Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Bilimde Hayvan Deneyleri

Yazar: Sude Çatal

Dünya üzerinde geçmişten günümüze kadar gelen ve hala devam eden çeşitli nedenlerden ötürü insanlar tarafından hayvanlar öldürülmüştür. Bu nedenler arasında da insanların oluşturduğu toplumların ortaya çıkması ve dolayısıyla da hayatta kalma becerilerimizin avcı toplayıcı olduğumuz zamanlara nazaran daha da gelişmesi sayesinde yaşam koşullarımızın kalitesini arttıran tıp gibi bilim alanları ortaya çıkmıştır. Fakat burada yalnızca yaşamın kalitesini arttırmasından söz edersek bu uğurda kullanılan hayvanların öldürülme amaçlarını çok daha basite indirgemiş oluruz.

Tarihte de görüldüğü üzere çok daha büyük bir amaca hizmet ettikleri aşikardır. Birçok salgın hastalıkların tedavisinde kullanılan aşıların ve tedavi yöntemlerinin hayvanlar üzerinden yapılan deneylerle birlikte bulunduğunu bilmekteyiz. O halde karşımıza çıkan bu ikilem, hayvanları deneylerde kullanırsak hayvanlar açısından, kullanmazsak da insanlar açısından problemler teşkil edecektir. Geçmişte ki Descartes gibi düşünürlerin ortaya attığı hayvanların acı çekmediği düşüncesinin de tersinin ispatından dolayı bütün bunlardan yola çıkarak konuşmamız gereken bir diğer problematik ortaya çıkar: Hangisinin hayatı daha değerlidir ve ne tür amaçlar doğrultusunda gözden çıkartılabilir?

Belli başlı hayvanları kendi dünyamıza da aldığımızdan, evcilleştirdiğimizden dolayı onları sadece etiğe değil çok daha özel bir yere, değerler alanımıza da sokmuş bulunuyoruz. Karşımıza çıkan bu durum hayvan deneylerine tarafsız bir şekilde bakılmasını daha da zorlaştırıyor fakat metnimde de açıklamaya çalışacağım gibi daha büyük amaçlar için hayvanların kullanılması ve üzerlerinde deneylerin yapılması göz ardı edilemeyecek bir zorunluluk olarak karşımızda dikiliyor.

Öncelikle bütün bu problematikleri açıklamak için hayvanın kendisine bakmalıyız ve hayvan etiğinden söz etmeliyiz. Çünkü tıp alanında kullanıldığında sorun teşkil ettiğini söylememiz topluluk alanlarımızı genişletmek için hayvanların doğal yaşamlarını katletmemizde veya onları yememizde de sorun olarak gözükmezse bir çelişki ortaya çıkar. İkisinde de hayvanların ölümü söz konusudur fakat bilimsel deneylerde olmasına nazaran ikincisi çok daha geçersiz bir sebebe sahiptir.

Doğal ortamı hayvanlarla aynı yer olan insanların avcı toplayıcı zamanlarını düşünelim. İnsanlar etsiz de yaşamını sürdürebilir elbette fakat doğal yaşamda kısa sürede daha fazla protein ve güç elde edebilmek için hayvan öldürmenin, onla beslenmenin, bu yolla da hayatta kalmanın etiksel bir yanı yoktur. Çünkü yaşamın devamlılığı her kişiye ait bir amaçtır ve tek yönlü değildir, hayvanlar da insanları yiyebilir. Bu çevrede doğal olarak gözüken bu hayatta kalma savaşı, insanlığın gelişmesiyle farklı bir boyuta evrilir. Çevresindeki şeyleri olduğu gibi görebilen, hissedebilen bir varlık olan insan hayvandan elbette farklıdır ve ilerleme kaçınılmazdır. 

Toplulukların da oluşmasıyla insan kendini daha üst bir noktada bulur ve bunu kabullenir. Çünkü hayvanlara nazaran değerlerimiz, ahlakımız, kültürümüz, dilimiz ve onların yerine dahi düşündüğümüz bir etik anlayışımız oluşmuştur. Bu nedenle bizden daha güçsüz ve akıl sahibi olarak gördüğümüz hayvanları kullanmada bir sorun ararız. Artık aynı oyun sahasında değilizdir. Hayata bakışımız, yaşama şeklimiz ve onu anlamlandırmamız bize özgü bir davranıştır.

 Hayvanların yaşadıkları çevrede bir anlam aramasının imkânı yoktur. Gösterdikleri bütün eylemler kendi çevreleri içerisinde hayatta kalma güdüsüne aittir. Bu nedenle doğal çevrede ölmek, öldürmek normaldir ve hayatın bir parçasıdır. Bu değerleri gerçek kılan, onlar üstüne düşünen ve belirli bir bakış açısına sahip olan insandır. Dolayısıyla hayvan problemine hayvanların kendisinin bir fikre sahip olamayacağını düşünürsek elbette insan merkezli bir bakışla olaya bakmak durumunda kalacağız çünkü elimizde başka bir bakış açısı yok.

Tıpkı bir insanın başka bir insanı, değerler, kültür ve farklı ahlak açıları yüzünden olduğu gibi kabul edememesinden ötürü empati yapamayacağı gibi insanın hayvana da empati yapamayacağını düşünmekteyim. Çünkü her ne kadar onu beslenme şekliyle, barındığı çevresiyle ve gibi unsurlarıyla kabul edebilsek de tam bir empati için gerekli olan koşullar hala sağlanamamaktadır. Tam bir empatinin olabilmesi için yalnızca o şeyin yerinde olmak zorunludur.

 

Fakat hala hayvanları olduğu gibi kabul edebildiğimizi söylerken de yine kendimizle çelişmekteyiz. Kendi türündekileri dahi olduğu gibi kabul edemeyen ve değiştirmeye çalışan insan, hayvana da aynı şeyi yapmıştır. Kendi dünyasına alıp evcilleştirmiş, öldüklerinde onlar için mezarlar dikmiştir, duygusal olarak bağ kurmuştur. Bu nedenle her canlı gibi insan da hem geniş hem de kendi dar açısına mahkumdur. Üstelik bütün bunları bir kenara bırakıp düşünürsek, insan merkezli bakış açısından bakmanın kötü bir yolmuş gibi gözükmesi de bu noktada neredeyse saçma derecesindedir. Çünkü yine aynı bakış açısı hayvanların öldürülmesini problem haline getirir –hayvanlar bunu sorun olarak görmezken bile-. Dahası bütün bu iyimser, yol bulucu tavrı bir kenara bıraksak dahi yaşamın değeri konusunda da insanların kendi yaşamlarını daha değerli olarak görmesinde bir problem yoktur. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi hayatta kalma savaşı devam etmektedir, yalnızca koşulları değişmiştir.

İnsanların değer kurucu ve kültür oluşturucu olduklarını söylemiştik. Din gibi daha çok değerleri ilgilendiren, kitleler tarafından hakikat ve kurallar olarak benimsenen kültür özelliklerimizden dolayı hayvanın insan için yaratıldığı, dolayısıyla da onların efendisi olduğumuz ve keyfimizce kullanabileceğimiz düşüncesinden bahsetmiyorum elbette -dinde de böyle kullanılmasa dahi dediğim gibi insanlar kültürlerini ve ahlaki değerlerini kendileri koyduklarından keyfi olarak bir yorum değiştirilmesiyle bu ve bunun gibi düşünceler sıkça karşımıza çıkmaktadır-.

Dolayısıyla yazdıklarımın bu noktada hayvanları sırf zevkimiz için öldürmemizin bir sorun olmadığını söylemediğimin anlaşılması gereklidir. Bahsettiğim husus çok daha hayati bir değere sahip olaylar çerçevesinde algılanmalıdır ve mümkün olduğunca değerlerden sıyrılıp göz önüne alınmalıdır. Günümüzde üretilen kozmetik markalarında yapılan hayvan deneylerinin sürdürülebilir olmasından bahsetmiyorum. Covid ve veba gibi insan hayatını tehdit eden olaylar burada kast edilen. Fakat bunun sonucunda vicdanımızın rahatlaması gibi bir durumun da söz konusu olmadığını düşünmekteyim. Alınan hayatın değerinin büyüklüğünün öneminden önce -her ne kadar insan yaşamı daha üst bir yerde bulunsa da- ortada bir hayat söz konusu olduğunu da unutmamalıyız.

Bu nedenle laboratuvar ortamlarında yetiştirilen hayvanların kullanımının diğer hayvanlara göre daha olası olduğu düşüncesini de bir nevi kendini kandırmak olarak görüyorum. Çünkü yetiştirilen hayvan daha önce kendi doğal ortamında bulunamamış olsa bile ve hatta hiç kendi gibi bir başka hayvanı görmemiş olsa bile onun da bir yaşama, cana sahip olduğu su götürmez bir gerçektir. İnsanlar ve hatta bazı hayvanlar kadar acıya karşı tepki veremeseler dahi tıpkı bizler gibi acı çekerler. Onlar üzerinde deney yapmamız ve bu yolla tedavi yolları bulabilmemizin nedeni de burada yatar. Ne kadar farklı olsak da benzer yanlarımız göz ardı edilemeyecek kadar çoktur. Bunun sonucunda bilimci aynı zamanda vicdani yükü de sırtlanır ve öyle ilerlemeye devam eder.

Bahsetmemiz gereken bir diğer mevzu da sadece tür farklılığına bağlanmamakla birlikte çoğunluğun refahının düşünülmesiyle hayvanlara uygulanan bu deneyler, yaşamın neye göre daha değerli olduğunun seçimiyle birlikte farklı olsa da insanlara da uygulanmaktadır. Şimdi anlattıklarıma farklı bir boyuttan bakabilmek için deneylerin içine insanları da sokalım. Çünkü tarihte hayvanlarla yapılan deneylere göre çok daha nadir olsa da insanlar üzerinde de deneyler yapılmıştır. Türün devamlılığı burada esas olandır ve topluca bir yok olmadansa belirli bir kısmın deneyler için kullanıldığı örnekler tarihte de karşımıza çıkmıştır. Ne yazık ki hayvanları bu deneylerde sadece kullanılıp atılabilen canlılar olarak gören insanlar ve bilimciler de vardır fakat benim değinmek istediğim yer çok daha farklı bir noktadır. Bu zalim ve kendini üstte görme düşüncesinin yanında elbette ki ırk farklılığından veya sınıflara ayrılmış topluluklarda, okuma düzeyinden tutup işlediği suçlara kadar hayatın değeri belli noktalarda değişmektedir. Hatta hayvanlara gösterilenden daha bile acımasız olan tutumlar insanlara gösterilmiştir.

Bu duruma bir anketten yola çıkarak örnek verebiliriz. İnsanlara karşılarında katil ve öğretmen olmak üzere iki kişi olduğunu ve yalnızca bunlardan birini öldürmek zorunda olduklarını sorduklarında büyük bir farkla çoğunluk katilin ölmesi gerektiğini söylemişlerdir. Burada da insanı veya canlıyı sırf canlı olduğu için değil onları değerleri ve yapıp etmeleriyle birlikte ele alırız.

Dolayısıyla bu durumda da deney yapmamız için hangisini seçmemiz gerektiğini söyleselerdi bize şayet yine katilin seçilmesi gerektiğini ve hatta ölmesi gerektiğini bile söyleyebilen insanların olacağına şüphem yok. Veyahut bütün bir insanlığın kurtulması için birkaç milyon insanın öleceğini söyleselerdi bunun da kabul edileceğini ve hatta farklı şekillerde olsa da tarihte kabul edildiğini düşünüyorum. Fakat şimdi esas konumuza dönersek anlatmak istediğim şey türün devamlılığı ve bunun için çabalamanın veya birkaç kişinin, canlının fedasının olunabilir bir durum olduğu.

Tekrardan belirtmek isterim ki burada bahsettiğim şey bazı canların daha değersiz bazılarının daha değerli olduğu veya umarsızca harcanabilir olduğu değildir. Her varlık ve can değerlidir ama daha büyük amaçlar için kullanıldığı ve kullanılmak zorunda bırakıldığı olmuştur. Aynı şekilde bu durum hayvanlarda da geçerlidir. Sürüler halinde yaşayan hayvanlarda da çoğunluğun refahı için bazıları geride bırakılır ve hatta açlık için yenildikleri dahi olmuştur. Tabi ki hayvanlardan daha gelişmiş olan insanlarda bu gibi aşırı ve ilkel yöntemleri görmeyiz ve görmemeliyiz fakat tema bakımından genel bir çerçevede ele alırsak hayatta kalmanın esas olduğu aşikardır.

Bu nedenle hayvanlar üzerinde deneyler yaptığımızda, değerlerimizden olabildiğince sıyrılıp her varlığı sadece cana sahip olduğu için değerli kabul ederek, saygı göstererek ve ona göre bir şema belirleyerek hayati mevzularda deneylerimizde kullanırsak doğru bir yola girebileceğimizi düşünmekteyim.

Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol