Psychedelic Rock – 60’larda Yenilik Arayışı

Kelimenin nereden geldiğiyle başlayalım söze: Psychedelic, Humpry Osmond adında bir psikiyatristin 1956 yılında isimlendirdiği halüsinasyona sebep olan ilacın ismi. İlaç üzerinden 60’lar boyunca tüm gençliği kasıp kavuran müzik akımını tanımlamak ne garip değil mi? Değil. Çünkü psychedelic ilaçlar o yıllarda döneme damgasını vuracak kadar popüler kültürün göbeğine yerleşmiş.

Aslında tarihsel bakışımızı şöyle bir on yıl daha geriye alalım, böyle bir kültüre nasıl vardığımıza bakalım. 1945 sonrası 2. Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmak isteyen dünya, aşırı muhafazakar bir kültürle nüfus çoğaltıp çoluk çocuk sevmekten başka bir şey yapmak istemez. Bu nesil sonrasında gelenlerdeki özgürlük ve farklılık arayışında böyle basit bir sebep bulunabilir. Alt metnimizi ergenliğin sert çıkışı olarak belirledikten sonra, gözle görülür değişimlere bakalım: Teknoloji ve iletişim kanallarının gelişmesi, siyah beyaz ayrımının yapaylığı ve bu durumun yeni nesilde tepkiler doğurması, Vietnam Savaşı’nın gereksizliği üzerine çıkan tartışmalar, Soğuk Savaş’ın gençler üzerine baskısı…

Bununla birlikte geride birikmiş bir kültür yoğunluğu da sezmek mümkün. Beat kuşağı yazarları, Blues ve Jazz kültürünün kendince alternatif bir sanat dünyası kurması. Zaten baktığımızda 60’ların müziği arkasına Blues’un gücünü, Beat kuşağının özgür ve yeniliklere açık ruhunu, son olarak da teknolojik nimetleri alır. Bu müzikte folk ve country kendini bir nebze hissettirir, sebebi de Bob Dylan şarkılarıdır. Ama bunun dışında, müzik blues devamıdır. O dönemin önemli gruplarından Creedence Clearwater Revival (CCR deyip geçelim. Born on the Bayou şarkısı eşliğinde üzerine detaylıca gevezelik etmiştik.) tam bir çiçek çocuk grubu olarak Psychedelic Rock başlığına yakındır. CCR eski blues şarkılarını coverlayıp güçlü bir ritmle devrimi hızlandıran gruplardandır. Ama CCR tam olarak Psychedelic Rock grubu değildir. Aslında tek bir grup ve o grubun da tek bir şarkısıyla anlatmak istesek bu tarzı, Jefferson Airplane’in “White Rabbit” adlı şarkısına bakmamız gerekir.

Psychedelic Rock sözleriyle başka dünyalara açılır, anlam kırılarak masalsı bir kıvama gelir. Teknolojinin verdiği imkanlar doğrultusunda reverb denilen yankıların aşırı kullanımı, gitar – amfi ses çınlamaları, sitar gibi doğu enstrumanlarını işin içine sokmalar… Her türlü farklılığın müzik adına iyi olduğunu düşünün. Bu durumda aşırılıklar had safhaya varabiliyor. Bu farklılıklara varabilmek için de bolca uyuşturucu tüketiliyor. Sonuç ortada, Jimi Hendrix ve Janis Joplin gibi isimler art arda uyuşturucudan ölüyorlar.

Bir Deep Purple yazısıyla konuya değinmiştim. Neden Deep Purple derseniz, onların da Tommy Bolin adında bir gitarist kaybı vardı. Ayrıca 1976 gibi Psychedelic dönemin kapandığı bir yılda You Keep on Movin’ adında şarkı çokça anlamlıydı. Dönemeç arifesi söylenen bir şarkı gibi…

1967 Summer of Love konseriyle popülariteyi bulan ve 1969 Woodstock konseriyle dönemine damga vuran Psychedelic Rock 1970’lere bu ergen heyecanıyla giremez. Daha olgun ve oturmuş formlarda kendini bir şekilde gösterir. Olgun derken, Hard Rock ve Heavy Metal gibi tarzları da dahil edebiliriz. Bu tarzlar öncesinin çocukça yenilik ve heyecan arayışına göre daha kendinden emindirler.

Cream , Psychedelic Rock grubu olarak anılan 60 sonlarının süper-grubu. Eric Clapton sağda havalı bir şekilde bakıyor. İngilizler daha en başından blues’a yakın bir tonda ilerliyorlar. The Rolling Stones için de geçerli bu durum. Müzik daha oturaklı ve abartısız.

Bir süreç olarak, The Doors, Pink Floyd, The Rolling Stones, Grateful Dead gibi gruplar, Eric Clapton gibi efsaneler Psychedelic başlayıp devamında tarzlarını olgunlaştırıp progressive rock veya blues rock diyebileceğimiz klasik tona erişiyorlar. Bu yüzden Psychedelic Rock için Blues’dan Rock türevlerine geçiş dönemi diyebiliriz.

Bu türlerden biri olan progressive rock ile ilgili yazıda değişimi daha iyi anlayabiliriz.

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol