Harabat Antolojisi

Harabat, Ziya Paşa’nın 1874-1875 yılları arasında yayımladığı, 3 ciltten oluşan bir divan edebiyatı antolojisidir. Bu antoloji; Türk, Arap, İran ve Çağatay sahasında yapılmış bir çalışmanın ürünüdür. Yayımlandığı tarihte çok konuşulmuş hatta Türk edebiyatının en büyük tartışmalarından birine sebep olmuştur.

Türk şiirinde, Tanzimat dönemiyle beraber büyük bir dönüşüm başlamıştır. Harabat Antolojisi bu dönemde çıkmış en kapsamlı antolojik çalışmadır. Nazım şekillerine göre düzenlenen ciltlerde yer alan şairler mahlaslarına göre alfabetik olarak sıralanmıştır. Birinci cilt kasidelerden, ikinci cilt kaside ve mesnevi haricindeki nazım şekillerinden, üçüncü cilt ise mesnevilerden yapılmış seçmelerden oluşmaktadır. Eserin başında Ziya Paşa’nın edebiyatla ilgili görüşlerini paylaştığı bir mukaddime (önsöz) bulunmaktadır.

Şiir ve İnşa’dan Harabat’a

Ziya Paşa, döneminin önemli kalemlerinden Namık Kemal ile yakındı. Bu ikili birlikte Paris’e kaçmış, ardından Londra’ya geçerek Hürriyet gazetesini çıkarmıştır. O dönem benzer düşünceleri paylaşmakta, eskiye mesafeli olup yeniyi savunmaktadırlar. Ziya Paşa, Hürriyet gazetesinde Şiir ve İnşa adlı makalesini yayımlamıştı. Bu makale çok ses getirmişti. Makalede edebiyat ve dille alakalı görüşlerini aktaran Ziya Paşa, bunu yaparken eleştirel üslubunu hissettirmiştir. Divan şiirini, Arap özentiliği olarak tanımlamış ve yerlilikten uzak olduğunu ifade etmiştir. Türk şiirinin Arap ve Fars güdümünden kurtulması, halk şiirini benimsemesi gerektiğini belirtmiştir.

Ziya Paşa o yıllarda Yeni Osmanlılar grubunun başını çekmekteydi. Dünyaya farklı bir pencereden bakan, modern fikirleri olan, kaderci anlayıştan uzak bir kişiydi. Fakat 1871 yılında yurda geri döndüğünde o düşünceleri terk etmişti. Tanzimat dönemi sanatçıları, İslam medeniyetini reddetmeden Batı medeniyetini yüceltmekteydi. Ziya Paşa ise geçirdiği dönüşümün ardından sadece İslam medeniyetini yüceltmeye başlamıştı.

Şiir ve İnşa makalesinin üzerinden geçen 6 yıl, Ziya Paşa’yı farklı düşüncelere itmiştir. 1874 yılında Harabat Antolojisi’ni yazan Ziya Paşa burada Şiir ve İnşa makalesinde savunduğu tüm görüşleri reddetmiş, Divan edebiyatına övgüde bulunmuştur. Ziya Paşa’nın bu hareketi Namık Kemal’i çok kızdırmıştır. Türk edebiyatında yenileşme döneminin adımlarını atan bu iki isim, Harabat’ın yayımlanmasıyla ayrı yolların yolcusu olmuştur.

Ziya Paşa, Şiir ve İnşa makalesinde Türk şiirinin çağdaş bir seviyeye gelebilmesi için hece ölçüsünün kullanılması ve dilde sadeleşmeye gidilmesi gerektiğini savunurken, Harabat Antolojisi’nde bu görüşünü reddetmiştir. Önceden Arapça ve Farsça kelimeleri şiirden dışlayan Ziya Paşa sonra farklı dillerin bir araya gelerek zengin bir Osmanlı dili oluşturduğunu öne sürmüştür.

 

Namık Kemal’in Eleştirileri

Ziya Paşa eski anlayışı savunmaya başladıktan sonra Namık Kemal’in akılcılık, iradecilik ve hür irade fikirlerine sırt çevirmiştir. Namık Kemal de Ziya Paşa’nın değişiminden ve Harabat Antolojisi’nden duyduğu memnuniyetsizliği Tahrib-i Harabat ve Takip adlı eserleriyle tenkit etmiştir.

Harabat Antolojisi’nde Namık Kemal’in en çok eleştirdiği bölüm mukaddime bölümüdür. Bu bölümde Ziya Paşa şiirle alakalı görüşlerinin yanında şiirin genel durumundan, şairliğin şartlarından ve Harabat’ın yazılış sebeplerinden de bahsetmiştir. Ziya Paşa’ya göre şairliğin 2 şartı vardır. Birincisi tabiat, yani şairliğin doğuştan gelen bir kabiliyet olduğu, ikincisi de nitelikli eğitimdir. Bu iki şartın birbirini desteklediğini ifade eden Ziya Paşa, yalnızca kabiliyetin yetmeyeceğini, iyi bir eğitimin de şart olduğunu söylemiştir. Bu eğitimin içinde eski şairleri okumanın da önemini vurgulamıştır.

Şairin zihninin rahat olmasını ve herhangi bir geçim kaygısıyla dolu olmamasını savunan Ziya Paşa bu noktada Namık Kemal’in eleştirileriyle karşılaşır. Ziya Paşa’nın bu görüşü tam anlamıyla eski edebiyatı yansıtmaktadır. Oysa Namık Kemal’e göre yeni dönemde şair çalışmalı, geçimini kendi sağlamalıdır. Aksi halde şairin geçim sıkıntısının olmaması ancak eski dönemdeki kasidecilik anlayışıyla mümkün olabilmektedir. Yalnızca bu görüş ayrılığı bile iki şairin girdiği eski-yeni çatışmasını gözler önüne sermektedir.

Namık Kemal’in de bir divan antolojisi yapmaya niyetlenmiştir. Bu, Ziya Paşa’nın seçtiği metinleri beğenmemesinden anlaşılmaktadır. Eleştirilerini yaptığı eserlerde beğenmediği metinlerin altını çizdiği gibi karşı önerilerini de sıralamıştır. Esasında bakıldığında Namık Kemal, Ziya Paşa’ya büyük bir saygı duymaktadır. Öyle ki Tahrib-i Harabat’a başlarken ona karşı övgülerde bulunur. Terkib-i Bend ile şiiri ihya ettiğini söyler ve Hürriyet’teki makaleleriyle, Zafername’siyle edebiyattaki hünerini ispatladığını ekler. Fakat sonra eleştirilerine başlar:

“Maksad edebe olunca hizmet / Lâzım mı idi bize Harâbât /Elvermedi mi Nedîm ü Nef’î / Şi’rin bize var mı hiç nef’i (faydası) / En parlağı en büyük yalandır/Doğrusunu bul beni inandır.

Lazım mı idi bize Harabat diyerek sitem eden Namık Kemal, fayda veren bir edebiyat modelinin altını çizerek eleştirilerini sürdürür.

Harabat Antolojisi, Türk edebiyatında eşine az rastlanır bir kavgayı beraberinde getirmiştir. İki arkadaşın edebiyata farklı yerden bakması bu kavganın fitilini ateşlemiştir. Tüm bu tartışmaların dışında Harabat, Türk edebiyatının en önemli antolojilerinden biri olup içerisinde yer alan mukaddimesiyle de ilk edebiyat tarihçesini ortaya koyması bakımından kıymetlidir. Ona karşı yazılan Tahrib-i Harabat ve Takip ise Türk edebiyatında eleştiri türünün önemli örneklerindendir.

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol