Baron Wenceslas Wratislaw, 1591 yılında, II. Rudolf’un İstanbul’a gönderdiği elçilik heyetinin bir üyesi olarak ülkemize geldi. İyi bir gözlemci olan genç Wratislaw, İstanbul’da geçirdiği ilk 2 yıl süresince yaşamından pek memnundu. (…) Ne var ki, bu tatlı ve renkli yaşamın bir de öteki yüzü vardı. Askerler, egemen sınıfın çıkarları uğruna savaş sürülüyor, hatta düşmana satılıyordu. Hiç söz hakkı olmayan halk, padişahın kıvancıyla yaşıyor, küffar ülkelerinin fethi düşleriyle avunuyordu. Bu dönemde beş kez sadrazamlığa getirilen Sinan Paşa ise, akıllara durgunluk verecek ölçüde büyük bir servetin sahibi olmuştu. İşte böyle bir adamın düşmanlığını üstlerine çeken elçilik heyeti üyeleri, tersane zindanına atıldılar. Wratislaw, üç yıllık zindan yaşamından sonra, bir süre de forsa olarak bir Türk kadırgasında kürek çekti.

1597 yılında Linz’de Latince olarak yayımlanan Baron Wenceslaw Wratislaw’ın anıları 16. yüzyılın sonunda Osmanlı İmparatorluğu’nda devlet düzeni, toplum yaşamı, Türk – Alman ilişkileri üstüne yazılmış çok ilginç tarihsel belgelerden biridir.