Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Anlama Yabancılaşma: Absürt

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, anlam veremediği olaylar karşısında savunmasız ve zayıf kalan insan, kendini bir umutsuzluk süreci içerisinde bulmuştur. Bu bahsedilen umutsuzluk dönemi ise, boş yere gösterilen çabaların ve sonuçsuz bekleyişlerin doğal bir ürünü sayılır. Kitlesel kırımlar, kentlerin yakılıp yıkılması ve insanların ölüm ile yüzleşmek zorunda kalması, dünya genelinde bir dehşet uyandırmıştır. Böylelikle, korku, güvensizlik ve çaresizlik gibi duygular, yerini, yoğun bir endişeye, bunalıma ve boşluk hissine bırakmıştır.

Bu savaş olgusunun ve getirdiği ruhsal durumun yanı sıra, yirminci yüzyılda iyice belirmeye başlayan sanayi çağı da insanlar ve düşünürler üzerinde etkili olmuştur. Bu döneme kadar köye, kasabaya veyahut küçük kentlere dağılmış olan topluluklar, dinsel inançların, gelenek ve alışkanlıkların sınırladığı bir çevrede yaşıyorlardı. Ancak yaklaşan yeni bir çağ ile birlikte insanlar, endüstri merkezlerine toplanıyor, korkunç bir gücün etkisi içinde yeni bir yaşam düzeni kurmak ve ona ayak uydurmak zorunda kalıyorlardı. Yüzyıllardır geçerliliğini koruyan değer yargıları kırılıyor, inançlar içeriğini yitiriyor ve bireyler kendilerini materyalist bir dünyada buluyorlardı. İnsanlar arasında bir yabancılaşma başlamış ve anlaşma araçları gittikçe yapaylaşmıştı. Dolayısıyla, ortaya yeni bir insan türü çıkmaktaydı: Eski inançlarından kopan, yapay bir ortamın içerisinde yalnız kalan ve derin bir umutsuzluğun içerisinde anlamı sorgulamaya başlayan bir insan modeli.

Böylesi bir duygu durumu ve düşünce biçimi ile yüzleşen düşünürler ve yazarlar, herhangi bir yaratılma amacının olmadığını, insanoğlunun evrende bir anlam bulmasına yönelik uğraşlarının boş bir çaba olduğunu ve eninde sonunda bu anlam uğraşının başarısız olacağını iddia etmişlerdir. İnsanın anlamlandırma, isimlendirme ve bir kalıba sokmaya çalışma merakı ile evrenin anlamsızlığı ve garipliği arasında bir çelişki keşfedilmiştir. Bununla birlikte, doğanın tuhaflığını kavrayan insanın, uyumsuzluğunu fark edip, yabancılaşacağını belirtmişlerdir. Sorgulanan bu uyum kavramı ve uyumsuzluk tanımı ise iki tane olgunun kıyaslanması ile ortaya çıkmıştır: Dünya ve içerisinde bir yer edinmeye çalışan insan. Zira evren ve içerisinde yer alan kavramlar birbiri ile bir uyum içerisindedirler ve bir sistem bütünlüğüne sahiptirler.

İnsan dışındaki tüm varlıklar varoluşu, anlamı ve zamanı sorgulamadıkları gibi, ölüm kavramının da bilincinde değillerdir. Dolayısıyla, bu tarz sorgulamalara bir cevap veremeyecek olan evren ile bir uyum içerisindedirler. Fakat insanoğlu, varoluşun nedenini ve anlamını sorgular ve ölümlülüğün farkındalığı ile yaşamını sürdürmeye çalışır. O halde insan, dünya ile bir uzlaşmazlık içerisinde, uyumsuz ve yabancıdır. Bu farkındalığın ve yabancılaşmanın sonucunda ise, uyumsuzluk felsefesi ya da diğer bir deyişle Absürdizm akımı ortaya çıkmıştır.

Absürdizm akımının temelleri, 19. Yüzyılda, Danimarkalı filozof Søren Kierkegaard tarafından atılmıştır. Varoluşçu felsefelerde görülen korku ya da bunaltı gibi kavramların çoğunluğuna öncül olan Kierkegaard, bunların yanına saçma ve anlamsız terimlerini de eklemiştir. Cezayirli yazar ve filozof Albert Camus’nün Sisifos Söyleni adındaki deneme kitabının yayınlanmasıyla, Absürdizm akımının sınırları tam anlamıyla belirlenmiştir. Camus, bu eserinde, insan yaşamının ve mücadelesinin faydasızlığından, anlamsızlığından ve beyhudeliğinden bahsedip, saçma ve absürt terimlerini, insan varlığını tasvir etmede kullanır. Yaratmış olduğu absürt kahraman Sisifos üzerinden, bir arayış ve uğraşın absürtlüğünü tanımlamıştır.

Bahsedilen deneme kitabı, adını, Yunan mitolojisinde, sonsuza kadar büyük bir kayayı bir tepenin en yüksek noktasına yuvarlamaya mahkûm edilmiş kral Sisyphos’tan alır. Aiolos’un oğlu, Korint kralı Sisyphos, nehir tanrısına, kızı Aigina’nın Zeus tarafından kaçırılmış olduğunu söyleyerek, Zeus’u ele verir. Bunun cezası ise, bir kayayı, dik bir tepenin doruğuna yuvarlamaktır. Sisyphos tam tepenin zirvesine ulaştığında, kaya aşağı yuvarlanır ve karakterimiz, eylemine yeniden başlamak zorunda kalır. Böylesi bir görüntü ise, boşa çabalamanın ve anlamsız bir uğraşın ya da devinimin canlı bir örneğidir. Albert Camus’ye göre, bu kısır döngüyü trajik ve absürt yapan da kahramanın, her deneyişinde tekrar düşeceğini bile bile taşı çıkarmaya gayret etmesidir. Bu noktada, saçma ya da anlamsız kavramlarını içeren absürt sözcüğü, eylemin kendisini tasvir etmekte kullanılır. Anlamsal ögeleri birbiriyle bağdaşmayan ya da mantık açısından, mantık kurallarına aykırı olanı dile getirir. Diğer taraftan ise, günümüzde, anlamsız veya bitmek tükenmek bilmeyen işler Sisyphean olarak tanımlanır.

Absürdizm’e göre, insanlar, tarih boyunca varoluşları konusunda bir anlam bulmaya çalışmışlardır. Fakat evrenin içerisinde buna uygun bir cevap bulunmadığından, bu arayış kaçınılmaz ve faydasız olmuştur. Böylesine bir durum ise, insanları, hayatın anlamsız olduğunu kabullenmeye ya da bir tanrıya inanıp, dine bağlanmayı seçmeye itecektir. Yunan mitinde yer alan ana karakterimiz Sisyphos da buna benzer şekilde, yaptığı eylemin absürtlüğünü kabullenmektense, tanrıların ona verdiği cezaya katlanmış ve verilen görevi sürdürmeyi tercih etmiştir. Böylece, yaptığı eylemin anlamsızlığını görmezden gelip, tanrının amaç ve eyleminin anlamlılığına odaklanmıştır.

Bununla bağlantılı olarak, ünlü filozof Kierkegaard, tanrının amacının, insanlar tarafından anlaşılamayacağını, tanrısal anlamın da diğer öğeler gibi anlamsız ve insan doğası ile uyumsuz olduğunu belirtmiş, bu düşüncesini ise, Korku ve Titreme adlı eserinde okuyucularına aktarmayı denemiştir. Eserin merkezi teması, İbrahim’in seyahati ve onun başlıca öyküsü üzerine kurulmuştur. Ancak söz konusu öykü, okuyucunun dikkatini bazı temel sorulara çekmek ve bir anlam tartışması yaratmak için kullanılmıştır. Kierkegaard, bir tartışma ve bir sorgulama uyandırma amacıyla, okuyucudan anlatılan ıstırabın doğasına odaklanmasını istemektedir.

Hikâyedeki ana karakterimiz İbrahim, oğlu İshak’ı, tanrının isteği üzerine, nedenini bilmeden ve sorgulamadan, Moria dağında kurban etmeye götürür. Ancak bu eylemini, yine tanrının isteği üzerine, gerçekleştiremez. Tanrının amacı ve anlamı kendi içerisinde bir çelişki ya da uyumsuzluk yaratırken, aynı zamanda da İbrahim’in amacı ve istenci ile uyuşmaz ve böylelikle ana bir paradoks yaratır. Kierkegaard, tanrıya inanmayı, tanrısal anlamı ve tanrının kendisini de absürt bir olgu haline getirir. İnancın irrasyonelliği üzerine dururken, aynı zamanda da irrasyonelin rasyonelden üstünlüğünü ortaya koymuş olur. Bu şekilde tanrıya inanıp, dine bağlanmayı seçmek de absürt gerçekliği doğurmuş olacaktır.

Bu yüzden, Albert Camus’nün Sisifos karakterinin tersine, absürt yazarlar ve düşünürler evrenin amacının ve anlamının olmadığını kabullenmiş ve daha çok böyle bir durumda ölmenin veya intihar etmenin gerekli olup olmaması üzerine tartışmışlardır. Birçoğuna göre ölüm ve intihar, absürt olanı ortadan kaldırmaktansa, absürt ile olan bağlantıyı koparmaktadır. İntihar eylemi başta, rasyonel bir tepki gibi gözükse de özünde, hayatın anlamsız ve absürt oluşuna karşı bir yenilgiye uğramaktır. Bu yüzden Albert Camus, Sisifos Söyleni’nde intiharın faydalı bir çözüm olmadığını belirtip, absürt ile savaşmanın yolunun, aradaki bağı sürdürmekten geçtiğini ifade eder.

Zira Absürdizm felsefesinde, her şeyin temelinde ölümün farkındalığı bulunur ve bu, hayatın kendisini ve insanın varoluşunu anlamsız ve absürt kılar. Bu olgu, hayatın ve durumların düalizmini ortaya koymaktadır: Mutluluk ve keder, karanlık ve aydınlık, yaşam ve ölüm. İnsanın ölümlü olduğu gerçeği ise, hayatın oluşturduğu ve içerdiği bu ikileme dayanır. Bahsettiğimiz düalizm bir çelişki halini barındırır ve birey bir yandan yaşayarak hayatına değer vermekteyken, öte yandan eninde sonunda yok olacağı gerçeğini bilir. Tam da böylesi bir çelişkiyi yaşamak, varoluşun anlamını absürt kılar. Camus böyle bir gerçekliği reddetmese de insanların, hayatın onlara dayattığı her türlü durum karşısında, mücadele etmeleri gerektiğine inanır. Zira kendini öldürmek bir kabullenişi ya da bir itirafı temsil etse de hayatın faydasızlığını ve absürtlüğünü değiştirmez. Kendi istenci doğrultusunda hayatına son veren bir insan, evrenin absürtlüğünü, varoluşsal boşluğunu, uğraş ve eylemlerin faydasızlığını kabul etmiş olur. Fakat bu kabulleniş absürt olanı ortadan kaldırmaz.

Absürt düşünürler, bu kısır döngünün veya paradoksun, sonucunun ölüm ya da felaket olacağı bilinse dahi, başkaldırı ile çözüleceğine inanmışlardır. Çünkü Absürdizm akımının temel sonuçlarından biri de başkaldırıdır. Kavram, varlığının anlamını sorgulamakta olan insanların, alışılageldik düşünceleri bir kenara bırakıp, bu kısır döngüyü kırmalarını ifade eder. Hayatın anlamsızlığını ve ölümlü oluşunu kabullenen birey, bir başkaldırıyı deneyimleyip, toplumun kendisine yüklediği mekanik düşüncelerden ve döngülerden sıyrılacaktır. Kendi hayatını ve varoluşunu özgür kılmak, anlamsızlığı ve absürt olanı kabullenmekten geçmektedir. Ancak yüz yıllardır bir anlam arayışı içerisinde olan insanoğlu için bunu kabul etmek ve buna boyun eğmek oldukça zordur. Lakin bu kabulleniş, onu yeni bir bilinç düzeyine sokacak ve onu hayatına ve varoluşuna dair daha ilgili kılacaktır. Zira Albert Camus’nün de dediği gibi, hayat bir şey değildir ve içerisinde bir anlam yoktur. Ancak yaşamak her zaman itina ve ilgi gerektirecektir.

Nitelikli, bilgi içeriği yüksek, akademik ya da yorum içeren kapsamlı yazılar… Bu başlık altında kıymetli yazarların ve akademisyenlerin özel, kısa ya da uzun, alana özgü metinlerini bir arada bulabileceksiniz. Fihrist olarak idealist bir bakış açısıyla nitelikli metinler ortaya koyma arzusundayız. Dolayısıyla, bu başlık, sizler için geniş bir arşiv oluşturma niyetinin ürünü. Yararlanmanız dileğiyle…

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol