Ölmek İstemiyorum Bu Denli Karanlık / Stevie Ray Vaughan – Chitlins Con Carne

Sizinle biraz Stevie Ray Vaughan Hakkında konuşmak istiyorum. Hani öyle ana fikri olan, hep bir noktaya bağlanan konuşmalardan da sıkıldım. Kendince aksın kelimeler, bir yol varsa onu bulsun diyorum. Bu sefer Stevie’ye bakıp çelişkilere takılmak istiyorum, o yüzden anlamı çatallı söylencelere birbiri ardına vuruyorum. Anlıyor musunuz, bilmiyorum. Belki de anlayın istemiyorum bu sefer. Anlamak istiyorum, diyor bazınız, gelin diyorum o zaman. O zaman gelin biraz veriler üzerine konuşalım. 56 doğumlu. 51 doğumlu bir abisi var, ki çocukluğunun esin kaynağı, Jimmy Vaughan. 90 yılında çıkarttıkları albüme dek öyle büyük birliktelikleri yok. Abisi Jimmy seviyor gitar çalmayı ve evden 16 yaşında kaçıyor. Stevie abisine imreniyor ve çeşitli çalgılar deniyor. Ama zamanla gitar bir tutkuya dönüşüyor.

Falan filan derken, ki bu hep böyledir, falan olur çocuklukta ve filan olur, işte öyle bir an olur. Abi gider ve çocuk evde ilgisiz kalır, gitarla olan münasebeti evde tepki toplar. 11 yaşındaki Stevie hamburgerci çocuk olur, çalışır. Dayaklar, anıları ömür boyu aklındadır ve viski şişesi elinde, uzaktan bakan bir baba hayali. Belki çok yakındadır belli mi olur, o kadar yakındadır ki, bir sert tokat vuracaktır. Stevie çıkar evden ve gitarıyla sağda solda gevezelikler yapar. Stevie kendinden sonraki nesilde sıkça görülen çocuk gitar virtüözlerinin ilki olarak isim yapar. Zaten sorsak onlara, her birinin ilhamı olduğu bir Stevie şarkısı var.

83 yılında David Bowie onu albümünde çalması için ikna etmişti. Bu şu demekti, artık ünlüydü. İsteğince albüm çalışmasında bulunabilecekti.Bunları neden anlatıyorum ben? Nedir yani… Biraz Stevie, biraz Ray ve birazı biraz aşan miktarda Vaughan neye yarar…

Vaughan, babasına içinde büyüttüğü çok güzel küfürleri var. Öyle sakin kafayla düşününce orijinalliği ortaya çıkar. Sanırım bu yüzden sakin bir kafadan çok korkar. Dayakmış. Ben onun’la başlayan cümlelerdeki finali daima erteler ve uzadıkça uzar. Dayakmış. Bak sinirim kaçışım, tüm agresifliğim ve ben ben olamayışım…

İlk içkisine, viskinin derin girdabına yedi yaşında dalar, derin bir nefes almış olmalı, ölümünden beş sene öncesine ancak bu okyanustan çıkar. Bağımlılığın zirvesinde günlük menüsü bir litreye yakın viski ve yanında 7 gram kokain olur, da, ne vardır bunda? Nedir bu yani, bir içki bir toz ve sanki bir bağımlılıkta ne bulunur da… Ne ki sarhoşun arzusu isteği… Kim neden kaçar neyi kovalar gecenin bir vakti? Gündüze varmışız, af edersiniz. Rahatsızlık vermek istemem, biraz kendimde değilim. Birazımla idare edersiniz. Diğer birazımla da değilim, gelirse yanıma def ederim korkmayın siz. Biraz benden alır yolunuza gidersiniz. Çekilmez olan ne, ben miyim, siz mi… Korkular?

Nokta atışı, kimdi o? Kimse o, benden bir aferin. Neyse, tutmayayım onu da, yoluna gitsin.

Muddy Waters, ki o zaman büyüktür, ki Muddy Waters hep büyüktür. Dilerim ki bir müzik adamı kariyeri boyunca Stevie bahtıyla değil de, Muddy Waters şansıyla yürür. Neyse, kendisi elektrikli gitarla piyasanın rotasını yeniden belirleyen bir abidir ve büyüktür. Stevie’yi bir konser zamanında görür ve der ki, bu evlat dünyanın en büyük gitaristi belki ama böyle giderse kırk yaşını göremeyecek. Evet yüce bilir kişi, Waters olmak böyle bir sorumluluk işi, bilir ve söyler. Stevie Ray Vaughan 36 yaşında ölüme gider.

Ah, efkar bastı yine, ben Ruhi Bey nasılım…

Derim ki, ne bu halim, sizin yüce şahsiyetinizin karşısında, pek bir iştahla içiciyim. Yazık ki ne yazık, kusuruma verin, devam edelim… Ben niye tüm bunları dedim? Ayrıca iyi bir dinleyiciyseniz, bir aksilik var bu işte, anlamış olabilirsiniz. Stevie tüm bağımlılıklarından 86 yılında, yani ölümünden beş yıl önce kurtulur. Ölümü bir helikopter kazasıdır. Kazada ölenler ise Eric Clapton gibi bir abimizin ekibidir. Bu demek ki, Stevie ünlenmiştir. Zaten mezar başı taifesi pek bereketlidir. Eyaletten abilerimiz de Texas’a bir anıt dikmiştir sonrasında. Öyle bir iltifat görmüştür hani… Kimi öldükten sonra bile hiçbir şeydir. Ah yani, tövbeler tövbesi, ben de ne diyorum…

SRV yazılı Stevie’nin özel Fender Stratocaster gitarı.

Sahi ne diyorum. Bak Ruhi Bey, kes içmeyi ben kime benziyorum? Sana mı, senin memur yazmanına mı, hani o sahibin olacak ılık su rakı balıkçın var ya, şarabı biraya kıran, bir aradalık yakalayan bu renkler arasında, evet o yazman… Kime Benziyorum Ruhi Bey?! Stevie’ye benzemek istemiyorum artık… Ölmek istemiyorum bu denli karanlık. Sağım solum şairane bir tonda artık ve korkuyorum. Geçen rüyamda bir Fender Stratocaster gitarı gövdesi, rengini hatırla, işte öyle açık kahverengi tonda bir evdeyim ve yıkılıyor, kaçıyorum, tahtalar üzerime yağıyor. Duruyorum ve şunları söylüyorum, birebir, kelimesi kelimesine. Ölmem mi lazım yani, illa ölecek miyim, bunu söyleyin, durup bir bakayım öte beriye. Söyleyin yeter, ölecek miyim? Şimdi mi? Çünkü bunca zaman kaçtım, artık yeter, ölüme yakın yerdeyim biliyorum ve benim olanı bana ver, öyle öleyim… Peki ne benim derseniz, ne istiyorum diye sorarsanız, sanırım bir koca hiç, öyleyse gebereyim.

kabul
hak verilmeyecek gibi değil
şöylece usul usul öleyim

ateş rengine kayan bir stratocaster gövdesi, evet…
imge çıkarmalık tema değil mi
anlasaydı bu gitar işinden
Edip Cansever iyi ekmek yerdi
değil mi

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol