin sevgi temelinde ve herhangi bir mesai saati sıralaması, düzeni olmaksızın bitimsiz, tekrarlara dayanmasıdır. Üçüncüsü, bu emek için kadınlara herhangi bir karşılık, ücret ödenmemektedir. Üstelik kapitalist üretim sisteminde kamusal alanda çalışmakta olan kadınlar da bu emeği karşılıksız olarak sunmaya ve bitmeyen bir vardiyanın işçiliğini yapmaya devam etmektedir. Karşılıksız emeklerine el koyan erkek egemen patriarkal sistemdir. Kadın çifte yükü sebebiyle piyasa koşullarında kendini geliştiremez ve erkeğin gerisinde kalır, kendine ayıracak, kendini tazeleyecek bir boş zamana da sahip değildir. 

Ev içi emek bakım emeği ile de iç içe geçerek patriarkal kapitalizm açısından mevcut sistemin varlığının ön koşulu olarak soyun olduğu gibi, emek gücünün de bir sonraki iş gününe yeniden üretimini sağlamaktadır. Sermaye sahipleri kiraladıkları özgür emek gücünün yeniden üretimini, kadın emeği üzerinden aile içi ilişkilerde gerçekleşen patriarkal düzen sayesinde karşılıksız olarak gerçekleştirmektedir. Bu durumda patriarkal ve kapitalizm karşılıksız kadın emeği dolayı-mında birbirinden beslenmektedir. Klasik Marksist teori toplumsal yeniden üretim için harcanan emeği üretken emek olarak nitelememiş olsa da; kapitalist üretim sisteminin ihtiyaç duyduğu ücretli emek gücünün yeniden üretimi ücretsiz ev içi kadın emeğine bağlı olarak gerçekleşmektedir. Aşağıdaki tablo cinsiyete dayalı toplumsal iş bölümünün kadının kültürel gelişimine ve istihdama katılım oranlarına da etki ettiğini göstermektedir.

Tablo 1: TÜİK 2019 verilerine göre kadınların eğitim ve istihdam alanındaki dezavantajları konumları

Tablodan da anlaşılacağı üzere eğitim ve istihdam alanında erkeklerle eşit fırsatlara sahip olmadıkları gibi istihdama katılamayan ya da eğitim alamayan her kadın emek bakımından hane içinde ücretsiz ev işçisi konumundadır. Tüm bu dezavantajları aşabilen kadınlar istihdam alanında kendilerine ücretli emek gücü olarak yer buldukları takdirde de ev içi sorumlulukları bitmemektedir. 

Birçok kadın iş ve ev içi sorumluluklarını bir arada yürütebilmenin emek yoğun gayreti altında ezilmektedir. Ayrıca istihdam alanındaki işlerinin ev içi bakım emeğinin uzantısı, benzeri, duygusal emeğin yoğun olduğu hemşirelik, öğretmenlik, kabin memurluğu gibi hizmet ile ilgili işler olduğu aşağıdaki tablodan anlaşılmaktadır. Bu meslekler hizmet sektöründe yer alan ve yüz yüze ilişkilerin yoğun olduğu, duyguların kullanımını gerektiren mesleklerdir.

Tablo 2: Cinsiyete ve ekonomik faaliyetlere göre istihdamın yüzde dağılımı 2007-2017 (15+yaş)

 Tablodaki verilere göre, teknoloji yoğun alanlarda erkeklerin, hizmet yoğun alanlarda kadınların ağırlıklı olarak istihdam edildikleri görülmektedir. Kadının özel alanda ücretsiz olarak sergilediği duygusal emek biçiminin piyasa koşullarında ücret karşılığı talep edilir hale geldiği anlaşılmaktadır. 

Bu bağlamda araştırmamızın ana kavramı olarak kol ve zihin emeğinden farklı fakat aynı anda onları da içerebilen duygusal emek hizmet sektörünün ayrılmaz bir bileşenidir. Ayrıca hizmet sektöründe toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın kadın işi/erkek işi biçiminde mesleklerle işgücü piyasasına da taşındığı görülmektedir. Bu mesleklerden en bilinenleri hemşirelik, öğretmenlik ve araştırmamızın kapsamını da oluşturan kabin memurluğudur. Kabin memurluğu duygusal emek yoğun bir meslektir. Daha önce de değindiğimiz gibi duygusal emek kavramı sosyoloji literatürüne kabin memurları üzerine yapılan bir saha araştırması sonucu kazandırılmıştır (Hochschild, 1983).

Kadınlar yoğun olarak hizmet sektöründe istihdam imkânı bulabilmektedir. Bunun nedeni istihdam alanlarının da toplumsal olarak cinsiyetlendirilmiş olmasıdır. Toplumsal cinsiyet ilişkileri sebebiyle duygusal emek yoğun alanlara kadınlar, rasyonel, duyguların yer almadığı alanlara erkekleri konumlandırmaktadır. İstihdama katılmak kadının bakım emeği sorumluluklarını paylaştırmadığı ve de sonlandırmadığı için genellikle çocuk bakımı istihdama katılım oranlarını olumsuz etkilemektedir. 

Hane halkı işgücü araştırması sonuçlarına göre; hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki bireylerin istihdam oranı, 2014 yılında %59,8 iken 2019 yılında %58,7 oldu. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde; 2019 yılında hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranının %26,7, erkeklerin istihdam oranının ise %87,3 olduğu görüldü (TÜİK, İstatistiklerle Kadın 2020).

Hane halkı araştırmaları göstermektedir ki; kadınlardan cinsiyete dayalı olarak bakım emeğinin beklenmesi, çocuk ve yaşlı bakımının ücretsiz kadın emeği üzerinden sağlanması anlamına gelmektedir. Zamanının büyük bölümünü ücretsiz emek harcayarak tüketen kadın aynı zamanda istihdam alanından da dışlanmaktadır. Bu durum ikili sistem kuramcılarının patriarka ve kapitalizmin birbirleri ile örtük bir anlaşma içinde kadının görünmeyen emeğini sömürmesi üzerinde sorunsuzca anlaştıkları noktadır. 

Üretim üzerinden emek sömürüsü kadının düşük ücretle istihdam edilmesi, karar mekanizmalarından dışlanması, bakım emeğine benzeyen mesleklere sıkıştırılması; kapitalizm, ev içi emeğinin sömürülmesinin bilinç yapısının, kültür, cinsellik, şiddet ve ideoloji ile sağlanması ise patriarkanın üstlendiği sömürü alanlarıdır. İkili sistem kuramcılarından Delphy, kadınlar için ortak sömürünün ev içinde başladığına vurgu yapmaktadır (Delphy, 1992 aktaran Acar-Savran, 2004: 47). Bu ortak patriarkal sömürü kapitalist üretim biçiminin varlık koşuludur.

Kapitalist üretim sisteminde emek gücü ücret karşılığı alınıp satılmaktadır. Ücretli emek piyasa koşullarında nesnel, maddi üretim sağlayan emek olarak tanımlanmakta ve bu boyutuyla hizmet üreten, maddi olmayan ücretsiz emek biçiminden ayrışmaktadır.

Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol