Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Pandemide Yaşlı Olmak: Covid-19 Pandemisi Ve Yaşlılar

Yazar: Ayşegül Karayama

Yaşlılık, çok boyutlu ve birden çok anlama sahip bir kavram olup en genel anlamıyla psikolojik, fiziksel, biyolojik süreçleri barındıran ve kronolojik yaş dönemlerini içeren toplumsal bir olgudur. Yaşın ilerlemesine bağlı olarak bireylerde fiziksel ve biyolojik gerilemeler, yeteneklerinde azalmalar yaşanabilir, dolayısıyla fonksiyonel açıdan eksiklikler oluşabilir. Dünya Sağlık Örgütü yaşlılık dönemini 65 yaş olarak başlatmakta ve yaşlıları “çevreye uyum sağlayabilme yeteneğini kaybeden kişi” olarak tanımlamaktayken, BM’nin verilerinde yaşlılığın alt sınırı 60 yaş olarak kabul edilmektedir (Alaydın, 2019, s.61). Bu genel içeriğine karşın algı ve söylem düzeyinde yaşlılık ise bambaşka ve sorunlu bir yerde olup “[…]genelde bunama, eskime, yıpranmış olma, güçsüzleşme, hastalıklı olma, sessiz, tüketen, tutucu ve değişime kapalı gibi ifadelerle karakterize edilen ve yaşlı bireyleri toplumsal dışlanmaya maruz bırakan ifadelerden oluşmaktadır” (Çunkuş&Yiğitoğlu&Akbaş, 2019, s.59). Ancak bu sorunlu gören yaklaşımı bir kenara alarak düşünmek ve yaklaşmak gerekmektedir. Arun’un da dediği gibi, “nihayetinde yaşlanmak toplumsal bir mesele. 

Kapsayıcı sosyal politikaların hayata geçirilmesi için iki temel bilgiyi içselleştirmek kaçınılmaz görünüyor. Birincisi toplumsal yaşlanma bir sorun değil. İkincisi yaşlılar sorunlu insanlar değiller” (Arun, 2020, s.2). Bunun yanında yaşlılar tam tersine “ulu çınar, bilge insan, kutsal aktaran” gibi biçimlerde de tasvir edilebilmektedir. Bu tasvirlerin kendisi de bizatihi ötekileştirmenin/ayırmanın kendisini üreten zeminler olarak karşımıza çıkacaktır. Yine de “toplumun ileri gelenleri olarak nitelendirdiğimiz yaşlıların toplumda iyi yerlere gelebilmeleri, yaşamlarının son bölümünde huzur, sağlık ve refah seviyesi yüksek bir yaşam sürmeleri, kendi sosyal ortamlarında mutlu olabilecekleri imkânların üretilmesi toplumsal bir görevdir” (Çunkuş&Yiğitoğlu&Akbaş, 2019, s.59). Zira yaşlının toplumsal değeri modernleşme sürecinde hızla değişime uğrayarak düşüş yaşamıştır. 

Modernleşme süreciyle beraber özellikle 1950’lerden sonra gelişen endüstrileşme, göç gibi değişikliklerin kırdan kente getirdiği yaşlılarla artık yaşlı-yoğun kentler oluşmuştur. Bu bağlamda ailenin de zaman içinde dönüşüme uğradığını ve süreç içerisinde kırsal yaşantının değer atfedilen yaşlısının bugün aynı konumda olmadığını da bilmekteyiz. “Modernleşme ve küreselleşme, süreçleri gelişmiş ve gelişmekte olan çoğu ülkede belirgin bir biçimde önemli ve sıklıkla yaygın sosyo-kültürel değişiklikleri birlikte getirmiştir” (Çunkuş&Yiğitoğlu&Akbaş, 2019, s.62). Bu değişikliklere ek olarak kuşaklararası etkileşim ve gelişen teknoloji, medya gibi parametreler de yaşlılığın algılanışını ve değerini değiştiren faktörler olmuşlardır. Doğum oranlarının azalması ve ortalama yaşam süresinin uzaması da nüfusun hızla yaşlanmasına sebep olmuş ve yaşlılığın algılanmasında, görünürlüğünde değişimi mecbur kılmıştır. Bu bağlamda hızla yaşlanan bir ülke olarak Türkiye’de artan yaşlı nüfusta yaşlılar, küresel sorunlar karşısında daha fazla zorluk yaşamaktadırlar.

Öte yandan 2019 yılında ortaya çıkan Covid-19 sebebiyle ve hala devam etmekte olan salgın süreci yaşlılığı yeniden tartışmaya ve yaşlıların görünürlüğünü gözlemlemeye dair olumlu/olumsuz imkânlar yaratmıştır. Bu bağlamda herkesin zor zamanlar yaşadığı, evlerinde durmak zorunda kaldığı süreçte yaşlılar; bilhassa 65+ bireyler, 21 Mart 2020’de hızla alınan bir kararla sokağa çıkma yasağına uymak zorunda kalmışlardır. Elbette herkesin sağlığı için evde kalması gerektiği bu süre zarfında, diğer yaştaki bireylere göre 65+ yaşlılar irade-dışı bir kapatılmayla evlerine “hapsedilmişlerdir” (onların sıklıkla dile getirdiği biçimiyle). Bu duruma her ne kadar sağlıkları için getirilmişlerse de yaşlı bireylerin yeterli bilgilendirilmemesi ve bu acele/ilgisiz karar, onların doğal olarak ne yapacaklarını bilemeyip bu alışılmadık durumda, bazı zamanlar yasağa rağmen dışarı çıkmalarına neden olmuştur. Bu kural ve bazı evden çıkmalar sonrasında medyada yaşlılara yönelik ayrımcı söylemler, 65+ vurgularından sonra bilhassa “yaş ayrımcılığı (yaşçılık)”[1] söz konusu olmuştur. Dolayısıyla sokağa çıkma yasağı ile beraber evlerinden çıkmayan ve yasağa zoraki nedenlerle uyamayan yaşlılar da medyada haber konusu olmuş ve risk grubunda olmaları dolayısıyla hedef kitle haline gelmişlerdir (Özdemir, 2020, s. 52). 

Bununla beraber Türkiye’ye umreden getirilme mevzu olan, çoğunluğu yaşlıdan oluşan hac kafilesi, medyada yaşlıların olumsuz görünmelerinde büyük rol oynamıştır. Büyük bir kitle sosyal medyada, hepsinin hastalık getirdiğini iddia eden ötekileştirici içerikler paylaşmıştır. Bu da yaşlıları hedef alan bir söylem haline gelmiştir. Gençlerin de yaşlılar üzerinden yaptığı primleriyle, video çekip onları korkutarak “yasak var, ben polisim, bu defalık seni affediyorum…”[2] şeklinde söylemleriyle medyada yer aldığını hatırlayabiliriz. Bunun ayrımcılığı besleyen bir şey olmasının yanında geniş bir kitleden aldığı büyük tepki, mevzubahis olan gencin tutuklanmasına neden olmuştu. Genel anlamda “çeşitli mecralarda yayımlanan videolarda yaşlılara zorla maske taktırmalar, tepesine kolonya dökmeler, cezalarla korkutmalar, azarlamaya varan tembihlerle korkutulup gösteri malzemesi haline getirilen örnekleri bolca gördük” (Kaya, 2020, s.2). Diğer yandan bu örnekler bize yaşlılığı, ayrımcılığı ve yaşlıların yaşadığı tüm zorlukları yeniden düşünmemiz gerektiğini hatırlatan önemli örnekler olmuştur.

 Yaşlı ayrımcılığının, yaşçılığın salgın süresince başka veçhelerini de görmek mümkündür. 15 Ocak 2021 tarihinde alınan yeni bir kararla, 65+ ve 20 yaş altı bireylere toplu taşıma yasağı getirilmesi sonrasında bunun üzerine yaşlılarla yapılan ropörtajlarda yaşlı bir adamın “kızım virüs bitsin de, biz evde otururuz…” cümlesine karşın başka bir yetişkin kadının “otursunlar oturdukları yerde, ne işleri var dışarıda…”[3] cümleleri de verilebilecek örneklerden biridir. Bazı haber başlıklarında “yaşlılar her yerde!” gibi ötekileştirici-vurgulu cümleler yer alırken,[4] bazı gazete manşetlerinde ise onları artık anlamaya çağıran “dilimizi değiştirelim” başlıkları yer alabilmiştir.[5] Yine toplu taşıma yasağına rağmen işe gitmek için binmek zorunda olduğu taşıttan indirilmeye çalışılan yaşlı bir kadının görüntülerini gördüğümüz örnekte[6], yaşlı kadının “çalışmazsam açım, yardım etmiyorlar, çalışıyorum ki bindim…” cümlelerine karşın yine medya sayesinde de alınan tepkilerle kadına ulaşılarak yardım sağlanmıştır. Benzer şekilde sokağa çıkma serbestliği olan saatlerinde ayakkabı boyacılığı yapmak için dıçıkmak zorunda olan, ekonomik sıkıntılar yaşayan yaşlı bireyler de bulunmaktadır. Ayrıca pandemi sürecini kentte yaşayan bireyler için bu süreç çok daha can sıkıcı olmuştur. Apartmanlarda yaşayan, bahçesi ve yürüyüş alanları olmayan yaşlılar bu anlamda salgın süresince daha dezavantajlı durumda kalmışlardır. Bununla beraber sokağa çıkması söz konusu olmayan, sokakta yaşamak zorunda olan yaşlıların varlığının yanında, bir örnek olarak İstanbul/Kadıköy’de 65 yaşındaki bir bireyin donarak hayatını kaybettiğini de bilmekteyiz.[7] 

Medyaya yansıyan, aslında toplumumuzun dilini yansıtan bu ötekileştirmenin hedefi konumundaki yaşlılar, Koronavirüs sürecinde tüm olumsuzlukları ve yoksunlukları daha derinden yaşamıştır. Öte yandan evlerimizde karantinada olduğumuz bu süreçte artan ev içi şiddetin bir kısmını yaşlı istismarı, ihmali veya şiddeti oluşturmaktadır. “Yaşlı istismarı yaşlının sağlık ve iyilik halini tehdit eden, ona zarar veren her türlü davranışı kapsamaktadır. Yaşlının ihtiyaçlarının karşılanmaması ise yaşlı ihmalidir. […]Bazen de yaşlı kişi kendi kendini ihmal eder; yeterince beslenmez ve bireysel hijyeni önemsemez” (Müftüler, 2018, s.196). Ev içi sorunların doğurduğu istismarın ve ihmalin yanında yaşlının kendi hijyenini önemsememe ve kendini ihmal edebilme durumu da salgın sürecinde ötekileştirilen yaşlılarda daha fazla görülebilmektedir. Çünkü zaten dışlanan yaşlı bireyler bu süreçte yaşamdan geri çekilmeye başlamış, kaygı ve depresyon gibi psikolojik sorunlarla daha çok yüzleşmek zorunda kalmışlardır. Dolayısıyla onlar için önemli olan, bu ruh haliyle kendi hijyenleri değil, yaşamlarının son dönemlerini doyumuyla yaşamak ve bunu sağlamak için arzu ettikleri aktivitelerini yerine getirmektir. İstismara ve ihmale ev içinde, ailesince maruz kalan bireyler dışında bakımevlerinde, huzurevlerinde de ihmal yaşatıldığı görülmüştür ve bazı ülkelerde bakımevlerinde özellikle ölmeye-bırakılan yaşlıların olduğu da bilinmektedir.[8]

Yukarıda da belirttiğimiz gibi aslında yıllardır süren bu olumsuzluklar, yaşçı ayrımlar ve yaşlılığın azalan toplumsal değerine rağmen Koronavirüs, yaşlılar hakkında daha fazla konuşabilmemizi sağlamıştır. Bu bugün hızla yaşlanan Türkiye ve geliştirilmesi hızlanacak olan politikaları, yaptırımları için önemli bir noktadır. Bunu sağlayan şeyin kendisi de ne yazık ki yine yaşlı ayrımcılığı ve istismarın kendisinin daha fazla yaşanması ile görünür olmasıdır. Dünyada her 6 yaşlıdan 1i istismara uğramaktadır. 65+ gruptaki kadınların %22’si fiziksel şiddet veya cinsel tacize maruz kalmaktadır. Bunun dışında istismarın diğer türlerinden olan psikolojik, ekonomik istismara ve ihmale de uğrayarak salgın sürecinde psikolojik baskılarla yaşlı bireyler evlerine gönderilmeye zorlanmış, hem psikolojik şiddet uygulanmış hem de uygulanan sorunlu yasak kararlarıyla bir süre emekli maaşlarını çekmeye, yürüyüş yapmalarına bile zaman tanınmamıştır. Dışarıda bulundukları zamanlarda da bu bireyleri ikaz eden görevliler oldukça sert bir şekilde uyarmışlardır.[9] Bunların tümü bu süreçte onların hak istismarına uğramasına da neden olmuştur. Pandeminin başından beri yaşlılar için uygulanan kurallar ve yasaklar ne kadar acımasızca gözükse de onlar için yapılan yardımlar ve imkânlar da azımsanmayacak ölçüdedir. 

Tüm imkânlara ve yardımlara rağmen ropörtajlar yapılan yaşlı bireylerin çoğu; ekonomik sorunlarının derinleştiğini, yalnız olmanın zorluklarını, bu kararlardan kötü etkilendiklerini vurgulamışlardır. Bu bağlamda Türkiye’de salgın süresince sosyal hizmetlerin, politikaların devlet tarafından yapılması ve yaşlıların gözetilerek şekillendirilmesi beklenirken onların yaptırımları yetersiz kalmıştır. Bunun yerine genellikle sivil toplum kuruluşlarının, yerel yönetimlerin, kişilerin şahsi olarak daha fazla yardım ve destek sağladığı görülmüştür. Sözgelimi 65 yaş ve üzeri yaşlıların pandemi sonrasında da sosyal-psikolojik durumlarını koruyabilmek adına İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) akademisyenleri, Sürekli Eğitim Merkezi (EKOSEM) bünyesinde 1.7 milyonluk bir Avrupa Birliği (AB) projesi gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Belirtilene göre “[…]hazırlanan projeyle birlikte verilecek fiziksel aktivite, dijital öğrenme, sağlıklı beslenme ve dil eğitimiyle yaşlı bireyler, sosyal yaşamın içinde yeniden var olacaklar.”[10] Zira Sosyal Hizmet dediğimizin de yalnızca bir seferlik yardımdan ibaret olmaması gerektiğini, bireylerin yaşamlarını uzun vadede düşünmemiz gerektiğini de bilmekteyiz. 

Başka bir örnekte ise bir yerel yönetim olarak Sakarya Büyükşehir Belediyesi, bünyesindeki Sosyal Hizmet sunan Yaşlı Destek Merkezi vesilesiyle pandemi/karantina süresince belirli sayıda yaşlıya psikolojik destek sağlanmıştır.[11] Desteklemek amacıyla yaşlıların hak ihlallerini, ayrıştırılmalarını ve yalnızlaştırılmalarını gözeten Ortak Yaşamı Geliştirme Vakfı da Pandemi Sürecinde Hak İhlalleri: Ayrıştırılan ve Yalnızlaştırılan Yaşlılar[12] isimli projeyi hayata geçirmiştir. Vakıf, kamuoyuna ve alan-yazına katkı sağlayarak farkındalık yaratmayı ve sorunlara çözüm üretmeyi hedeflemiştir. Aynı zamanda, 65+ bireylerin ulaşım kısıtlamasını da mahkemeye taşımıştır. Vefa Sosyal Destek Grubu gibi kuruluşlar da yine yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşlarınca yardım sağlamayı hedefleyenlere örnek verilebilir.

Özetle “yaşlılara her türlü sağlık hizmetleri, destek ve sosyal koruma sağlanmalı ve yaşlılara karşı her türlü şiddet ve ayrımcılık ortadan kaldırılmalıdır. Yaşlı yoksulluğunun bitmesi ve yaşlıların güvenle yaşlanması sağlanmalıdır.”[13] Ve elbette bireyler “[…]yaş, cinsiyet ve inançtan bağımsız olarak ihtiyaçları çerçevesinde hizmet alabilmeli ve yetenekleri doğrultusunda katkıda bulunulabilmelidir.”[14] Bilhassa devam etmekte olan salgın süresince devletten beklenen; yalnızca 155, 112, 156 gibi arama hatlarını yaşlıların isteklerine açık tutmak ve aranınca gidip sormak değil, salgının başından sonuna kadar orantılı bilgi ve ilgi vererek bilhassa psikolojik olarak yanlarında olduklarını hissettirmeleridir. Konuştuğumuz, onlara bu süreçte neyi nasıl hissettiklerini sorduğumuz zaman “gençlere bir şey olmasın, yaşlılar zaten belli bir yaşa gelmiş, sizin aktaracak daha çok şeyiniz var.”, “evde hapis kaldık, yalnız yaşıyorum bir tas çorba verenim yoktu.”, “bize gerekli ilgi gösterilmedi.” gibi yanıtlar veren yaşlılar olmuştu. Bilhassa tüm yaşlılar için “eşitlik esasına dayalı, ayrımcılığın olmadığı, bütün yaş gruplarını kapsayan bir toplum yaratılmalı, insan temel hak ve özgürlüklerinin korunması geliştirilmelidir.”[15]

[1] Yaşa dayalı ayrımcılık, yaşını temel alarak kişiye yönelik ayrımcı tutum ve davranışlar sergileme olarak tanımlanabilir. Bu ayrımcı tutum ve davranışlar genç ve yaşlı bireylere yönelik olabilir. Gençlere yönelik olanı yaşından dolayı fikirlerini önemsememek, deneyimli olmamalarına yönelik yetersizlik vurgusunda bulunmak şeklinde görülebilir. Yaşlılara yönelik olanında ise üretimden geri çekilmekle birlikte yaşlı bireylerin toplum açısından sosyal ve ekonomik bir yük, bakım sorunu ve sosyal güvenliğin maliyeti vb. Konularla birlikte tartışılması söz konusu olmaktadır(Buz, 2015, s.269).

[2] https://www.haberler.com/sosyal-medyada-utandiran-video-bakan-soylu-13046127-haberi /,  (Erişim Tarihi: 30.01.21)

[3] https://www.youtube.com/watch?v=aw6plT1iuio, (Erişim Tarihi: 30.01.21)

[4] https://www.youtube.com/watch?v=zoZL7bp9b50, (Erişim Tarihi: 30.01.21)

[5] https://www.a24.com.tr/gazete-mansetleri/aydinlik-gazetesi_24-03-2020-tarihli-gazete-manseti-oku.html, (Erişim Tarihi: 30.01.21)

[6] https://www.youtube.com/watch?v=ZpAqj0EQS3M, (Erişim Tarihi: 30.01.21)

[7] https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kadikoyde-sami-babacan-isimli-evsiz-yurttas-olu-bulundu-1806891, (Erişim Tarihi: 01.02.21)

[8] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52019700, (Erişim Tarihi: 30.01.21)

[9] https://www.haberler.com/yasli-vatandasa-bagirip-uzerine-yuruyen-polis-13056582-haberi/, (Erişim Tarihi: 24.02.2021)

[10] https://www.haberturk.com/izmir-haberleri/83634886-yaslilari-sosyal-yasama-katacak-calismayaslilar-icin-17-milyonluk-proje, (Erişim Tarihi: 31.01.21)

[11] https://www.trthaber.com/haber/guncel/pandemi-suresince-912-yasliya-her-ay-psikolojik-destek-545091.html, (Erişim Tarihi: 31.01.21)

[12] https://www.ortakyasamvakfi.org/ayristirilan-ve-yalnizlastirilan-yaslilar/, (Erişim Tarihi: 01.02.21)

[13] 2. Dünya Yaşlılar Asamblesi, 2002, Yaşlanma Uluslararası Eylem Planı, Madrid

[14] Uluslararası Yaşlı Asamblesi, 1982, Viyana

[15] Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ), 1999, “Uluslararası Yaşlılar Yılı”

KAYNAKÇA

Alaydın, N. N. (2019). Türkiye’de Lisansüstü Tezlerde Yaşlılık Çalışmaları: Bir içerik Analizi Çalışması. Yaşlı Sorunları Araştırma Dergisi, 60-72.

Buz, S. (2015). Yaşlı Bireylere Yönelik Yaş Ayrımcılığı. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi,

14(53), 268-278. DOI: 10.17755/esosder.89453

Arun, Ö. (2020). Kriz Dönemlerinde Yaşlanmak: Covid-19 Salgınında Türkiye’de Yaşlılar ve Yaş Ayrımcılığı. Senex: Yaşlılık Çalışmaları Dergisi, 1-2.

Kaya, M. (2020). Koronavirüs Salgınında Yaşlılar Nasıl Hedef Haline Geldi? SETA(271), 1-4. www.setav.org adresinden alındı

Müftüler, H. G. (2018). Modern Toplumda Yaş ve Yaşlı Ayrımcılığı. Türkiye Sosyal Hizmet Araştırmaları Dergisi, 181-214.

Çunkuş, N. & Taşdemir Yiğitoğlu, G. & Akbaş, E. (2019). Yaşlılık ve Toplumsal Dışlanma. Geriatrik Bilimler Dergisi, 2(2), 58-67.

Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol