Ay Prensesi / Ay Adamları / Kızıl Şahin
3 Kitaptan Oluşan Ay Dizisi Tek Ciltte!

Ay Dizisi'ne Dair


Ay Prensesi başlangıçta reddedilmiş olsa da daha sonraları övgüleri toplamış, bilhassa eleştirmen Richard A. Lupoff tarafından ERB’nin en iyi bilimsel-roman teklisi olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca P. Schuyler Miller, Ay Prensesi için “Burroughs’un en iyi kitabı” ve “Gelmiş geçmiş en iyi bilimkurgu kitabı” sözlerini etmiştir.

Siyasi göndermeleriyle ünlü olan Ay Prensesi üçlemesi gelecekte kurgulanmış ve Amerika’da geçen bir hikâyeyi içeriyor olsa da eserin ve karakterlerinin ilham kaynağı büyük ölçüde Marksist Sovyet rejimiydi. Öyle ki yazar okurlarına komünistlere benzeyen, kötü niyetli Kalkar halkını tanıtmıştı. 

Burroughs bu eserini kaleme alırken tarzından uzaklaşmış, H.G. Wells gibi isimlere yaklaşmıştı. Geriye dönük alternatif tarihi kurgu olarak nitelendirilebilecek olan Ay Prensesi bu yönüyle de ERB kitaplığı içerisinde biricikliğini korumaktadır. Nitekim geçmişe dokunduğu gibi geleceği de şekillendirmiştir yazar. Burroughs’un kaleminde savaş 1918’de sona ermemiş, yalnızca hafiflemiş ve hemen ardından Rus Ekim Devrimi gerçekleşmiştir. Kısacası Burroughs’un kurgusunda birinci ve ikinci savaş yoktur, 1914’te başlayıp 1967’de sona eren tek bir “Büyük Savaş” vardır.  Bu savaş Anglo-Sakson güçleri, İngiltere ve ABD’nin mutlak galibiyetiyle sona ermiştir. İngiliz-Amerikan üstünlüğü ile Uluslararası Barış Komitesi sükûneti sağlamaktadır dünyada. Bu galibiyetin hemen ardından insanlar Ay’a ilk insanlı uzay aracını gönderirler. Böylece macera başlar. Dünya huzur içinde iken birden kaos hakim olacaktır dört bir yana.

Ay Prensesi, pes etmeyi reddeden bir yazarın eseridir. Birinci Dünya Savaşı’na son veren Versay Antlaşması’ndan (8 Haziran 1919) üç ay önce Edgar Rice Burroughs, Under the Red Flag başlıklı bir hikâye üzerinde çalışmaya başladı. O zamanlar dünya hâlâ savaştayken o çoktan “Birinci Dünya Savaşı” ile ilgili “The Mad King”, “The Land that Time Forgot” ve “Beyond Thirty” romanlarını yazmıştı. Ancak ülkeler arasındaki uzun süren çatışma sırasında ERB’nin ilgisini savaştan daha fazla cezbeden bir şey olmuştu. 1917 yılının Şubat ayında savaş mağlubu Rusya’da kargaşa baş göstermişti. 1917 nisanında Lenin’in Rusya’ya dönüşüyle Rus Devrimi’ne ve Bolşeviklerin egemenliğine varan pek çok olay vuku bulmuştu. Ekim ayı gelip çattığında ise devlet Bolşeviklerce ele geçirilmişti. 

Bu olaylar ve Rusların halk yararına bireysel özgürlüklerinden olması (komünizm) Tarzan ve Barsoom hikâyelerinin yazarını derinden etkiledi. Endişesini yayınlanmamış Under the Red Flag adlı eserinde dile getirdi. Hikâye, daha önce Burroughs’un eserleri üzerinde çalışan editörlerce anlaşılmadı. “Savaş bitti bitecek,” dediler. “Okurlar savaştan bıktı, bize Tarzan ver!” Burroughs bu isteğe boyun eğdi, Tarzan the Untamed ve Tarzan the Terrible’ı tamamladı. Gelgelelim yazar, anlatılması gerektiğine inandığı ancak kendisine piyasada yer bulamayacak bir hikâyeyle kalakalmıştı. 

Yazar olarak kazancı günden güne artarken ERB, idareli yaşamayı sürdürdü. Yazdığı her şey işin bir parçasıydı ve iş karşılık beklerdi. Zehir gibi çalışan beyni, problem üzerinde çalıştı.

Birinci Dünya Savaşı sona erdikten yaklaşık üç yıl sonra Burroughs, Under the Red Flag üzerine (Bu hikâye komünizmle yönetilen bir devletin gelecekteki problemlerinin bir varsayımıydı.) tekrar düşündü. Okurlarıyla paylaşmak ve üzerinden kazanç elde etmek istediği hikâyesine bir giriş yazdı. Ay Prensesi’ni, macera ile bilimsel spekülasyonu halihazırda var olan Barsoom öykülerine bağlayan fantastik eseri yazmaya Haziran 1922’de başladı. Uzay uçuşu! Ay! Acayip toplumlar! Daha da acayipleri! Dergi editörleri bayılmıştı buna. Ay Prensesi bir seri olarak 1923’te yayınlandı. Burroughs daha sonra Under the Red Flag’ı Ay Prensesi’nin devamı niteliğindeki kitap olarak revize etti ve merhaba! Önceki çalışması böylelikle kurtarılmıştı!

Burada Burroughs’un emeğine yazık etmediğini görüyoruz: Bir şekilde satmayı beceremediysen revize et ve bir başkasının içinde sat. Daha sonra anlaşıldı ki Edgar Rice Burroughs, Under the Red Flag’ı yayınlamayı reddeden editörlerin onu geri çevirmesinden faydalanmıştı. Güçlü Alman karşıtlığı sezilen kitabı Tarzan the Untamed, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’da satışa çıktığında ERB’nin Alman ajansı, Burroughs ile birlikte itibarını yitirdi. Nihayetinde kitapları, kontratları ve telif hakkı yok oldu. Under the Red Flag hiç yayınlanmadığından 1920’lerin Rus pazarı da aynı tepkiyi verir miydi bilmiyoruz. Ancak Ay İnsanları’ndaki komünizm iğnelemelerine rağmen kitap basıldı ve uluslararası pazarda benzer sorunlarla karşılaşmadı. 

Under the Red Flag’ı kurtaran Burroughs nihayetinde diziye, fazlasıyla vatansever bir eser olan Kızıl Şahin (1925) ile noktayı koydu. Kızıl Şahin’i kaleme almasından birkaç yıl önce dünyada önemli olaylar gerçekleşmişti: 

Washington Konferansı savaş gemisi yapımını sınırlandırdı.

ABD Ordu uçağı ilk defa Dünya’yı turladı.

Mussolini, İtalya’da diktatör oldu.

Faşizm ortaya çıktı.

Birahane Darbesi yaşandı.

Osmanlı Devleti yıkıldı.

Almanya enflasyonu yükseldi.

Teapot Dome skandalı yaşandı.

Pancho Villa öldürüldü.

Tokyo depremi oldu.

Lenin öldü.

Stalin, Komünist Partisi’nin başına geçti.

ABD göç idaresi Japonları kısıtladı.

Dünyada ilginç olaylar ardı ardına yaşanıyordu! Yine o sıralarda International Workers of the World ve sendikalar oluşturuldu, yasak kanunu koyuldu. Burroughs bu hareketlenmelerden ya da kanunlardan hoşnut değildi. 

Yüksek olasılıkla ERB, Josef Stalin’in On the Road to October’ının önsözünü ya okumuş ya da birinden duymuş; yazılanlardan yola çıkarak yazılmayan gerçekleri çıkarmıştı. Burroughs’un On the Road to October’ı okuyup okumadığı tarışmaya açıktır. Ancak Burroughs bireysel özgürlüğü ve bireysel özgürlüğe saygılı olan bir devlet altında özgür olma fikrini yani demokrasiyi daima benimsemiş ve açıktan açığa desteklemiştir. 

Burroughs’un hikâyeleri, insan toplumu ve hükümet türleri hakkında şahsi görüşlerle doludur. Hayali “damphool litrachoor”unu şahsi inançlarını ifade etmek için zorba vaiz olarak özgürce kullanmıştır. Biz okuyucular, yazarın kaleminden çıkan hemen hemen her hikâyede “medeni hükümet” hakkındaki inançlarını yansıtan ifadeler bulabiliyoruz. Ancak başka hiçbir hikâyesinde Burroughs’u bu konuya bu kadar odaklanmış ya da kararlı olarak bulamıyoruz! 

Bununla birlikte, komünizmi kınamaya kararlı olan Ay Prensesi, özellikle Ay İnsanları bölümünde örgütlendirilmiş din kavramını aktif olarak destekleyen birkaç hikâyeden biridir. Hıristiyanlık ve Museviliğin ilkeleri, evliliğin kutsallığı ve Tanrı’ya olan inanç ile gösterilmiştir. Biz ERB’nin dinin bu yönlerine inandığını biliyor muyuz? Hayır. Peki bu, komünizmin “tanrısızlığını” ortaya çıkarmak ve aşağılamak için kasıtlı bir girişim miydi? Evet! Burroughs daha önce örgütlendirilmiş dini çürütmek için Barsoom’u (Mars Tanrıları) kullanmıştı. Ancak ilk eserlerinde ERB’nin karakterleri ne sıklıkla bir Tanrı’ya, yüce bir varlığa ya da insanüstü bir güce atıfta bulunmuştu? 

Burroughs okurları için yazardı ki bu yüzden hikâyeleri ilk gün olduğu gibi bugün hâlâ popülerdir. Bazıları için din vardır, bazıları agnostiktir, bazıları ateist, bazılarınınsa hiçbir fikri yoktur. İşte bu nedenle Burroughs, Ay Prensesi’ni o zamanlar (1920’lerde) çoğunluğunu Yahudi ve Hıristiyanların oluşturduğu okurları için yazmıştı. 

Hayranlarının bile diğer eserlerine kıyasla oldukça bayat, açık sözlü ve süsten uzak olduğunu kabul etmesi gereken Ay Prensesi üçlemesinin daha büyük bir ruhu ve mesajı vardır: Hazırlıklı olun! Politikacılara karşı gözünüz açık olsun! Silahsızlanmayın! Komünistlerden kaçın! Otoriter yönetimden kaçının! Karını onurlandır ve sev! Diktatörlere karşı mücadele et! Aileni ve arkadaşlarını onurlandır! Ülkeni sev! Özgür ve bağımsız ol! İnançların uğrunda savaşmaya hazır ol! 

Burroughs siyasi eğilimlerini ve gelecek hakkındaki endişelerini ne Amerika’dan sakladı ne de dünyanın geri kalanından. Ya da başkalarının da dediği gibi Ay Prensesi’ni fazla didikliyorumdur. Nihayetinde bu salt ERB’nin reddedilmiş bir hikâyesini kurtarma çabası olabilir. 

Bazıları gerçek, bazılarıysa tahmin.

Şüphesiz hayranlık uyandırıcı. 

David Bruce Bozarth

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol