Yeniyetmelik Dehası / Bon Jovi – Runaway

Belki sonrasında toparlarız ama, bir reddiyeyle başlayalım. Bon Jovi’yi bir türlü sevemedim, ona alışamadım. Bu alışamama durumum yıllar boyu şarkılarını tekrarınca dinlemediğim anlamına gelmez. Bazı şarkıları dudağınıza ıslık yaparsınız ya, Bon Jovi müziğini uzun zaman ağzımda dolandırdım.

Yok yok, Bir daha düşünüyorum. Sanırım ısrarlı bir Bon Jovi hayranıyım.

Bu acabalar içinde, müziğiyle müzisyenini ayırmayı da Bon Jovi ile keşfedebildim. Müzik dinledikçe öznelleşir, zihinde kendince bir ifade bulur. Ben de müziğindeki cevhere yöneldim. Adını vermeyi denedim, nedir yani, niye sevmezsin bu denli sevdiğin ürünü ortaya çıkarabileni… Sanırım cevabı belli, solist Jon’un o duruşu, o ağız büküşü, tümden karakteri uzak bana, yani bize. Bir kovboy “tribalite”si yani, fazla hava ve fazla gösteri. Gereğinden fazla Amerikanvari, anlatabiliyor muyum? İlk çıktıkları dönemdeki kostümleri örneğin, Glam Rock furyasını kolayca sahiplenmeleri. Kısaca, makyaj ve bütün aşırı temalar müziğin önüne geçtiğinde eğreti duruyor.

Kabarık saçlar ve abartı süslerle Glam Rock modasını sahiplenen Bon Jovi 80’li yıllar boyunca böyleydi. Sağ Baştaki Jon Bon Jovi.

Ama şu müziğe ne demeli…

O yüzden Runaway diyorum, ondaki yeni yetmelik keyif veriyor insana. Runaway diyorum, çünkü bu müzik Bon Jovi’nin ne yapacağını bilemediği, bir o kadar ideal formu ortaya koyabildiği hali.

Bon Jovi için bir çıkış şarkısı olan Runaway o kadar kıvamında ki, inanası gelmez insanın. Kolay değil, sanat eseri çoğu zaman kontrolsüz bir sallantıdadır, bu eser müzikse başı sonu zapt edilemez konumdadır. Dört dörtlük ritimde sabaha kadar aynı söylenceyi döndürenlerden bahsetmiyorum elbet, müziğin de müzik olduğu kararına ilk duymada varırsınız. Bir müziği yüksek bir enerjiyle başlatıp yönü tayin ederek, yüksek bir finalle bitirmek bir marifettir. Bu fark edildiğinde büyük hayranlık uyandırır, o an ideal forma ulaştık sanırsınız. Runaway… Evet. Tam anlamıyla bir kıyım, tiz seste kıskançlık belirir, utangaç çabalar, çocukça ama bir o kadar sağlam adımlar. Sağlam ama hızlı, dahası aceleci davranışlar… O seste galibalar seyirir sanki. Hayır bunun adı koşturmaca ve bir o kadar hedefi bellidir.

Grubun olgunluk zamanları. Sol baştaki gitarist Richie Sambora’nın gruptan 2013 yılında ayrılması çok konuşulmuştu. Soranlar düzgün bir yanıt alamadılar, bir kavga yokmuş, para veya kontrat sorunu yokmuş, ayrılmışlar. Öyle…

Ergen heyecanı denen o kırılgan ve hevesli klavyeyi hissedin, Jon’un sesindeki mağlup ifadeyi yakalayın ve tüm melodinin bir hıza kendini kaptırmasını seyredin. Bu ifade çok az görülür Jon’un söyleyişinde, o yüzden değerlidir. Bu onun belki en o olduğu halidir. Bu belki çocukluğu üzerinden atan her gencin ilk “acaba” sında hissettiğidir. Acaba… ulaşabilir miyim ona, kızarım ve her fırsatta küçümsemeyle bakarım, ona güçlü görünmenin yollarını ararım. Ama işte içte biriken o acaba… Bu acaba daha ilk adımda orta yerdedir. Bu kadar saklanabilirdi zaten, herkes tarafından fark edilir bu acemilik. Çocuk o belki, babasının biricik kızı, peki sen nesin… Etrafına bakar aceleci, ama yine de istersin…

Müzisyen işte bu noktada kendini müziğe işler, acemidir ama bir o kadar ısrarla ister. Bilinmez, acabalar yönetirken bu müziği, nasıl olur da sona dek talebinde çelişki belirmez… İşte bu dehanın ısrarcı bir çabayla evcilleşmesidir. Bu Jon Bon Jovi’nin tam zamanlı bir işçi olup temayı müziğe aktarabilme hevesidir. Ekip oldukça gençtir, kimse saklayamaz kendini, o denli yeni yetmedir hepsi, ama hedef nettir. Bu denli yüksek bir kapanış ancak gerçek ısrarı gösteren bir esinin imzası olabilir. Bu müzik ilhamın, acaba’da doğan tasarının özveri sahibi ellerde işlenmesidir.

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol