Progressive Rock – / 70’lerde Bir Zirve

Progressive Rock türünün doğuşu, bir çok rock türü gibi 60’ların ikinci yarısına rastlar. Dönemin yenilikçi akımları, kültür devrimi, çiçek çocukları ve beat kuşağı gibi özgürlüğe ve yeni açılımlara istekli bir ortam içerisindeyiz. Psychedelic başlığıyla anılan, türlü uyarıcı madde ile algı kapılarını genişleten bir ortamda Progressive Rock bir alt başlık gibidir. Psychedelic Rock başlığını açıklarken dile getirmiştik:  daha kapsamlı ve bir felsefeyi vurgulayan tarafı var.  Progresif gruplar psychedelic rock’ın ardılları. Karşılaştırmayı doğru yapabilmek adına dönüp göz atabilirsiniz.

Diğer yandan, Progressive Rock deyince aklımıza enstrumanlarında virtüözlüğü zorlayan, müziğin kalite ve derin anlamları taşıması için uğraşan müzisyenler aklımıza gelir. Örneğin, şimdilerde Dream Theater deyince John Petrucci gibi bir gitarist ve eski bateristleri Mike Portnoy isimler akla gelir. Bunun gibi, 60’ların sonu ve 70’lerin başında çoğu “müzik için müzik” yapan adamın girdiği kulvar Progressive Rock kulvarıydı.

Genesis, Peter Gabriel’in takımda olduğu ilk yıllar.

Dönemin yenilikçi hareketlerini hatırlayalım, Beatles gittikçe deneysel eserler çıkarmaya başlıyor, Bob Dylan zaten başından beri şiirle haşır neşir, Pscyhedelic dünyayı da söylemiştik… Frank Zappa gibi bir adam Freak Out! adlı kaçık ve sınırları genişletme uğraşında olan bir iş çıkarıyor. Jimi Hendrix bir yandan virtüözlüğüyle göz dolduruyor, Deep Purple klasik müzikten beslenen işlerle hard rock kulvarını genişletiyor. The Doors, Jethro Tull, Genesis, Moody Blues, Pink Floyd… Nasıl unuturum, Kansas… ve bunun on katı daha ismi geçmeyen devler. Her biri kendince bir yerden yakalayıp, blues, klasik müzik, teknolojik yenilikler ve farklı müzik aletlerini bir araya getirerek stüdyo müziği yapıyorlar. Dikkat edelim, sahne önemli elbet ama bu gruplar stüdyoyu önceliyorlar. Sebebi belli, müzik bu kadar ön plana çıkarsa kafalarını kaldıramadan müzik aletlerine yoğunlaşmış adamlar sahneye pek yakışmazlar. Ama yine de farklı şovlarla sahneyi doldurmaya çabalıyorlar. Çünkü bu gruplar aynı zamanda dönemin psychedelic hareketinin parçası ve gelecek yıllarda devamı.

Bir örnek gariptir, Gentle Giant. Kompleks, üst sınıf sanat diyeceğimiz bir hale getirdikleri müzikleri yorucu bir hale geliyor neredeyse. Klasik müziğin 1970’lerdeki ifadesi diyebileceğimiz bir yoğunluk var, ama bu daha çok entelektüel bir yoğunluk. Müzik yoruyor. Gentle Giant gibi sınırları zorlayan başka gruplar vardır elbet, ama 70’lerin progresif müziği bu kıvamda değil. Hala rock and roll ruhu ve enerjisi, duygusal patlamalar progressive müziğin kimliğinde yerini buluyor. Sadece virtüözlük yok yani bu müzikte.

Wishbone Ash adlı Progressive Rock grubuna değineyim istiyorum. Çünkü bu grup gelecek yıllarda New Wave Metal gruplarına geçişin tetikçisi. Iron Maiden gibi bir grubun doğmasına vesile. Argus isimli albümleri 1972 yılında Sounds Magazine tarafından yılın en iyi albümü seçiliyor. Çift lead gitar kullanımının ilk örneklerinden, yani şarkılarda iki ayrı gitardan solo duyduğumuz ilk albüm diyebiliriz. Bir şarkıda iki gitaristin karşılıklı ve belki aynı anda çaldığı müzikal yoğunluk progressive rock fikrine oldukça uygun, değil mi…

İşte bu ruhun ölmesi ise ayrı bir trajedi. Sebebini, New Wave of British Heavy Metal gibi upuzun bir isimle anılan, Iron Maiden’ın başını çektiği rock türünü açıklarken anlatalım.

Bülten'e Üye Ol

Fihrist Kitap Çalışmalarından Haberdar Ol