Afrobeat Bir İddiadır (Femi Kuti – Truth Don Die)

Afrobeat ritminin keyif bahşettiği bir gerçek. Büyüleyen sahne şovlarının, kara kıtanın “büyücü” kadınlarının dansları eşliğinde kitlesini ateşlediği bir gerçek. İlk dönemine göre büyük değildi belki kitlesi. Ama şimdilerde her Afrika kökenli popçunun “Afrobeat” titriyle ünlenmeye çalışması, değerinin dünya çapında nasıl katlanarak arttığının göstergesi, bir başka gerçek…

Fela Kuti Afrika kıtasının batı şeridinde doğacaktır Afrobeat. Onun liderliğinde şekillendiği 70’li yıllarda siyasal dönüşümün, kitlelerin kendini ifade aracı olarak görmesinin etkisiyle Afrika genelinde itibar görecek bir kimlik inşa edecektir. Baba Fela Kuti, bir radikaldir her anlamda, bir devrimcidir. Annesinin Afrika topraklarında kendini gösterebilme şansı bulmuş ilk feminist aktivist olması, aristokrat bir geçmişi sebebiyle statüsünün imkanlarını kullanabilmesi, tabi ki en önemlisi de damarlarındaki deli kanı durduramaması… Sebep aramaya gerek yok, Fela Kuti ismi her anlamda yüksek bir beklentidir. Belki büyük kitlesi olmayacaktır, ama etkisi Avrupalı ve Amerikalı müzisyenleri, jazz ve funk gruplarını, hatta elektronik müziği temelinden etkileyecektir zamanla. Her müzisyen kılıklı, bu ritimde devasa bir çekicilik bulacaktır.

Femi Kuti ise babasının asiliğinden aldığıyla, 80’lerin sonunda babasının gölgesini savurup kendi grubunu kurar. Ama yine de bilir oğul Kuti, bu ritim, Afrobeat bir mucizedir, daha da yükselecektir. Funk türünün de bu müziğe aktaracağıyla birlikte güzelleşecektir. Conga denilen uzun ve büyükçe vurmalıyı duysun kulağınız, baterinin ritmine organik bir temel katıyor. Babası gibi Femi’nin kendisi de klavyeyle oynamasını seviyor, ritme renk ve genişlik katıyor. Afrika’nın yeşili ve çeşitliliği bir alan yaratıyor sanki; sonrasında highlife gruplarına benzeyen bu çoklu müzisyen ekibi trans anına yakın bir tekerleme yakalıyor.

Highlife grupları 20. yüzyılın başında Batı Afrika’nın aristokrat zenginliğinde büyük ekipler eşliğinde jazz tadına yakın bir yerel tad bulmuşlardı. Afrobeat bu geleneği bir tık daha yükseğe çekiyor, acımasızlaşıyor ve vahşi bir yüz maskesi eşliğinde kara büyüyü çağırıyor. Yine de unutmamalı, bu müzik politik doğdu Fela’nın elinde, Femi’ye de bu politik çağrıyı sürdürmek kalıyor. Nijerya’nın yolsuzluklarına, Afrika’nın genel sorunlarına; AIDS bilinçlenmesinden tutun, kadın haklarına kadar tüm dertlerin biber acısını diline sürüyor bu müzik ve öyle dövünüyor.

Fela Kuti, müziğini James Brown’dan ayırmak niyetiyle Afrobeat temposuna ulaştı denir. Baterist Tony Allen’ın desteğiyle birkaç yerel öğeyi, Nijerya’nın önemli gruplarından Yoruba vurmalı çalgı geleneğini katmerli bir anlatıyla müziğini geliştirdiği söylenir. Zaten bu vurmalı çalgı geleneği o kadar kuvvetlidir ki, çığır açacağı kesindir. Küba’ya 17. – 19. yüzyılları arasında köle ticaretiyle birlikte müzik gücü oraya da taşınmış, ama Yoruba’lılar bir dini çabayla veryansın ettikleri müzikleriyle sırlarını yine Nijerja ve çevresinde saklamıştır. Bir deli bozması aşırının, Fela Kuti’nin kara büyü seansları niyetiyle yaptığı sahne şovları sırasında günümüz müziğine aktarılmıştır.

Ne denir ki, şekil bulacağı varmış bu ruhun, yine aynı dinsel ayin niyetiyle çalacağı varmış bu vurmalıların. Ritmin bir ruh gibi bedeni boyundan kavraması nasıl olur, Fela’nın James Brown’a öğreteceği varmış. Femi’ye de, beklentiyi düşürmeden geçmişin efsanesini aratmadan devinimi sürdürmek kalmış.

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol