Ümitvar Olalım (Atakan Ilgazdağ – Yeni Bir Gün)

Bağının kuvvetli olduğu bir esere kıskançlıkla yaklaşırsın bazen, fazla bilinmesi seninle şarkı arasındaki samimiyete zarar verir, tutkulu bir sevgilinin daraltması gibi benim şarkım, sade ve sadece benim dersin. Bazen de bu benim ve ben buyum demeye getirir hiç olmaz yerde şarkıyı gündeme getirirsin. Bak dersin, bu benim yeni keşfim buyur dinle, veya, dinle ve ikimiz arasında ortak bir payda belirsin. Atakan Ilgazdağ da benim için birden ikinci seçeneğe düşmüş olacak ki dilimde nakaratı eşliğinde ona buna sözünü etme gereği hissettim. Sebebim de “ben buyum” derdiyle kendimi müzikle anlatmak olabilir, ki herkes kendini dillendirmek için çırpınır, ama ikinci seçeneğe bir ilave gerekir. Bazı eserlerin de kalitesine haksızlık edildiğini hissedersin ve garip bir hırçınlıkla partizanı olmaya meyledersin, propagandası için türlü çeşit çalışmaya girişirsin. Hadi girişemedin, bu düşüncenin zihinde dolaşmasıyla içten içe keyiflenirsin. Hayaller ve hayaller… doyumsuz arzunun tek sığınağıdır, bilirsin.

İşte şimdi oldu, ikinci şıkkı daha bir arzuyla sahiplenebilirim. Yirmi yıla yakın müzik uğraşıyla mükemmeliyetçilikten, titiz çalışmalarından ortaya daha bir albüm çıkarabilen bir adamı işaret edebilirim. Evet, diyebilirim, bu müziktir, destek verilmelidir, bu denli yoğun bir müziğe o denli dolu bir sözü işlemek marifettir. Sözü daha sık gündeme gelmelidir. Belki kendi istemediği içindir, şöhret denen şey her zaman istenecek bir şey değildir. Ama ürününün gereken ilgiyi görmesi bir sanatçının en arsız istencidir. Evet diyebilirim, “Yeni Bir Gün” gibi bir albüme on devasa şarkı sığdırıp sonra da tarihe gömülmek bir küfürdür. Bir ideolog olabilirim artık, manifesto belgemi kapılara çakıp pek gizli gece toplantıları düzenleyebilirim. Bu oyunu kuralına göre oynamalı, yıkmak istiyorsak bu düzeni, onların dilinden konuşmalı. Reklam mı verelim, nerede hani para, bir elde boya diğerinde fırça, oraya buraya Atakan’ın askerleriyiz yazalım. Yani derim ki, iktidara oynayalım.

Falan filan… Olmadı kendimizi bir müziğe bırakalım. Koca bir sinkaflı küfrü taht bilip iktidarı üstüne oturtalım.

Diyorum ki yani, çoğu zaman müziğe bırakalım kendimizi, ama nadir de olsa sözlere bakalım. Bu denli güçlüyse bir söz, şiirse bir söz, tek başına müziktir, ona sığınalım. Bazen diyorum ki, oymuş buymuş ne hacet bu kadar zora, zoraki vur kıra ona buna bir şeyleri ispat çabasına. Ne gerek sanki dil bu konuş konuş… Beğenmek ya da beğenilmekmiş, bir tomar pıhtı ya da ağrı başa. Sonra biraz ümitvar olalım, güneş ritmine uymalı bazen, ne varsa elde, yirmi dört saate yayalım. Olmadı, rüzgara bırakalım kendimizden bir nebze, götürür o bizi okyanuslar ötesine, sindire sindire işler o telaşı, dindirir başa kök salmış o ağrıyı, alır… Dönenceye, ya da ne bileyim, yıllık devinime, ve hatta bir ömürlük ritme kapılalım… Yol bulunur, gün açılır.

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol