Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Dünya’da Kabin Memurluğu ve Toplumsal Cinsiyet

Yazar: Gamze Meriçli

Kabin memurluğunun tarihi 1912 yılında Heinrich Kubis[1] adlı steward ile zeplin adı verilen hava balonunda Almanya’da başlamıştır. Kubis Almanya’da zeplin yolculuğu sırasında yolculara yemek servisi yapmış ve onlarla yakından ilgilenmiştir. Zeplin hava balonlarında çalışmaya başlamadan önce İngiltere ve Fransa’da çok ünlü otellerde şef garson olarak çalıştığından lüks otellerin servis kurallarını havada da uygulamıştır. Servis hizmetlerinde Kubis tarafından sergilenen çaba bugün bilinen anlamda kabin hizmetlerinin ayrılmaz parçası duygusal emek gösteriminin başlangıç noktası olarak kabul edilmektedir (Dereli, 2019:39-40).

Görsel 2: Heinrich Kubis, ilk kabin memuru ve purser.

Alman Havayolları DELAG, şef olarak servisi yönetiyor.

Erişim: https://www.aerotime.aero/23044-heinrich-kubis-first-flight-attendant (17/04/2021)

Nazi Almanya’sının bir propaganda aracı da olan zeplinlerin popülaritesi 6 Mayıs 1937 tarihinde Amerika’nın New Jersey eyaletinde gerçekleşen ve 36 kişinin ölümüne neden olan kaza ile son bulmuştur.[1]  Bu kaza zeplin teknolojisine olan güveni de sonlandırmıştır.  Havacılık alanında yeni teknoloji ve atılımların gerçekleştiği Amerika’da ise 1920-1940 yılları arasında uçuş eğitimi almak bir sportif faaliyet olarak yaygınlaşmıştır. Havacılık teknolojisi gelişirken kökleri 19.yüzyılın sonuna dayanan 1. Dalga Feminist hareket 1920’li yıllarda oy hakkı, eşit eğitim fırsatı ve mülkiyet hakkı gibi taleplere ilişkin mücadelesinde başarıya ulaşmıştır.

Bu başarı uzun soluklu bir mücadelenin sonucudur. 15. yüzyıldan başlayarak Rönesans ve Reform hareketleriyle insanı ve insan aklını merkeze alan dünya görüşü feodaliteyi sarsmış, burjuvazi adı verilen yeni bir sınıfın doğmasına da yol açmıştır. Hümanist, insan merkezli bu yeni düşünce biçimi aynı zamanda 1776 Amerikan ve 1789 Fransız devrimlerine giden yolun yapıtaşlarını da oluşturmuştur.  Devrimler sonrası yayımlanan Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve Fransız İnsan Hakları Bildirisi bu devrimlere erkeklerle birlikte katılan kadınları kapsamamıştır. Bu bildiriler sözleşme teorisyenleri Thomas Hobbes, John Locke, J. J. Rousseau’nun teorilerinden yola çıkılarak hazırlanmıştır ve onların teorilerinde de kadın yer almamaktadır.

Bunun üzerine kadınlar devrimlerin eşitsizliği gidermediğini görerek, kadın olmalarından kaynaklı sorunlarını temel alan ve ortak taleplerini niteleyen eserler kaleme almışlardır. Mary Wollstonecraft “Kadın Haklarının Savunusu” ile 1792 yılında feminist teorinin temellerini atmıştır. Ortak talepler, kamusal alana dahil olma, eşit eğitim hakkı, kocanın mutlak ve sınırsız otoritesi karşısında medeni hakların edinilmesidir (Donnovan, 1997:15-22). Aydınlanma sonrası erkeği kamusal alana, kadını özel alana yerleştiren anlayış geleneklerin keyfiliğidir ve Wollstonecraft’a göre “bir işi tam anlamıyla yaparak ekmeğini kazanmış olan kadın, en hünerli güzelden daha saygıdeğerdir” (1997:33-41). Kadınlar eşit eğitim ve iş fırsatlarıyla özgürleşebileceklerdir.

Bir başka feminist teorisyen Sarrah Grimke ise 1838 yılında “Eşitlik Üzerine Mektuplar” adlı eserini kaleme almıştır. Eserinde kadının eşitsiz konumunu açıklamaya yönelik iddialarını ortaya koymuştur. Grimke erkeğin iktidarının evlilik kurumu üzerinden ne şekilde kurulduğunu açıklarken, kadının aklının küçümsenerek özel alana hapsedildiğinden de bahsetmektedir. Grimke’ye göre “aklın cinsiyeti, zihnin gücünün cinsiyeti yoktur. Erkeklerin görevleri, kadınların görevleri; erkeklerin alanları, kadınların alanları gibi fikirler keyfidir” (1997:41).

1832 yılında ise Harriet Taylor’ın kadınlar için tüm kamuyu ve kamusal alandaki tüm meslekleri de kapsayan eşitlik talepleri olmuştur. Taylor’ın yanı sıra J. Stuart Mill’de kadınları kamusal alanın dışında tutmanın temelini “erkek cinsinin çoğunluğunun henüz eşitleri olan bir kadınla yaşama düşüncesine tahammül edememesinden dolayı, kadınların ev hayatındaki ikincil konumlarını sürdürmeleri istenir” şeklinde nitelemiştir. Kadınların bu döngüyü kırabilmeleri için onlara kamusal alanda yeni fırsatlar verilmesi gerekmektedir (1997:55-59)

Birinci Dünya Savaşı’nı da kapsayan 1. Dalga Feminist hareket savaş sonrası amacına ulaşmıştır. 1920 yılına gelindiğinde ABD, Rusya, İngiltere, Almanya ve daha 21 ülkede kadınların oy hakkını elde etmesini sağlamıştır.

“1920 yılı Amerikan feminizm tarihinde bir dönüm noktasıdır. 18 Ağustos’ta Anthony ya da süfrajet değişiklikleri Tennesse eyaleti tarafından onaylanmış ve Anayasanın bir parçası haline gelmiştir. Birçok feminist ve tarihçi 1920 yılını “birinci dalga” feminizminin sonu sayar. Ama bu tam anlamıyla doğru değildir. Feminizm basit bir şekilde 1920’de ölüp 1960’ta yeniden ortaya çıkmamıştır. Tersine 1920’ler ve 1930’lar feminist eylemin devam ettiği bir dönemdir. Feminist kuram bu dönemde daha yavaş gelişmekle birlikte, geçmişte oluşturulan kuramlar pratiğe geçirilmiştir” (1997:120).

Bu mücadelenin zaferle sonuçlanması kadınların kendilerine duyduğu güveni artıran bir unsur olarak, onların havacılık alanında eğitim almaları ve pilotluk lisansı edinmelerini de olumlu biçimde etkilemiştir (Demirhan, 2018:50).

İkinci Dünya Savaşı öncesi havacılık bir sportif faaliyet olarak düşünülmektedir. Kadınlar da feminist mücadelenin elde ettikleri haklar sayesinde 1920-1930 yılları arasında uçuş eğitimi alarak alana dahil olmuşlardır. Fakat savaş sonrası dönemde havacılık faaliyetleri profesyonelleştirilerek bir spor olmaktan çıkarılmış ve erkek egemen bir yapı haline gelmiştir. Çünkü hava araçları sundukları keşif hizmetiyle savaşların kazanılmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Savaş pilotları erkektir ve savaş kahramanı olarak nitelendirilmektedir. Pilot lisansı bulunan kadınlar da savaş pilotu olmak için eğitimlere katılmak istemişler fakat cinsiyetçi bir ayrımla kadın oldukları için kabul edilmemişlerdir. Ancak savaş sonrası gelişen havacılık endüstrisinde pilot lisansı olan kadınların uçak üreticileri tarafından tanıtım pilotu olarak kullanıldıkları görülmektedir. Tanıtım için kadın pilot tercih edilmesinin nedeni erkek egemen bir anlayış doğrultusunda “bir kadının bile güvenle kullanabileceği kadar kusursuz bir teknoloji” olduğu izlenimini vermektir. Bu anlamda kadına yönelik bir aşağılanma biçimi sergilenmiştir (Berry, 2007:22 akt. Demirhan, 2018:51). Sivil havacılık kökleri askeri havacılığa dayanan bir sektördür ve tüm kahraman pilotlar beyaz tenli erkeklerdir.

Sonuç olarak savaş sonrası dönemde havacılık sahası erkek egemen bir yapıya dönüşmüştür. Pilotluk lisansına sahip olsalar da kadınlar alana pilot olarak kabul edilmemişlerdir. Kuşkusuz bu durum toplumsal cinsiyet normlarından bağımsız değildir ve alana kabul edilen ilk kadın bir hemşiredir. Ellen Church[2]  lisanslı bir pilottur fakat hava taşımacılığının erkek egemen yapısı onun pilot olmasına olanak vermemektedir. Hemşire olması onun daha önceleri erkek kabin görevlilerinin hâkim olduğu alana kabul edilmesini sağlamıştır. Çünkü ticari hava taşımacılığında kabin hizmetleri de erkek egemen bir saha haline gelmiştir ve lüks otellerde garsonluk yapmış olan erkek çalışanlar tercih edilmektedir. Erkek kabin görevlileri için güncel olarak da kullanılan “steward” kelimesi İngilizce’de garson, servis hizmetlisi anlamına gelmektedir. 

Ellen Church’u işe alan Boeing Hava Taşımacılığı müşterilerinin uçarak seyahat etmeye cesaret etmelerini sağlamak adına onu bir sembol olarak da kullanmıştır. Bir kadının uçmaktan korkmaması daha çok erkeği cesaretlendirecektir düşüncesiyle müşterilerin artırılması bağlamında kullanılmış ve pilot lisansı olmasına rağmen kabin görevlisi olması pilotluğun erkek egemen sahasını da meşrulaştırmıştır (Demirhan, 2018). Ellen Church ve kendisiyle birlikte işe alınan, her biri hemşire olan yedi kadın için belirlenen görev tanımı yolculara kendilerini güvende ve evinde hissettirmeleridir. 

Yolculuk sırasında rahatsızlananlara hemşire olarak müdahale edebilecek yetkinliğe sahip olmaları alana kabul edilme nedenleridir. O dönemin uçak teknolojisi kabin basıncı açısından çok kötü olduğundan yolcular çok sık rahatsızlanmakta ve sarsıntıdan sürekli kusmaktadırlar. Pilot olarak işe alınmayan hemşire kabin görevlisi Ellen Church diğer kadın kabin görevlilerinin müdürü olarak atanmış ve işe alım koşullarında müşteri konforu adına hemşire olma zorunluluğunu getirmiştir. 

Ayrıca Church başhostes olarak belirlediği işe alım koşullarında adaylarda hemşire olmanın yanında boy ve kilo kriterlerini de zorunlu hale getirmiştir. Adaylar 25 yaşın üzerinde, 1.55 cm’den kısa ve 52 kg’dan fazla olmamalıdır. Bekâr olmak zorunludur. Bu kriterlere uygun yedi kadın hemşire daha işe alınarak eğitilmiş ve Church’un başhostes olduğu ilk kadın kabin memurları ekibi mesleğin kurallarını da belirleyerek oluşturulmuştur. Bu ekibe “İlk Sekiz” adı verilmektedir. 

Görsel 3: Sky Girls (Gökyüzü Kızları) 1930

Erişim: http://m.airkule.com/yazar/GOKYUZUNUN-EN-ESKI-MELEKLERI/1368 (17/04/2021)

Kaynak: A Photographic History of the Airline (Bruce McAllister & Stephen Wilkinson-Roundup Press, 2012)

Yukarıdaki fotoğraftan da anlaşılacağı gibi ilk kabin memurlarının üniformaları askeri çizgiler taşımaktadır.  Kadın kabin görevlileri ilk zamanlarda pilotlar tarafından dışlanarak sahaya kabul edilmişlerdir. Çünkü sivil havacılık faaliyetlerinin temeli askeri pilotlar tarafından oluşturulmuştur. Bu nedenle pilotlara göre, sivil havacılık, erkek egemen bir saha olarak kalmalıdır ve “Gökyüzü Kızları” olarak tanımlanan kabin memuru kadınlar ikincil konumlarının farkında davranmalıdır. 1930’lu yıllarda kabin görevlileri için hazırlanan el kitabında yapılması ve yapılmaması gerekenler yer almaktadır. Bunlar; pilotlara kahraman oldukları hissettirilecek, uçağa binerken ve inerken askeri usule yakın biçimde sertçe selam verilecek, sürekli gülümsenecek gibi kurallardan oluşmaktadır. Kadın kabin görevlileri erkek egemen bir istihdam alanına belli koşullara rıza göstermek koşuluyla kabul edilmektedir.[3] Ayrıca mesleğe kabul edilmenin en önemli koşullarından birisi de bekâr olmaktır fakat mesleğin evlenmek için uygun adaylarla karşılaştırmaya yatkın olan yapısı, kabin memurlarının kısa sürede evlenerek meslekten ayrılmalarına da neden olmaktadır.

Amerika’da bu soruna çözüm bulmak adına 1936 yılında havayolu şirketlerinin ortaklığında bir hostes eğitim merkezi kurulmuş ve mesleğe yönelik eğitimlerin standardizasyonu için de adım atılmıştır (Dereli, 2019:62). Çünkü bu yeni hizmet sunumu yolcular tarafından çok övgü almıştır. Bu sayede kadınlar pilot olarak kabul görmedikleri havacılık sektöründe kabin hizmetlerinde kullanılmak üzere yer almışlardır. Yeni bir mesleği günümüze değin süren ve çeşitli ezilme biçimlerini de beraberinde getiren bir mücadele alanının içinden yaratmışlardır.

Avrupa’da ise ilk kadın kabin görevlisi olarak 22 yaşındaki Nelly Diener[4] Swiss Air tarafından 1934 yılında işe alınmıştır. Uçuş sırasında görevi beyaz bir önlük giyerek ev yemekleri servisi yapmak ve uçuş korkusu olanların korkularını bastırmak için şarkı söylemektir. İşe kabul edilme koşulları uygun beden ölçülerinde, bekâr ve de 25 yaşın altında olmaktır.  Nelly’de eğitimli bir hemşiredir ve ilk sivil havacılık kazasında hayatını kaybetmiştir.

Görsel 4: Nelly Diener

Erişim: https://flughafenbb.com/1919-1945/swissair/nelly-diener/

Kanada’lı ilk kadın kabin memuru da bir hemşire olan Lucile Garner’dır. 1940’lı yıllara gelindiğinde kadın kabin memurları ya da o dönemde anılan biçimiyle hostesler standart eğitimlere tabi tutulmaktadır. Güzel ve bakımlı olmaları, üniformalarını temiz ve büyük bir özenle taşımaları beklenmektedir. Tam da bu dönemde başlayan İkinci Dünya Savaşı hemşirelere olan ihtiyaç sebebiyle hemşire hostesleri sivil havacılık sahasından uzaklaştırmıştır. Bu sayede kadın kabin görevlileri için hemşire olma koşulu kaldırılmıştır. İlk kadın kabin memuru Ellen Church’den başlayarak alana kabul edilmenin ayrımcı politikalarına boyun eğmek zorunda kalan kadınlar 1945 yılında örgütlenerek ALSA’yı[5] kurmuşlardır. Erkek kabin görevlileri için geçerli olmayan tüm zorunlu koşullar kadın kabin görevlileri için geçerlidir. Kadınlar evlenememekte, evlenirse, kilo alırsa ve 32 yaşına gelirse işten çıkarılmaktadır. Kadın bedeni ve yaşamı üzerinde kurulan bu tahakküm biçimi erkekler için geçerli değildir ve bu nedenle maruz kaldıkları ayrımcılıkla mücadeleye girişmişlerdir. Bu mücadele sonucunda 1968 yılında evlenme yasağı, 1978 yılında ise hamile kalma yasağı yapılan yeni düzenlemelerle kaldırılmıştır.

yapılan yeni düzenlemelerle kaldırılmıştır.

“1950-1960 yılları arasında hosteslik mesleği elit bir meslek olarak görülüyordu. Ancak mesleğin kuralları çok katıydı. Sadece bekâr kadınlar bu mesleği seçebiliyor ve evlenmeye karar verdiklerinde işten çıkarılıyorlardı, Havayolları işe alım uygulamalarının bir parçası olarak kadınlara evlenmeyecekleri ve çocuk sahibi olmayacaklarına dair yemin etmeleri şart koşuluyordu. Bu kural 1968 yılı Ağustos ayında United Airlines ile imzalanan sözleşme ile değişecek ve ABD’li tüm kadın uçuş görevlileri işlerini kaybetmeden evlenme hakkını kazanacaktı (Ganson, 2014:83-84 akt. Dereli, 2019:79).”

Görüldüğü gibi toplumsal cinsiyet bağlamında kadının, erkek egemen bir sahada ikincil konumunun ayrımcı kurallarla inşa edildiği kabin memurluğu mesleğinin kadınlara dayattığı şartlar toplumsal yaşamda mücadele ettikleri sorunların katılığına denk niteliktedir. Bu katı kuralların bir başka örneği de siyahi kadın adaylara uygulanan ırkçı politikalardır. Siyahi adaylar tüm şartlara uygun olsalar da sadece siyahi oldukları için elenmişler 1961 yılı sonrası işe girmeyi başardıklarında ise iş arkadaşları ve pilotlar tarafından ayrımcı biçimde dışlanmışlardır.[6] Kadınlar toplumsal yaşamın her alanına kodlanmış olan ayrımcılık ve sömürü biçimlerini farklı kadınlık deneyimleri üzerinden yaşamaktadır. Feminist Kesişme Kuramı tam olarak bu deneyimlerin farklı şekil ve yoğunlukta olabileceğine vurgu yapmaktadır. Egemen yapısal baskı kapitalizm, patriyarka ve ırkıçılık kesişiminde bir eşitsizlik yaratmakta; cinsiyet, yaş, ırk, sınıf gibi ayrımcı baskı ile kadınlık deneyimlerini nitel olarak farklılaştırmaktadır (Ritzer, 2013:182). Beyaz kadınlar da bu sahada ikincil konumdadır fakat siyahi kadınlar hem kadın hem de siyahi oldukları için toplumsal cinsiyet bağlamının yanında ırkçı yaklaşımlarla da ezilmektedir.

İkinci Dünya Savaşı sırasında cephede hemşire kadınlara duyulan ihtiyaç sebebiyle hemşirelerin orduya katılması sivil havacılıkta hemşire olma zorunluluğunun kaldırılmasına neden olmuştur. İlk kabin memuru Ellen Church’de savaşa uçuş hemşiresi olarak katılmış ve tüm Avrupa’da uçuş deneyimi olan bir hemşire olarak görev almıştır. Kendisine savaş sırasındaki görevini başarıyla yerine getirmesi sebebiyle kahramanlık madalyası verilmiştir.[7]

Görsel 5: Ellen Church  İkinci Dünya Savaşı sırasında ordu uçuş hemşiresi üniformasıyla

Savaşın bitiminde ise genel olarak Amerika’lı kadınlar evlenerek çocuk sahibi olmak idealine yakınlaştırılmışlar ve bir nüfus patlaması yaşanmıştır. Bu dönemin toplumsal olarak inşa edilmiş ideal kadınlık temsili, ev kadını, iyi eş ve iyi bir anne olmaktır. Kadınların savaş boyunca erkeklerden boşalan iş yaşamından ellerini çekerek ev içi özel alana konumlanmaları istendiğinden, eğitim sistemi içerisinde planlı bir biçimde evlenmeye ve çocuk yapmaya yönlendirilmişlerdir (Friedan,1983:111 akt. Demirhan,2020:68-69).

Bu dönemde ayrıca ev işlerine yönelik teknolojik aletlerin geliştirilmesi ve pazarlanmasında da patlamalar yaşanmış, kadınların evinde bu yeni ev içi teknolojiler ile mutlu olmaları istenmiştir. Kapitalist üretim sistemi bu yeni teknolojilerin satışından daha fazla kâr elde edebilmek için kadınların piyasada çalışmalarının daha avantajlı olacağını gösteren araştırmalar yapmışlardır (Friedan, 1985:185 akt. Demirhan,2020:72)

Bu bağlamda 1950’li yıllar boyunca kabin içi, bir ev ortamı hissi verecek şekilde düzenlenmiştir. Kabin memuru kadınlarda uçakta yaratılan bu ev ortamının konforundan sorumlu tutulmuşlardır. Bu nedenle medyada temsil edilişleri, meslekteki evlenme ve çocuk sahibi olma yasağına rağmen ideal eş ve anne modeli olarak kurgulanmaktadır. Henüz bekâr olan genç, güzel ve bakımlı kadınlar kapitalizmin arzu ettiği tüketim toplumunun uyumlu bireyleri ve geleceğin ideal eşleri, anneleri olarak sunulmuşlardır. Bu dönemde kabin memuru kadınlar 32 yaşına girdikleri zaman çekicilikleri ve güzelliklerini yitirdikleri “örtülü” gerekçesiyle “meslekte kalmanın yaş sınırı” kuralına bağlı olarak işten çıkarılmaktadır. Bu bağlamda yaş üzerinden de ayrımcılığa maruz kaldıkları görülmektedir.

 Bu dönemde üniformalar kadın cinselliğini ön plana çıkarmaktan uzak olsa da aşağıdaki görselden de anlaşılacağı gibi uçuş öncesi kontrol listesi mesleğin toplumsal cinsiyet normları ile oluşturduğu baskıyı açıklar niteliktedir. Görselde yer alan kadın kabin memuru vücudunun belli bölümlerine denk gelen bir uyarı tablosunun önünde durmaktadır. Bu tablo denk geldiği her bir beden parçasının istenen şekilde olup olmadığı konusunda kabin memurunun uçuş öncesi kendini kontrol etmesini sağlamaktadır. 1951 yılına ait bu kontrol listesi duygusal emek sürecinin ayrılmaz parçası olan estetik emek[8] biçiminin de önemli olduğuna vurgu yapmaktadır. Üniforma, kadın bedenini cinsiyetçi bir biçimde sergilemese de üniformalı beden üzerinde sıkı bir denetim uygulandığını görülmektedir.

Hostesler,

Şapkanız düzgün mü?

Makyajınız tertipli mi?

Saç uzunluğunuz yerinde mi?

Gömleğiniz temiz mi?

Rütbe/rozetleriniz takılı mı? 

Taklit/ucuz mücevherleriniz çıkarılmış mı?

Üniformanız temizlenmiş ve ütülenmiş mi?

Kombinezonunuz görünüyor mu?

Çorap dikişleriniz düzgün mü?

Ayakkabılarınız parlatılmış mı?

Görsel 6: 1951 yılı, United Airlines hosteslerinin uçuş öncesi son kontrolleri ve uyması gereken  kurallar

Erişim: https://timeline.com/sexy-stewardesses-were-exploited-by-airlines-8dd8f3d297b1 18/04/2021

1950’li yıllarda seksi kadın imajı yerine güzel ve bakımlı kadın imajı ön plandadır fakat yukarıdaki listede yazılı olan tüm hazırlıklar o yıllarda genellikle sadece erkeklerin uçak yolculuğu yaptığı bir ortamda, güzel, bakımlı, bekâr bir kadının yolculara evlerindeymiş gibi hissettirmesi için düzenlenmiştir.

1960’lı ve 1970’li yıllar boyunca ise sivil havacılık alanında gelişen teknoloji ve artan rekabet kabin memuru kadınları tam bir reklam nesnesi haline getirmiştir. Bu dönem 1968 olayları ve cinsel özgürlük akımları ile de kesişmektedir.  Bu kesişim, mesleğin üniforma politikalarının cinselliği ön plana çıkaracak şekilde, vurgulanmış bir kadınlık ekseninde tasarlanmasında da etkili olmuştur. 

Görsel 7: Renkli üniformaları ve mini etekleriyle dikkat çeken Amerikan Pacific Southwest Airlines (PSA) havayolu şirketinin kabin memurları, 1960’lı yıllar

Erişim: https://tr.sputniknews.com/foto/202007121042433518-zaman-yolculugu-20-yuzyilin-hostes-fotograflari/  18/04/2021

Görsel 8: TWA Havayolları’nın yeni kısa pantolonlu üniformasını tanıtan hostes, New York, 1971

Erişim: https://tr.sputniknews.com/foto/202007121042433518-zaman-yolculugu-20-yuzyilin-hostes-fotograflari/  18/04/2021

Bu dönemde kadın kabin memurları havayolu şirketleri tarafından cinsiyetçi söylemlerin ön planda olduğu aşağılayıcı, nesneleştiren reklam kampanyalarına tanıtım yüzü olarak da dahil edilmişlerdir. Bunlardan en çok tepki gösterilen ve en bilineni “Fly Me” kampanyasıdır.

 Görsel 9: 1971 yılında düzenlenen “Fly Me” kampanyasının reklam yüzü Cheryl Fioravante

Erişim: https://timeline.com/sexy-stewardesses-were-exploited-by-airlines-8dd8f3d297b1 (18/04/2021)

Görsel 10: 1972 yılında kampanyanın devamı olarak düzenlenen reklam 

Erişim: http://www.weirduniverse.net/blog/categories/category/innuendo_double_entendres_symbolism_nudge-nudge-wink-wink_and_subliminal_me    18/04/2021

1940 ve 1950’lerin askeri üniformayı andıran koyu renkleri 1960’ların sonunda terkedilmiş dişiliği ön plana çıkaran üniformalar tasarlanmıştır. Reklamlarda üniformaları ile havayolu şirketlerinin tanıtım yüzü olarak yer alan kadın kabin memurları gerek sloganlar gerekse görsellik bağlamında cinsellik çağrıştırarak bir rekabet avantajı yaratmak için kullanılmışlardır.

Görsel 11: American Airlines 1967 reklam kampanyasından hostesler. (Susan Wood / Getty Images)

Erişim: https://timeline.com/sexy-stewardesses-were-exploited-by-airlines-8dd8f3d297b1  18/04/2021

“Fly Me” ve benzeri kampanyalar Amerika’dan tüm dünyaya etki edecek şekilde mesleğe yönelik toplumsal algıyı eril söylemlerle, cinsiyetçi reklamlarla 1930’larda olduğundan çok farklı bir biçimde yeniden oluşturmuştur. Kadın bedeni ve cinselliği havayolu şirketleri tarafından rekabet avantajı sağlamak amacıyla kullanılmıştır. Vahşi rekabet koşullarında kadının bir pazarlama stratejisinin aracı haline gelmesi mesleğin günümüze de yansıyan cinsiyetçi söylemlerini ve eşitsizliklerini yaratmıştır.

Hosteslerin konu edildiği cinsiyetçi kitaplardan en bilineni Donald Bain tarafından 1967 yılında kaleme alınan “Coffee, Tea or Me” adlı kitaptır. Yayımlandığı dönemde çok satanlar listesine girmiş ve meslek hakkındaki cinsiyetçi söylemi daha da derinleştirmeye hizmet etmiştir. Kitabın yazarı olan Donald Bain kendi kurgularını iki hostesin anıları olarak cinsiyetçi bir biçimde yazarak oldukça popüler olmuştur (Bain, 1967). Ülkemizde de 1946 yılından başlayarak kadınların istihdam imkânı bulduğu bu alanda Amerika’da ve Avrupa’da yaşanan tarihsel gelişim ve değişim süreçlerinin etkili olduğu görülmektedir.

[1]  http://www.havayolu101.com/wp-content/uploads/2017/05/Hindenburg_zeplin_kaza.jpg  17/04/2021 tarihinde ziyaret edildi.

[2] Eğitimli bir hemşire ve lisanslı bir pilot olan Church, ticari uçaklara pilotluk yapmak istedi, ancak bu işler kadınlara açık değildi. Hala uçmak isteyen Church, hemşireleri uçuş hostesi olarak kullanmanın güvenliği artıracağına ve yolcuları uçmanın güvenli olduğuna ikna etmeye yardımcı olacağına ikna etmek için Boeing Hava Taşımacılığı şirketinde çalıştı. İlk uçuşları 15 Mayıs 1930’da başladı. https://en.wikipedia.org/wiki/Ellen_Church 27/01/2021 tarihinde ziyaret edildi.
[3] http://m.airkule.com/yazar/GOKYUZUNUN-EN-ESKI-MELEKLERI/1368 17/04/2021 tarihinde ziyaret edildi.
[4] https://flughafenbb.com/1919-1945/swissair/nelly-diener/ 17/04/2021 tarihinde ziyaret edildi.
[5] Güncel adı AFA, https://www.afacwa.org/unemployment_insurance_updates_january_2021 17/04/2021 tarihinde ziyaret edildi.
[6] Victoria Vantoch, yeni kitabı The Jet Sex’in bir bölümünde ilk Afro-Amerikan uçuş görevlilerinin hikayesini anlatıyor, Patricia Banks ırk ayrımcılığı nedeniyle bir havayolu şirketine dava açan ilk Siyah kadınlardan biriydi. https://thesocietypages.org/socimages/2013/09/16/international-politics-and-the-first-african-american-flight-attendants/
Erişim: https://transportationhistory.org/2017/03/15/women-in-transportation-history-ellen-church-first-female-flight-attendant/ 23/04/2021
[7] https://transportationhistory.org/2017/03/15/women-in-transportation-history-ellen-church-first-female-flight-attendant/ 23/04/2021 tarihinde ziyaret edildi.

[8] Estetik emek, çalışanlar açısından bedenlerini ön plana çıkaran yeni gereklilikler anlamına gelmektedir. Çalışanların zihinleri ve duyguları yanında, bedenlerini de yönetsel müdahalelere konu yapan estetik emek, işletmeler açısından kâr güdüsünün doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmakta ve yine doğal olarak çalışanlara bedensel görünümleri üzerinden farklı davranılmasının yolunu açmaktadır http://www.dergikaratahta.com/files/5/3.pdf 03/05/2021 tarihinde ziyaret edildi.

Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol